Bir TV dizisinde, hastanenin baş hekimi olan kadın, üniversite yıllarında hoşlandığı bir erkek arkadaşı kendi hastanesine hasta olarak geldiğinde, gençliğindeki bir sorunun aradan geçen uzun yıllara rağmen aynen devam ettiğini fark etmişti. Kadın koskoca bir hastanenin baş hekimiydi, bütün birimleri o idare ediyordu, ayrıca tıp makaleleri yazıyordu ve böbrek nakli ameliyatları yapıyordu. Evliydi, anne olmuştu ve çocuk büyütüyordu. Fakat gelen eski sevgili, kadına karşı tıpkı üniversite yıllarındaki aynı bencil bakışla bakıyordu; doldurması gereken basit bir formu bile kadının doldurmasını istiyor, üniversite yıllarındaki gibi angarya işlerini kadına yaptırmaya çalışıyordu. Ve kadın son sahnede bir başka arkadaşına isyan etti. Dedi ki; “ÜNİVERSİTENİN EN İYİ ÖĞRENCİLERİNDENDİM. ŞİMDİ BAŞHEKİM OLDUM, ÜLKENİN EN İYİ BÖBREK NAKİL AMELİYATLARINI YAPIYORUM AMA O HALA BENİ GÖRMÜYOR”.
Bir kadını görmek, onun niteliklerini, özelliklerini ve yetilerini anlayabilmek demektir. Bizim memleketimiz kör erkeklerle doludur. Bu kör erkekler eşlerini sadece kıskandıkları veya kaybettiklerini anladıkları zaman görürler. Bir kadın bir ortamda ama güzelliği ama herhangi bir başarısıyla hoş sayılabilecek bir erkeğin ilgisini çektiği zaman yanındaki kocası kadını fark eder. Ya da kadın artık umudunu kaybederek ayrılmayı göze aldığında karısını görmeye başlar. Bu özel durumlar dışındaki genel zamanlarda bizim erkeklerimiz eşlerine değil değer atfetmek, kadın öz kıymetini bilmesin de erkeğine katlanmaya devam etsin diye uğraşırlar. Ne vakit ki ortama hafif bir rakip kokusu veya kaybetme korkusu sinse adamın bir anda gözleri açılıverir. Çünkü iyi bilir ki karısı evliliğinde gerçek ilgi ve sevgi anlamında aç bırakılmıştır, o yüzden bir rakip karısına değer atfederek yaklaşırsa karısının ilgisiz bırakılmış ruhunun, çıkagelen bu yabancı erkeğin davranışından hoşlanabileceğini bilir ve tehlikeyi hemen fark eder. Tehlike altında hisseden evli erkek birkaç gün çok iyi görür, karısına iyi ve sevecen davranır, sonra karısının diğer erkeğin ilgisini pek umursamadığını görünce anında eski güç bela gören gözlerine kavuşur.
Erkeklerimiz bizi görmüyorlar. Babalarımızdan erkek kardeşlerimize, kocalarımızdan iş arkadaşlarımıza kadar; aslında kim olduğumuzu, başarılarımızı, hayatlarında neleri güzelleştirdiğimizi görmüyorlar. Erkeklerin çoğu etraflarındaki kadınlara kendilerince bir rol atfediyorlar ve biçtikleri o rol dışında kadınlarının herhangi bir özelliğini fark görmüyorlar.
Her gün hepimiz her hareketimizle sessiz bir şekilde “BU DÜNYADA BEN DE VARIM” diye bağırırız. Sadece sevilmek veya ilgilenilmek değil, fark edilmek isteriz. Sırf başarılı erkeğinin ardındaki kadın, erkek kardeşinin peşini toplayan fedakâr kız kardeş, firmasının çalışkan böceği, evlatları için kendinden vazgeçmiş anne olarak değil, her kimsek o kişi olarak görülebilmek içindir çığlığımız… Çocuk büyütürken yavrularımızın, hele ki kız çocuklarımızın sessiz “BU DÜNYADA BEN DE VARIM” çığlığını duyamazsak, onları göremezsek o kadar çok sevdiğimiz çocuklarımızı özgüven eksikliği ile büyümeye mahkûm ederiz.
Sevgili kadın okurlar; evinizde yalnızken bir odaya girin ve kimsenin görmediği ama sizin çok beğendiğiniz özelliklerinizi yüksek sesle söyleyin. İçinizde gizli kalmış ama kendinizi değerli kıldığınız her özelliğinizi söyleyin. Mesela “Benim yazım inci gibi” diye bağırın. “Arabayı kocamdan daha dikkatli kullanıyorum.” deyin. “Caz müzikten anlıyorum” diye bağırın. Kimsenin görmediği veya hiç önem atfetmedikleri zenginliklerinizi kendi yüzünüze söyleyiniz ki önce kendi beyniniz değerinize inansın… Biz kendi değerimize inandıkça erkekler değişmez belki ama biz inanmadıkça hiç değişmezler.
Bu Dünyada Ben de Varım!
Ahsen Aral Uyar
Yorumlar