21 yıllık Ak Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan iktidarına, seçmenimiz “Yola devam” dedi. Hayırlı uğurlu olsun.Ancak unutulmamalıdır...
21 yıllık Ak Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan iktidarına, seçmenimiz “Yola devam” dedi.
Hayırlı uğurlu olsun.
Ancak unutulmamalıdır ki, 85 milyonluk nüfusa sahip Türkiye’de 27 milyon seçmen “Devam” oyu verirken, 25 milyon seçmen de “Bu sistemden memnun değilim” dedi. Oyunu kullanmayan veya henüz kullanamayacak pozisyonda bulunan 30 milyondan fazla nüfus da bu devletin vatandaşıdır, her seçmen kadar bu ülke üzerinde hak ve hukuka sahiptir.
Bu seçimde, Türkiye’de devlet ile millet yarıştı. Ak Parti iktidarının adım adım yapılandırdığı “Partili Cumhurbaşkanlığı” sisteminde devletin tüm güçlerini ve imkanlarını elinde toplayan Erdoğan, seçime devlet olarak katıldı, seçim sürecinde karşısındaki rakibini tüm çehresi ile devlet düşmanı olarak suçladı, tüm iç ve dış güçlerin kendi üzerine saldırdığını öne sürdü, seçimi küçük bir oy farkı ile kazandı.
Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, Seçim akşamı İstanbul Kısıklı’daki konuşmasında da, Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yaptığı konuşmada da seçim meydanlarındakinden daha sert bir dil kullandı. Bir yandan “Bu seçimi Türkiye kazandı, bu zafer 85 milyonundur, kimseye kırgın, kızgın öfkeli değilim, ayrıştırmayacağız, ötekileştirmeyeceğiz” derken, hemen arkasından “Dış güçlerle birlik oldular, PKK ile Fetö ile vatan hainleri ile kol kola yürüdüler, LBGT’lilere kucak açtılar, yine de başaramadılar” diyerek kendisine oy vermeyen tüm kesimleri ağır şekilde ötekileştirdi.
“Seçimi kazanırlarsa Selo’yu serbest bırakacaklarmış, ben bu görevde olduğum sürece bırakamazsınız” diye suçlamalarını sürdürdü, miting alanına dönüşmüş kalabalıktan “Selo’ya idam, Selo’ya idam!..” sloganları yükseldi.
1999 yılında Afrika’da yakalanıp getirilen ve yargılanarak ömür boyu hapse mahkum edilen İmralı’daki PKK’nın kurucusu, örgütleyicisi, bir çok terör eyleminin sorumlusu Abdullah Öcalan için bir tek söz edilmedi, yıllardır hapiste tutulan ve bir türlü yargılamaları tamamlanamayan HDP’nin eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş için idam naraları atılmaya başlandı. Oysa Kılıçdaroğlu hep “Selo’nun da Kavala’nın da yargılamaları sonuçlanmalı, varsa cezalarını çekmeliler, yoksa özgür bırakılmalılar” anlamında sözler söyledi.
Ayrıca HDP, Yeşil Sol Parti İttifakı olarak girdiği 14 Mayıs seçimlerinde 62 milletvekili ile TBMM’ne üçüncü parti olarak girdi, gene grup kuracak, TBMM’de başkan vekili olacak, sırası geldikçe meclisi o yönetecek.
Seçim akşamı konuşmalarında hak, hukuk ve adalete sahip çıkacağını anlatan Erdoğan’ın, “Anayasa Mahkemesi’nin kararını kabul etmiyorum, saygı da duymuyorum” şeklindeki sözleri siyasal tarihimize geçmiştir. Cumhurbaşkanlığı için Anayasal zorunluluk olan dört yıllık yüksek öğrenim diploması olmadığı yıllardır tartışılıp durdu, açıkça kamuoyunu tatmin edici bir diploma gösterilemedi.
Anayasanın iki kez sınırlamasına rağmen üçüncü kez Cumhurbaşkanı adayı oldu, seçildi, akşam konuşmalarında geleceğe yönelik heyecan verici hedefler koydu ortaya, emri Hak vaki olana kadar o makamda kalacakmış gibi vaatlerde bulundu, muhalefeti en sert şekilde eleştirdi.
Cumhur ittifakının büyük ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli de seçim akşamı yazılı kağıttan okuduğu zafer konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kutladı, muhalefete sert suçlamalarda bulundu ve “Bütün şer odaklarına rağmen seçim kazanıldı, devletimizin önü açıldı” gibi sözler etti. Sanki 21 yıldan beri devletin elini kolunu bağlayan, önünü tıkayan engeller varmış gibi!..
Seçim sonuçlarına bakıyoruz, İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Adana, Mersin, Diyarbakır, Van gibi tüm büyük illerde muhalefetin adayı Kılıçdaroğlu, açık ara önde, bunları hesaba katan yok!
Üçüncü kez seçilen Ak Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim akşamı yaptığı konuşmalarda “Oy veren veya vermeyen tüm milletimize teşekkür ediyorum. Centilmence yarıştık, kazandık, muhalefetin adayı Kılıçdaroğlu’na da demokrasimize katkısından dolayı teşekkür ediyorum. Bugünden itibaren ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, birlik beraberlik içerisinde tek devlet, tek millet, tek bayrak olarak elele vereceğiz, sorunlarımızın üstesinden geleceğiz, birlik, beraberlik ve huzur içerisinde yaşayan bir Türkiye’yi ayağa kaldıracağız…” diyebilseydi…
Henüz yaraları yeterince sarılamayan on binlerce insanımızın yaşamını yitirdiği deprem bölgesinde yıkıntılar önünde davul zurna çalıp coşkulu eğlenceler düzenleyenlere, sokaklara dökülüp zafer çığlıkları atanlara, önlerine çıkan muhalif bildikleri vatandaşlara saldıranlara, “Taşkınlıklar yapmayın, seçim zaferimizi olgun bir şekilde kutlayalım” diyebilseydi, 85 milyonun kalplerini kazanamaz mıydı, hayır dualarını alamaz mıydı?
Ne diyelim? Haydi hayırlısı…