Seçil Erzan’a bazılarımızın neden acıdığını anlayamıyordum, nihayet buldum sayın okurlar; Erzan fakir fukaranın veya emeklinin parasını hortumlamamıştı, dolandırdığı kişilerin hepsi çok zengindi. Onun yüzünden evindeki kuru ekmeğinden de olmuş bir tek insan yoktu, fonzedelerin hepsi zaten çok lüks hayatlarına çalışmadan milyonlarca dolar daha ekleme derdinde kişilerdi. Ne olursa olsun bir hortumcuya acımamak lazım diye de düşünülebilir ama insan empatik bir canlıdır; telefon yazışmalarını okurken takıldığınız bir detayla karşınızda Ocak ile Nisan ayı arasında hayatındaki her şeyi kaybetmiş, bunun altında duramayıp kendini öldürmeye karar vermiş ama annesini görünce bundan vazgeçmiş bir kadın da kış güneşi gibi bulutların arasından arada sırada görünüveriyor insanların milyonlarca lirasını dolandıran, kendisine duyulan güveni kötüye kullanan etik yoksunu açgözlü bankacı profilinin arasından…
Erzan, bu senenin Ocak ayında yaptığı kumdan kale iyice aşınmaya başlayınca, parasını alıp ödeyemedikleri onu boş arazilerde darp ettiğinde, her şeyi anlattığı nişanlısı durumdan ödü kopup onu bıraktığında şifacılardan medet ummaya başlamış. Modern bankacı görünüşlü dolandırıcı Seçil Erzan şifacı olduğunu iddia edenler tarafından dolandırılmış. Son şifacı ise Erzan’a 60 bin lira karşılığı mucize satmış. Yani Seçil Erzan şifacıya bu parayı öderse bir mucize vuku bulacak ve Seçil Erzan’ın hayatındaki bütün bu sıkıntılar yok olacakmış, buna inanmış. Erzan’ın “SANA 60 BİN LİRA GÖNDERİYORUM, MUCİZEM GELSİN ARTIK” mesajını okuyunca biz insanlar aslında ne kadar aynıyız diye düşünmeden edemiyor insan. Çaresiz kalınca hepimiz yılana sarılıyoruz. Hem de hayatta mucize diye bir şey olmadığını bilmemize rağmen…
Fakat bu şifacı konusunu iyi irdelemek lazım. Orta Asya’dan gelen en eski geleneklerimizden birisidir şifacılık ve bizde şifacı Şaman’dır. Yani Şaman aslında bir iyileştiricidir ve bilinenin aksine Şamanizm bir din değildir. Şaman o zamanların, doğadan şifa isteyen hekimidir. Sırf ayinle veya o zamanlara özgü dua ritüellerle derman olmaya çalışmaz, yeri geldiğinde ilaç vererek, ilaç yaparak, otlarla kımızı karıştırıp hastaya içirerek hastalıklara deva olmaya çalışır. Bizim kültürdeki şifacı budur ve asla ona 60 bin lira verdiniz diye size mucize getirecek bir kişi değildir. Gerçek şifacı size kesinlikle mucize vaat etmez, aslında hiçbir şey vaat etmez, gökten zembille bir şeyin gelip sizi her sıkıntınızdan kurtaracağını söylemez. İçine düştüğünüz durum ne olursa olsun mutlaka her şeyin düzeleceğini de iddia etmez çünkü milyarca yıllık dünya tarihimiz aksi ispatlarla dolu. Bazen ne kadar uğraşsanız da her şey istediğiniz gibi gitmeyebilir, maalesef hayat böyle bir şey. O halde şifacı ne yapar? Size kendi gücünüzü hatırlatır ve ne olursa olsun mücadeleyi bırakmamanızı, dünyanın güzel bir yer olduğunu hatırlatır. Dilan Polat yüzünden şu sıralar hepimiz “Enerji” kelimesine sinir olduk ama şifacı, insan olduğunuz için sahip olduğunuz enerjinizi size hatırlatır. İnsan doğamızın özünde, temelinde var olan “sırf canlı olduğumuz için iyi hissetmemiz gerektiği” duygusunu harekete geçirmeye çalışır. Asla bir psikolog değildir, saatlerce hayatınızı dinleyen bir kişi değildir, “topla kendini” diye kızan ananız, babanız, patronunuz değildir. İnsan olmanın enerjisini iyi bilen kişidir. Bu enerjinin neler yapabileceğini iyi bilir, neler yapamayacağını da… Şifacılar 60 bin lira karşılığı, artık dönmesi imkânsız milyonlarca dolarlık sahte fon çarkını döndüremez, bir mucize getiremez, hayatınızı sizin yerinize düzenlemez.
Fakat bu hafta mucize gibi olmasa da hepimize iyi gelen bir şey oldu. Cumhurbaşkanımız Yunanistan’a gitti ve müziğiyle hepimizde mucizevi hisler uyandıran John Lennon’ın “BARIŞA BİR ŞANS VER” sözlerini politikacı diliyle söyledi, Yunanlar ile aramızda gerilim düştü, Yunan adalarına vizesiz gidişler başladı. Ben de tarihimde ikinci defa AK partinin bir icraatına minnet duydum; ilkini Suriye’de iç savaş ilk başladığında ve zavallı siviller arkalarından gelen ölüme karşı sınırımıza yığılıp bizden ölmemek için yardım istediklerinde o hassas anda kapıyı açtıklarında duymuştum. Bir mucize yaratmayacak olsa da milyarlarca insan hep beraber “BARIŞA BİR ŞANS VER” diye bağırabilsek hem Hamas’ın hem Netenyahu’nun hem de Biden’ın duyabileceği bir şekilde keşke.