Bir televizyon kanalında iki gazeteci- yazar vardı, İsmail Saymaz ile Kadri Gürsel, proğramlarına “Konuşmazsak olmaz” adını...
Bir televizyon kanalında iki gazeteci- yazar vardı, İsmail Saymaz ile Kadri Gürsel, proğramlarına “Konuşmazsak olmaz” adını koymuşlar, proğramın tanıtım kliplerinde tv ekranında sık sık ikisi birlikte görülüyorlar, son yıllarda ülkemizde yaşanan birtakım sıkıntılardan başlıklar vererek, “… konuşmazsak olmaz” diyorlardı.
Sonunda ben de o kanıya vardım ve kendimce “Yazmazsam olmaz” dedim, yeniden Zafer gazetesinde yazmaya karar verdim. Neden yeniden? Çünkü 2015-2018 yılları arasında uzunca bir süre Zafer’de yazmış, sonra da ara vermiştim. O günden bu yana dinlendim mi, ülkemizde ve dünyamızda yaşananlardan mı etkilendim, sosyal, siyasal, ekonomik, bilimsel birikmilerle dolup taştım da bunları okurlarımla paylaşmak mı istedim, bilemiyorum, ama, “Artık yeniden yazmak zamanı” dedim, Zafer çizgisinde yazmaya karar verdim, umarım okunur ve yararlı olur.
Yazımın ana başlığına, neden “Geçmişten Geleceğe” dedim?
Geçmiş, insanın var oluşundan bu yana yaşayarak öğrendiği, naklederek bugünlere ulaştırdığı deneyim, tecrübe ve tartışılamaz, değiştirilemez bilgi birikimleridir, kültürüdür, inançlarıdır, gelenek görenekleridir, yaşam tarzıdır. Gelecek ise geçmişten dersler çıkartarak, yaşamı daha da güzelleştirmek için Allah’ın verdiği akılla araştırmaya, sorgulamaya, geleceğimize yön vermeye imkan sağlayan umutlarımızdır, hayallerimizdir, çocuklarımıza, torunlarımıza, gelecek kuşaklara bırakacağımız miraslarımızdır.
1993 yılından 2007 yılına kadar Başbakanlıkta değişik devlet bakanlarının ve bir başbakan yardımcısının basın müşaviri olarak görev yaptım, sonunda kendi isteğimle erken emekli oldum. 1980 yılında Gazeteciler Cemiyeti ile İstanbul Üniversitesi ve Boğaziçi Üiversitesi’nin, şehit gazeteci Abdi İpekçi anısına ortaklaşa düzenlediği “Türkiye’de Terör” konulu bilimsel araştırma yarışmasında ikici olarak ödül aldım.
İlerleyen zaman içerisindeki yazılarımda yeri geldikçe geçmişteki bu anılarımdan, birikimlerimden ve geleceğe yönelik fikir ve düşüncelerimden söz etmeyi umuyorum.
Bu ilk yazımı yazmaya başladığım bugün, takvim 19 Mayıs 2023’ü gösteriyor ve sabahın erken saatlerinden başlayarak siyasallaşmış televizyon kanallarından, sosyal medyadan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı etkinliklerini izliyorum. Bir yandan da 8 gün sonra, yani 28 Mayıs 2023 Pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimi için ekranlara yansıyan haberlere dikkat kesiliyorum.
Sabah Anıtkabir’deki çelenk koyma törenini izliyorum, Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu mozoleye çelenk koyuyor. Tam bu arada 1990’lı yıllarda yaşadığım Anıtkabir’le ilgili bir anı canlanıyor gözlerimin önünde, Malatya’dan bir gazeteci arkadaşı misafir etmiştim ve arabamla Ankara’da gezdiriyordum, bir ara arkadaşım eliyle işaret ederek, “Abi şurayı görüyor musun?” dedi, Anıtkabir’i gösterdi, ben merakla gözlerimi kendisine çevirdim, “Bak, orası Firavun mezarı” dedi. O an arkadaşla tartışmamızı uzun uzadıya anlatacak değilim ama, daha sonra o arkadaş Malatya’da Belediye basın müşavirliği görevlerinde bulundu, bilemiyorum halen aynı inanç ve düşüncede mi kendisi?.. (İsteyenler olursa yıllardır bir daha görmediğim o arkadaşın isim ve soyadını verebilirim.)
Oysa genellikle ulusal bayramlarda ziyaret edilen Anıtkabir de, çelenkler konulan Mozole de tamamen sembolik yapılardır ve asla tabusal ve ilahi anlamları yoktur. Ancak, bu vatanın nasıl yedi düvelin işgalinden kurtarıldığını, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” denilerek kurulan laik, demokratik, sosyal hukuk devletimizin hangi şartlarda ayağa kaldılıp bugünlere kadar ulaştırıldığını hatırlatmak, unutturmamak için anlamlandırılan törenlerdir.
Bugün geleceğimize yön vereceğimiz seçim ortamında geçmişimizi unutmamak gerekir diye düşünüyorum. Elbette devletimizin yönünü Afganistan, İran, Pakistan gibi doğunun otokratik sistemlerine yönelterek daha mutlu ve huzurlu yaşayacağını uman, arzulayan ve isteyenler de var, çağdaş, gelişmiş, demokratik, hukuk sistemlerine özlem ve istek duyanlar da var.
Çok ağır bir sınavdan geçiyoruz. Allah geleceğimizi hayretsin.
Gelecek yazılarda buluşmak dileğiyle…