Yılmaz Erdoğan’ın pavyon fonunda geçen yeni dizisi İnci Taneleri ortalığı yakıp yıkıyor. Ben Maltepe’de Gazi Mühendislik Mimarlık Üniversitesi’nde okudum. Maltepe’nin 2000 yılı öncesi halini bilenler iyi bilir; semtin sahipleri ne biz üniversite öğrencileri ne de üniversitemizle yan yana ve o zamanların lüks lisesi Yükseliş Koleji çocuklarıydı, semt pavyon sakinlerine aitti. Öğrencilik yıllarımda çoğu sabah erken saatlerde okula giderken bizim üniversitenin olduğu sokağın başındaki Gülizar Kazanova pavyonun arka yüzünde, ana caddeden uzak üst katının balkonunda artık uyumaya hazırlanan bir pavyon kadınının makyajı çıkarılmış ama koyu göz boyasının izleri duran yüzüyle son sigarasını içişini veya yıkanmış çamaşırlarını çırpıp dışarıdan görülemeyecek şekilde (benim de görmediğim) alçak bir çamaşırlığa serişini izlerdim. Pavyona hiç gitmedim, bir kere gidip görmek istemiştim ama röportajını okuduğum bir pavyon garsonu yüzünden vazgeçtim. Adam röportajda “Bıktık bu entel kadınların pavyon merakından…” diyordu. Eğer pavyon kültürü böylesine kabalık ve duyarsızlık içeriyorsa gidip görmeye ne gerek var, bu iki kavram zaten hayatlarımızın her yerine sinmedi mi? Besbelli ki orası da erkek erk ve iktidar tatmini için kadınların aşağılanıp yerin dibine sokulduğu yerlerden birisi.
Etimesgut’umuzun Belediye Başkanı olmasını çok istediğimiz Behzat Ç. (Erdal Beşikçioğlu) dizisinin her bölümünde polisimiz cinayeti aydınlatır ve sonra pavyona gider oturur. O dizide pavyon ortamı en gerçekçi haliyle yerini alır. Seks hizmeti verilmeyen bu tuhaf yerlere Sosyolog Osman Özarslan “Kadın bedeni üzerinden ve parayla/harcamayla kanıtlanmaya çalışılan acıklı bir erkeklik performansı” diyor. Pavyon sosyal hayatımızın her yönüne öylesine sinmiş ki iddia ediyorum gitmemiş bir Türk erkeği varsa kaliteli bir adam olduğundan değil erk duygusunu başka yerlerde tatmin edebildiği için gitmemiştir.
Pavyonun atası oturak alemi gibi eğlencelere karşı en büyük mücadeleyi AK Parti değil Atatürk vermiştir. Kadını çarşaftan ve evden çıkartmak, kadınlı erkekli balolarda beraberce oturup konuşmalarını ve eşlerin karşılıklı çiftetelli oynamalarını sağlayabilmek için kendini yırtmıştır Ata’mız. Bu balolarda kadınlar mevzulara bön bön bakmasınlar, etraflarında ve dünyada neler olduğunu anlasınlar diye kız çocuklarının mutlaka okutulmasını sağlamıştır. Erkeklerin de eğlence anlayışı bir odada toplanıp içki içilen ve getirilen hafif meşrep bir kadının oynatılmasından ibaret olmasın, bu erkekler “insan” gibi eğlenmeyi öğrensinler diye uğraşmıştır. Ama olmamıştır, az bir kesim dışında ortalama Türk erkeğinin yer sofrasında içki içip karşısında kadın oynatmaya düşkünlüğünü kıramamıştır. Maltepe’de şu an pavyon yok ama hepsini üniversiteden biraz uzağa, Tandoğan’a ötelediler. Daha dün caddeden geçerken en meşhur pavyonun kapısına baktım, Sincanlı Erkal’ın adını görünce gülümseyiverdim elimde olmadan.
Pavyonlar gidilip görülmesi gereken yerler değil, toplumun ihtiyaç duymaması gereken yerler olmalıdır. Köyden gelmiş ve insan yerine konulmamış, kocasının hem evin dışındaki dünyayı öğrenmesine izin vermediği hem o dünyanın içine tek başına atıp çalıştırdığı hem de parasını elinden aldığı çaresiz kadınların çalıştığı yerlerdir pavyonlar. Ya da sahipsizlik yüzünden dünyanın borcuna girmiş eğitimi mesleği olmayan kadınların borçlarını ödeyebilmek için artık başka çareleri kalmadığı için dahil oldukları bir sistemdir. Siz aksini iddia eden, o kadınların kolay yoldan para kazanmak için bu işi yaptıklarını düşünenlerdenseniz yanılıyorsunuz; bu hiç te kolay kazanılan bir para değil. Pavyon kadınlarının nerdeyse hepsi birkaç yılda tükenir gider.
Yılmaz Erdoğan’ın dizisindeki pavyon kadını Dilber’in dansı viral oldu. Kadınlar o dansı öğrenmek için kurslara gitmeye başlamışlar. Dizideki oyuncuya dansı öğreten kişi Anadolu Ateşi’nin dansçılarından birisidir ve pavyon kadını dansı her daim biraz androjen ve erkeksi motifler taşır hedef kitlesinin kültür seviyesi itibariyle… Ticari kaygılar içeren bir danstır, erkeğe hem kadın çekiciliğini göstermek hem de neon ışıklarla dolu pavyon ortamında rahatsız hissetmemesini sağlamak için erkeksi tavırlar eklenir bu dansa ve bu kurgu ortalama Türk erkeğinde gayet iyi çalışır. Zaten pavyon kadınının zarif değil hafif külhani olanı makbul bulunur. Fakat ben kadınlarımıza bu acayip mutant dans yerine daha nazik dansları öneririm. Mesela çiftetelli ya da misket havasını iyi oynamayı öğrensek kadın ruhuna çok daha yakın oluruz. Erik dalı oyunu bile olur. Vals veya tango da önereceğim ama onu Ata’mız bile onca uğraşına rağmen başaramadı.