Ahsen Aral UYAR

Molla denilen bu adamlar, kadınların derdini anlayabilseler zaten adları Molla olmaz. İran’da Tahran Milletvekili Kevseri bir açıklama yapmış ve 15 Nisan’dan itibaren başı açık sokağa çıkan kadınların önce uyarılacağını, sonra yargı önüne çıkarılacağını söylemişti. Kenti akıllı kameralar ile donatıp başını örtmeyen kadınları tespit edeceklermiş. 16 Eylül’de ölen 22 yaşındaki Mahsa Amini’nin ölümünün yarattığı infiale, İranlı futbolcuların Dünya Kupasında milli marşa eşlik etmemelerine rağmen görünen o ki İran’ın mollaları geri adım atmıyor. 15 Nisan çoktan geçti, Bayram bitti, Molla akıllı kameralar ile kendi kadınına akıl almayacak eziyete başlamıştır.

Bir kadına başını örtmesini de açmasını da hiç kimse söyleyemez. Hele kanun eliyle ne başörtüsü zorla taktırılabilir ne de çıkartılabilir. Kadın hakları konusunda sonsuz minnet borçlu olduğumuz Atatürk hiçbir vakit hiçbir kadın örtüsünü yasaklamadı, aksini yazan da çizen de iddia eden de yalan söylüyordur. Yasakladığı tek örtü tramvaylarda veya vapurlarda kadın ile erkeğin ayrı oturma yerleri arasına gerilen toplumsal utanç perdesi idi. Bu perde kadını hayattan ayırıp koparıyor ve erkekten daha değersiz, hayatının en önemli amacı kendini erkeklerden korumak olan bir zavallı konumuna indiriyordu. Atatürk bir tek bu utanç örtülerini indirdi. Üstelik toplu taşımalardaki bu perdeyi şart koşan ve kadını erkekten ayrı oturtan Osmanlı’nın saraylarında ve konaklarında ise kadınlar başı açık dolaşıyor, davetlerde dahi derin dekolteler ve süslü püslü elbiseler içinde dişil enerji saçıyorlardı. Yasak sadece tramvaya binmek zorunda olan fakir fukaranın kadınına kızına idi. İran’da başını Molla’nın istediği gibi örtmediği için ölen Mahsa Amini de düşük gelirli bir ailenin çocuğu idi. Zaten hep denildiği gibi, nedense yasakların çoğu fakir fukara çocuğu içindir, zira edep sadece ona dayatılır.

Kadınlar başını sıkı sıkı örtüyor mu diye izlemek için dünyanın parasını harcayarak bir şehri akıllı kameralar, yüzlerce bilgisayar ve kayıt ünitesi ile donatmak ne demektir? Böyle bir saçmalığa kim nasıl izin veriyor? Mollaların o kameralar kadar aklı yok mudur? Yarın ahirette değil kadınlara yapılan bu zulmün, bu kadar çok kamera-bilgisayar-monitör ile harcanan elektriğin bile hesabını veremezsiniz. Zorla baş örttürme veya açtırmanın bir tık üstü DAEŞ Şeytanlarının yaptığı gibi Ezidi genç kızları pazarlarda satıp tecavüz etmek ve bunu anayasaya kanun olarak yazmaktır, bunu göremiyor musunuz? Yoksa sizde mi Ezidi kızlara tecavüzü tecavüz olarak görmeyenlerdensiniz?

16 Eylül’den beri sokağa dökülen, başörtülerini yakan binlerce kadının içinde eminim ki umut vardı; kendi insanı olan Molla’nın bir şekilde onu anlayacağını ve bu köhne kurallarda esneme yapılacağını düşünüyorlardı. Öyle ya; yanı başlarındaki ülkede imkânsız denilen şey olmuş, Suudi Arabistan yönetimi; kadınlara stadyuma girme, yanlarında erkek olmadan araba kullanabilme ve yaz günü ayak topuğunun görülebilmesine izin vermişti, İran’ın Mollaları da herhalde artık kendi kadınına bu kadar eziyet etmez sanıyorlardı, oysa beklenenin tam tersi oldu.

Afganistan’da Taliban, geçen eğitim döneminin sonunda üniversitelere yazılar gönderdi ve ne olursa olsun kadınların sınavlara alınmamasına dikkat edilmesini istedi. Zabihullah Mühacid kararlarının arkasında olduğunu söyledi ve “Kadın hakları önceliğimiz değildir” açıklaması yaptı. Gelen yoğun baskılar üzerine “Eğitim hakkını kalıcı olarak yasaklamadık. Kendileri için elverişli ortam oluşturulana kadar erteledik” dedi. Oysa Taliban ortamı hiçbir vakit elverişli olmayacak. Adamlar kadınların Birleşmiş Milletler için çalışmasını yasakladı ve bu tür kuruluşlara bu konuya aldırmadan insani yardımları sürdürmeleri çağrısında bulundu. İslam Birliği Teşkilatı dahi Taliban’ın aldığı bu kararların İslam Hukukuna aykırı olduğunu açıkça bildirdi. Fakat Taliban’da bu açıklama kimin umurunda ki? Taliban İslam uğruna mı savaşıyor sanıyorsunuz? Onlar bir güç savaşı yönetiyorlar. 32 yaşında eski milletvekili kadın, ülkesini bırakıp gitmeyen Afgan kadın siyasetçi Mürsel Nebizade’yi Kabil’de silahla öldürdüler ve katil yakalanamadı. Devletin görevlendirdiği bir katil nasıl yakalanır ki zaten? Adamlar “Kadınların Sesi” radyosunu kapattılar, utanmadan “Ramazan ayında müzik çaldılar” suçlamasıyla hem de… Bahane olduğunu herkes biliyordu ama hiç kimse bir şey yapamadı. Keşke Mürsel Nebizade mücadelesini ülkesinin dışında sürdürseydi.

23 Nisan nedeniyle yine ilk Meclis’e (ama Ulus kavşaktaki gerçek ilk Meclis binasına) gittik kızımla beraber. Kürsüdeki Atatürk büstünün önünde her yıl yaptığımız gibi el ele tutuştuk, Ata’mıza Cumhuriyet’i kurduğu ve kadın haklarını getirdiği için teşekkür ettik. Bizi örtülerden çıkardığı ve erkek ile eşit bir varlık olarak toplum hayatına dahil ettiği için minnetlerimizi tekrarladık, onun ilke yolunda yürüyeceğimize dair söz verdik. Kızım artık büyümüş, anaokulunda iken cümleleri benden sonra Ata’mıza tekrar etmesini istediğimde “Dondurma isterim…” diye mızmızlanmıyor kaç senedir. O da benim gibi Ata’mızın büstüne sevgi dolu bakarak ona teşekkür ediyor ve söz veriyor.