Malumunuz üzere kilo vermek için birbirinin zıddı yüzlerce uygulama var ve şişman kafamız iyice karışıyor. Eskiden diyet denilen şeyin karakteri ve sınırları besbelliydi; sabah bir kibrit kutusu peynir, bir yumurta ve bir adet galeta yenilecek, öğlen ızgara tavuk ve salata ile yetinilecek, akşam ise yarım kâse çorba, üç köfte ve bir kâse yoğurttan ibaret birbirinin çok benzeri diyet listeleri vardı. Eski diyetlerdeki sorun listenin kendisi değildi, o vakitler ekmek yemeyen insan yoktu, her evde mutlaka arada sırada el açması yenirdi, sorun bu normalite altındaki bir aile bireyinin diyet listesine katlanabilmesinin mucizeye bağlı olmasıydı, çoğu diyet gecenin köründe açlığa yenik düşülüp bir tabak salçalı makarnaya gömülmekle biterdi.
Şimdi ise hangi diyeti seçeceğinize karar vermeniz bile haftalarınızı alabilir. Bir kere artık farkındalık çağındayız. Diyete başlamadan önce eski kavruk Anadolu buğdayı ile günümüzün hibrit buğdayı arasındaki farkı öğrenmeden, Keto’nun dışarıdan alınan glikoz mu yoksa vücudun ürettiği glikoz mu gereksinimimizdir sorusu hakkında fikir beyan edecek kadar bilgi sahibi olmadan diyete başlayanı neredeyse dövüyorlar. Ayrıca günde 3 öğün azar azar yiyip arada 2 kere bir avuç kuruyemiş atıştırmak mı doğru yoksa 16 saat aç bırakılmış insan vücudu mu daha sağlıklıdır konusunda en az iki saat sohbet edebilecek bilgi birikimine sahip olmanız gerekiyor. Diyet dediğimiz şey neredeyse yüksek lisans dersine döndü.
Diyet konularını mecburiyetten iyice araştırmış birisi olarak son kararımı açıklıyorum. Hayır, vücudu uzun süreler aç bırakmak doğru bir şey değildir, çünkü aç kalan hücrelerimiz sadece şeker ve yağ depolarına saldırmaz, uzun ve sıhhatli bir hayat sürmemiz için çok gerekli kaslara da saldırır. Kas dediğimiz sadece kolda bacakta olan şey değil ki, kalp kası gibi hayati değeri olan kaslarımız da uzun süre aç kalan vücudun hedefi olabiliyor, o nedenle uzun süreli açlıkla kilo vermeye çalışmak doğru değildir,
FAKAT;
Diyelim ki vücudunuzda ciddi hastalıklar başlamış; kan değerleriniz patlamış, tansiyonu, şekeri, kolesterolü zapt edemiyorsunuz ve gittiğiniz her doktor avuç avuç ilaç yazıyorsa bu durumda sizin bedeninizde kas kaybından daha öncelikli sorunlarınız var demektir ve eğer bu haldeyseniz uzun süreli açlığın hızlı kilo verdiren tarzını tartışmanıza bile gerek yok, siz o tarza muhtaçsınız ve en az 15 gün Keto ile aralıklı oruç yapıp hızlıca birkaç kiloyu vücudunuzdan uzaklaştırmalısınız. Ama kan değerleriniz iyi ve fazla kilolar henüz vücudunuzu hırpalayamamışsa (çoğu kere bu durumu iyi genlerinize borçlusunuzdur) aman diyeyim uzun süreli açlıklarla bedeninizi gereksiz yere kas kaybına uğratmayınız. Yani zayıflama şeklimiz sağlık durumumuzu ve kan değerlerimizi bilerek belirlenmelidir. Komşunuzu gençleştiren ve hafifleten diyet, sizin için berbat sonuçlar doğurabilir.
Son zamanların yükselen trendi Keto, eğer şeker ve tansiyon hastasıysanız sizin için sırf diyet değil bir yaşam tarzı olmalıdır çünkü artık vücudunuz için pirinç pilavının zehirden farkı kalmamış, siz artık Ketojenik yaşamak zorundasınız. Ama şeker hastalığı veya insülin direnci henüz sizden uzaksa kendinizi yaz günü koca dilim soğuk kavun karpuzdan mahrum bırakmanın hiç gereği yok. Kolesterol zıpladıysa sabah bol tereyağlı göz yumurta yerine bir kaşık zehir yeseniz de vücudunuz için aynı şey ama değerleriniz iyiyse kırıverin iki taze köy yumurtasını halis tereyağına ve tavanın mis kokusunda kaybolun.
Ama hangi diyet tarikatına üye olursak olalım mutlaka hareket diyor birbirine düşman bütün diyetçiler. Yüksek tansiyon hastasıysanız akşamları, değilseniz sabah yürüyüşü yaparak diyete çok sıkı bir destek vermiş olursunuz. Ekmeği pilavı makarnayı azaltmak, rutin yürüyüşlere sadık kalmak ve 3 hafta psikolojiyi bozmadan sabrederek bunları yapmak her vücuda çok iyi gelir. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın dediği gibi hayat denilen bu kör döğüşte vücudumuz en büyük dayanağımız. Vücuda kendiliğinden melatonin ve serotonin salgılatmak ise artık üstün bir başarı.