İstanbul’da 7 Ocak Pazar günü, Cumhur İttifakı’nın 26 il için belirlediği belediye başkan adayları açıklanıyor. Salon tıklım tıklım dolu, tüm illerin adayları, il teşkilatları, milletvekilleri, partililer, hatta ittifak ortağı MHP’nin örgütleri de orada. Ancak, Ak Parti toplantılarında tanık olduğumuz o eski heyecan, o eski coşku yok bu kez salonda, sanki yirmi yıllık eskimişliğin ifadesi okunuyor yüzlerde.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği eski Bakanı Murat Kurum’u İstanbul belediye başkan adayı olarak açıklıyor. Son günlerde anketlerde ve sosyal medyada ön sıralara yükselen ve adaylığına kesin gözüyle bakılan bu ismin açıklanması da salonda ve kamuoyunda beklenen heyecanı yaratmıyor.
Başından sonuna kadar dikkatle izlediğim toplantıda birer birer adaylarını açıklayan ve onlarla birlikte resimler çektiren Erdoğan’ın, aynı anda seçim startını verdiği anlaşılıyor, ayrıca seçim çalışmalarında izleyecekleri strateji ve söylemlerin ip uçlarını veriyor.
Geçtiğimiz Mayıs seçimlerinde İYİ Parti’den milletvekili seçilen, kısa zaman sonra da partisinden istifa ederek Ak Parti’ye katılan Nebi Hatipoğlu’nun, Cumhur İttifakı’nın Eskişehir Belediye Başkan adayı olarak açıklanması çok dikkat çekiyor. Hatipoğlu, İYİ Parti’den ilk istifa eden milletvekiliydi, hemen Ak Parti’ye katılmış, rozetini de Cumhurbaşkanı Erdoğan takmıştı, arkasından İYİ Parti’den istifalar birbirini izlemişti.
Erdoğan’ın, “İçimizdeki İsrail muhipleri rahatsız olsa da birileri istiyor diye biz kardeşlerimize mazlum ve mağdurlara sırtımızı asla dönmeyeceğiz. Dün nasıl Bosna’daki kardeşlerimizin yanında yer aldıysak, Kafkasya’daki kardeşlerimizin mücadelesine destek verdiysek bugün de ‘Suriye ile Irak ve Kudüs’te ne işiniz var?’ diyenlere aldırmadan tüm imkanlarımızla Filistinli kardeşlerimizin yanında dimdik duracağız” şeklindeki sözleri, bana 2019 yerel seçimlerini hatırlatıyor.
Erdoğan, İstanbul’daki seçim çalışmaları sırasında ellerinin baş parmaklarını kapatıyor, Rabia işareti ile halkı selamlıyor ve Mısır’daki General Sisi’nin darbesine vurgu yaparak, “Darbeci Sisi mi, mazlum Mursi mi?” diyerek Binali Yıldırım’a oy istiyordu. O propogandalar pek işe yaramamış, seçim iptal edilip ikinci kez yenilendiğinde de İmamoğlu kazanmıştı, ama, Erdoğan son günlerde Mısır’daki darbeci Sisi ile el sıkışmaya başladı, yeniden yakınlaşma çabalarını sürdürüyor. Böylece Erdoğan, Filistin ile İsrail arasındaki savaşı da seçim malzemesi olarak kullanacağa benziyor. Muhalefeti, “İçimizdeki İsrail muhipleri (İsrail dostları)” olarak nitelendiriyor, Murat Kurum’u ise mazlum Filistin’in yerine koyarak İstanbulluların sahip çıkmasını istiyor.
Oysa son günlerde kamuoyunu meşgul eden, “Erdoğan’ın yakınları ve yandaş firmalar tarafından İsrail’e yüzlerce gemi dolusu ihracaatın yapıldığı” haberleri ile ilgili de şu ana kadar net bir açıklama gelmiş değil, “Savaş öncesi yapılan anlaşmalar gereği ticaretimiz devam ediyor” açıklaması ile yetinilmişti.
Suudi Arabistan’daki süper kupa maçı olaylarına da değinen ve yüksek sesle “Size Arabistan’dan ekmek çıkmaaazz!” dye devam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu millet, İstiklal Marşı’na dahi Kelime-i Tevhidi ilmek ilmek işlemiş aziz bir millettir. Bugün de İslam’ın nüvesini teşkil eden Kelime-i Tevhid’i bilemeyecek kadar cehalet, nefret ve gaflet çukurunda boğuluyorlar” ifadeleri ile seçim çalışmalarında yine dinsel söylemlere ağırlık vereceğini gösteriyor.
Ancak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, CHP lideri Özgür Özel ile İstanbul belediye başkanı İmamoğlu hakkındaki sözlerinin, siyaset literatürümüze gireceğini düşünüyorum.
“Özgür Efendi’nin genel başkanlık macerası daha başlamadan vesayet gölgesi altında bitmeye yüz tuttu. Bizi üzen, ülkemizin ikinci büyük siyasi partisi hüviyetine sahip CHP’nin Türkiye düşmanlarına kuyruk olmasıdır. CHP uzunca bir süredir siyaseten iflas etmiş durumdadır. Ne millete umut verebiliyorlar ne de proje ve vizyon namına ortaya bir fikir koyabiliyorlar.”
Bu sözleri de bana, Mayıs seçim çalışmalarında Kandil’de çekilmiş bir PKK videosunun önüne Kılıçdaroğlu’nun montajlanmış resmini göstererek, “Bunlar terör örgütü PKK ile elele yürüyorlar” söylemini, televizyon ekranlarında da “Montaj filan ama çok güzel anlatmışlar” şeklindeki ifadelerini anımsatıyor, bu seçimde de aynı çizgide terör üzerinden muhalefete yükleneceği işaretini veriyor.
Bay Kemal geldi, Baybay Kemal gitti, derken, şimdi de “Özgür Efendi” söylemini siyaset literatürümüze kazandıran Erdoğan, Özgür Efendi’yi çok çabuk yolcu edeceklerini eklemeden de geçemiyor.
Bence siyaset, birilerinin dediği gibi kumar masalarına dönüştürülmemelidir, hele de insanları kandırma sanatı asla olmamalıdır. Toplumun karşısına çıkıp yaptıklarınızı ve yapacaklarınızı anlatırsınız, centilmence yarışırsınız, kazanırsınız veya kaybedersiniz, hepsi bu kadar...