Bir yandan savaşlar yıkıyor / Bir yandan doğal felaketler!..
İçerisinde yer aldığımız İslam dünyası, neden hep felaketlerle karşılaşıyor? Bir yandan savaşlar yakıyor, yıkıyor, öldürüyor, bir yandan doğal felaketler!.. Bu sorgulamayı yapmaz, eksiklerimizi, yanlışlarımızı görüp düzeltemezsek, bu acıların sonu gelir mi?
Filistin’de Hamas’ın silahlı kanadı El Kassam Tugayları, 7 Ekim 2023 günü İsrail Devleti’ne karşı ne amaç taşıdığı anlaşılamayan bir savaş başlattı, o günden beri devam eden savaşta İsrail ordusu, Filistinli Müslümanların üzerine bomba yağdırıyor, yerleşim alanları harabeye dönmüş, asker, kadın, çocuk, bebek demeden katlediyor. İsrail, bir yandan da yerleşim alanlarının elektriğini, suyunu, gazını kesiyor, yerli halkın hemen bölgeyi terketmesini istiyor, yani “Elinizde kalmış bu bir avuç toprakları da bize bırakacaksınız” diyor. Hem de yüz milyonlarca nüfusu bulunan İslam dünyasının ortasında, 10 milyon civarında nüfusu ile küçücük bir İsrail devleti, hepimize kan kusturuyor!
Filistin’de Hamas’ın başlattığı savaşın ilk günü, yani 7 Ekim’de Müslüman Afganistan’ın Herat bölgesinde 6.3 şiddetinde deprem meydana geliyor, iki binin üzerinde can kaybı olduğu haberleri duyuluyor, aradan geçen bir hafta sonra 15 Ekim 2023 günü aynı bölgede önceki depremle aynı şiddette yani 6.3 büyüklüğünde bir deprem daha yaşanıyor, bu arada İsrail, Gazze’de katiamlarını sürdürüyor.
Televizyonlarda ve sosyal medyada sürekli takip ediyorum, tüm dünyanın gözleri Filistin’de, korkunç savaş görüntüleri yayınlanıyor, sayısız can kayıplarından söz ediliyor... Müslümanlar dünyanın çeşitli başkentlerinde İsrail karşıtı cılız gösteriler yapıyorlar, Afganistan’da depremin yıktığı Herat bölgesi ile ilgili en küçük bir harekete rastlanmıyor, hani doğal afetler karşısında tüm komşu ülkelerden, hatta dünyanın bir çok yerinden yardım yapalım çağrıları gelirdi, şu ana kadar böyle bir çağrıyı duyan var mı bilmiyorum!..
Ülkemizde yaşanan 6 Şubat depremlerinin yaraları henüz sarılmış değil, deprem bölgelerinde konteynırlarda yaşayan depremzedeler, türlü sıkıntılarla mücadele ediyorlar, şimdi de mevsimle gelen yağışlarda barınaklarına dolan yağmur suları ile cebelleşiyorlar.
Ekonomik sıkıntılarımız, terör ve uluslararası suç örgütleri ile mücadelelerimiz şöyle dursun... Müslüman dünyası bir yandan depremlerle, doğal afetlerle yıkılıyor, bir yandan savaşlarla...
“Ey akılsız izansız adam, savaşlar, depremler sadece Müslüman ülkelerde mi yaşanıyor?!” diye bana isyan edenlerin olduğunu duyar gibiyim.
Evet, dünyanın önemli deprem merkezleri var, örneğin Japonya adası, Amerika kıtasının özellikle batı kesimleri Pasifik Okyanusu kıyıları önemli depremler üretiyor, çok yüksek ölçekli sekiz dokuz şiddetinde depremler yaşanıyor ama, binalar yıkılmıyor, can kaybı üçü beşi geçmiyor.
Evet, Rusya Ukrayna’yı işgale kalkıştı, bir süredir orada da doğu-batı kutuplaşmasının yarattığı acımasız bir savaşı yaşanıyor ama, tüm dünyanın gözleri orada, mağduriyetine inanılan Ukrayna’ya her türlü yardımlar, destekler yağıyor, Rusya’daki otokratik yönetime sert uyarılar yapılıyor. Müslüman Hamas örgütünün Gazze’de başlattığı savaşta ise tüm dünya İsrail’in yanında!..
Savaşlar da doğal afetler de, Allah’ın verdiği aklını kullanan, bilim ve teknolojisini geliştiren ülkelerde bizlerdeki kadar yıkıma ve kırıma yol açmıyor.
Tarihi boyunca inanç dünyasındaki değişik din, mezhep ve etnik grupların çatışma ve iç savaşlarından kurtulamayan Afganistan, son yıllarda tamamen şeriatçı, dindar Taleban örgütünün yönetimine geçti ama, bir türlü Allah’ın gazabından kurtulamıyor. Yaşanan 6.3 şiddetindeki deprem, o derme çatma ilkel yapıların bulunduğu yerleşimleri enkaz yığınlarına dönüştürüyor, binlerce can kaybı ve yaralı oluyor.
1980’li yılların başlarında İran’da İslam devrimini gerçekleştiren ve devletin adını İran İslam Cumhuriyeti olarak değiştiren Humeyni, aynı yıllarda İngiltere’de yaşayan ve “Şeytan Ayetleri” adında bir kitap yazan Hint asıllı Müslüman Salman Rüşdi için, “Görüldüğü yerde öldürülmelidir” diye fetva vermişti, tüm dünyanın gözleri Humeyni’nin üzerine çevrilmişti, ancak bundan kısa bir süre sonra İran’ın doğu kesimlerinde meydana gelen şiddetli bir depremde 40 binin üzerinde can kaybı yaşanmıştı.
Bin dört yüz yıldan beri “Ezan susmaz, bayrak inmez, vatan bölünmez... Huzur İslamda...” sloganları ile yönetilen Türkiye dışındaki 56 Müslüman devletin tamamında, ya bir kral ailesi, ya emirler, ya sultanlar ya da bir diktatör saltanatını sürdürüyor, aslında din iman, vatan millet hiç birisinin umurunda bile değil. Dindar yaşlı bir tanıdıkla sohbet ediyoruz, bu gerçekleri sıralıyorum, “Takdiri ilahi” diye cevap veriyor.
Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Allah’u Teala’nın ilk emri “Ikra” türkçesi “Oku”dur... Ama sadece Kur’an-ı Kerim’i değil, uygar dünyanın geliştirdiği tüm ilimleri, bilimleri, teknolojileri de oku, öğren ve dünya ile yarış diyor.
Hiç unutamam, geçmişte yine bir Filistin-İsrail çatışması sırasında iki taraf arasında esir mübadelesi yapılmıştı, İsrail, Filistinlilerin elinde bulunan bir askerini kurtarmak için bin (1000) Filistinliyi serbest bırakmıştı. Bir Yahudi’nin bedeli, bin Müslüman ediyor, iyi mi?..
Yüce dinimiz, “Önce tedbirini alacaksın, sonra tevekkül edeceksin” diyor. Allah’ın verdiği aklımızı kullanmayı öğrenemez isek, yaşadığımız her türlü felaketi, yokluğu, yoksulluğu sorgulayamadan “Fıtrat, kader” deyip geçiştirmeye devam edersek, başımız dertlerden kurtulabilir mi?