Son günlerde içerisinde kavrulmakta olduğumuz olağanüstü sıcakların ve nefes alamaz hale geldiğimiz diğer sıkıntıların, insanda gazete ve yazı okuma mecali bırakmadığını düşünürken, Zafer’deki “Muhalefet Susturulmamalı” başlıklı son yazımızın, okurlar arasında yarattığı küçük bir tartışma, beni son derece umutlandırdı. Demek ki iyi niyetle yapılan hiç bir çalışma, boşa gitmiyor.
Öz olarak ne demek istemiştik yazımızda; “Demokrasiler, bir arada yaşayan değişik din, dil, mezhep, kültür, fikir ve düşüncedeki kesimlerin, eşit hak ve özgürlüklere sahip olarak barış içerisinde, kardeşçe yaşadığı sistemlerdir, Demokrasimizi yaşatmak istiyorsak, muhalefet susturulmamalıdır”.
Sosyal medyadaki paylaşımımıza çok sayıda beğeni simgesi geldi, bu arada Ankara’da yaşayan emekli jeoloji mühendisi bir arkadaş, (Tartışmacıların isimlerini burada vermek istemiyorum) yazıya ilk olarak kısa ve sertçe bir yorum ekledi:
“Yüreğine kalemine sağlık. Merdan Yanardağ ve Barış Pehlivan gazetecilik mesleğinin onurudur. Ülkemizi dinci faşistlerin bölüp ayrıştırmaya gücü yetmez.”
Hemen arkasından buna, İstanbul’daki bir iş adamından yanıt geldi:
“... Dinci faşist derken kamplaştırdığınızın farkında mısınız. Siz o zaman dinsiz komonist tarafını tutup dincileri atarsanız, bunun adı faşistlik olmaz mı, size tavsiyem bu ülkede tüm yurttaşlara yer var, gelin bir olup birlikte olup güçlü olursak bölücülüğe prim vermeyerek daha başarılı olup yol alabiliriz.”
Ne güzel, birlikten, beraberlikten söz ediyor, “Bölücülüğe prim vermeyelim, bu ülkede tüm yurttaşlara yer var” diyor. Buna hemen ilk yorumcudan yanıt geliyor:
“Faşizm insanlık suçudur. Fikir ayrılıkları elbette olacak. Gecmişte de onlarca siyasi parti vardı ve birbirlerini eleştirirlerdi fakat toplumu ayrıştırıcı söylemlerden kaçınırlardı. Ben sizin deyiminizle dinsiz komonist tarafı tutmuyorum, öyle bir tarafta yok zaten. Dincilik dayatmadır. Dindarla dinci aynı değil. Dindar insan, inancını siyaset malzemesi yapmaz. Allahla kendi arasına kimseyi sokmaz..”
İkinci yorumcu buna uzunca ve tartışılır bir yanıt ekliyor:
“A ) Millet izin vermese başa getirmez. (Sanıyorum iktidarı kastediyor)
“B ) Katılıyorum neye muhalefetin olmadığına,
“Zirâ aklı başında, milletin değerlerinden uzak ne üdüğü belli olmayan sözde muhalefetle bir yere varılamıyacağı anlaşıldı sanırım. Ya muhalefet halkla bütünleşip gerçekten değerlerine saygı duyacak, yada yok olmaya mahkum olacak.”
İkinci yorumcu, sözlerini bana yönelterek devam ediyor:
“Cengiz bey kardeşim, bu kadar yazıp zahmet ederken muhalefete ders verecek mevzulara girseydin. Yada ekonomi olarak AK Partiyi eleştirirken, AK Parti geldiğinde ülkemizin durumunu da göz ardı etmeseydin. En önemlisi de AK Partiyi mesela eğitimde eleştirseydin. Mesela Eğitime bir türlü neşter vurulmadı öğretmenlerin bilgisi mi desem müfredat mı desem, ayrıca çocuklarımıza gerçek mânada geçmişini kültürünü ejdadını öğretemiyoruz, genel kültürden yoksun bekaret yaşlarının 13 lere indiği bir erkeğin (4 hamımla evlendiği değilde) sık sık dost değiştirenlerle 4 değil 14’ün lafı bile olmadığı toplumun geleceğinin sadece ekonomi olmadığı, Ahlaki çöküntü yaşandığına değinseydiniz. Daha anlaşılır olurdunuz. Mesela muhalefet bu değer yargılarına hâmilik yapsa ben inanıyorum. İnandırıcı olursa çok yol alacağından hiç şüphem yok, tamda zamanı. Ancak bu değerlere sahip çıkacak candan muhalefet göremiyorum. Sürçi lisan ettimse affola.”
Bu arkadaşla, öteden beri tanışıyoruz, son zamanlarda bana sosyal medya üzerinden sürekli mesajlar yazıyor, iktidarı destekleyen, tarikat ve cemaatlere övgüler dizen videolar, klipler, paylaşımlar gönderiyor. En çok da “Fesli Kadir” denen 2019 yılında vefat eden Kadir Mısıroğlu ile ilgili videoları beni son derece rahatsız ediyor, ama, tartışmaya girmek istemiyorum.
“Keşke Yunan kazansaydı da Atatürk kaybetseydi” diyen Kadir Mısıroğlu’nun övülmesine asla katılamıyorum. Son günlerde “Keşke Hatay Fransız yönetiminde kalsaydı da dinimizi istediğimiz gibi yaşasaydık” diyen Diyanet görevlisi imamın çıkışı da bundan farklı değil ve bu arkadaş, bu imamı da savunan mesajlar gönderdi. Gerçi devlet yönetimimizin üst düzey görevlilerinden de bu imama destekler geldi ama, ben asla doğru bulmuyorum. Cumhuriyetimiz, inancımıza yasaklar getirmedi, tüm inançların eşit hak ve özgürlükler içerisinde kardeşçe yaşanmasını hedefledi.
15 Temmuz darbe girişimi ile bu devletin başına ne belalar açtığını gördüğümüz Fetullahçı Terör Örgütü gibi tüm tarikat ve cemaatlerin, devletimiz için her zaman sorun ve tehlikeler oluşturduğuna inanıyorum. Altı yaşındaki kızını, müridi ile evlendiren tarikat şeyhini, yurtlarda yaşanan çocuklara tecavüz olaylarını, geçmişte tanık olduğumuz Ali Kalkancıları, Müslüm Gündüzleri, Adnan Hocaları da asla unutmamalıyız. Siyasilerin, oy devşirme kaygısıyla bu kesimlere kucak açması, palazlanmalarına meydan vermesi, toplumda önlenemez ayrışmalara, parçalanmalara yol açabilir.
Seçimlerle bir siyasal partiyi geçici süre için iktidara getiriyoruz ama, 85 milyonluk nüfusumuzun en az yarısının da benimle aynı fikir ve düşüncede olduğunu unutmamalıyız. Tüm siyasal partiler gelip geçicidir, devletimiz ise sonsuza kadar yaşayacaktır.
Yazımız Küçük Bir Tartışma Yarattı
Cengiz Özer
Yorumlar