Bizim memleket “Parasız Asker” dolu olduğundan mıdır, daha dünyayı doğru dürüst görmeden gittikleri ve muhtemelen sebepleri bile kendilerine doğru dürüst anlatılmamış bir savaşın içinde ölerek bir tahta kutunun içinde memleketlerine geri geliyor olmalarının büyük acısına rağmen parasız askerlerin inançla savaşa gitmelerinin istikrarla devam etmesinden midir bilinmez, bizde “paralı asker” kavramı diye bir şey yoktur. İnandığı değerler uğruna hayatını vermeye hazır pırlanta gibi çocukların ülkesinde “paralı asker” mesleği batık bir sektör olmanın ötesine geçemez.
Yıllar evvel yurtdışından gelip başkentimizde eğitim veren bir İngiliz’in yanına tanıdık hatırı için ücretsiz çevirmenlik (parasız tercüman) vazifesiyle atanmıştım. İngiliz ömrümde gördüğüm en yapılı kişi idi, kırklarının ortasında olmasına rağmen otuz yaşında görünüyordu, hayat dolu ve neşeli bir adamdı, yüzünden sağlık sıhhat fışkırıyor, her fırsatta dört çocuğunun ve eşinin fotoğraflarını gösteriyordu. Verdiği eğitimin konusu ileri sürüş teknikleriydi; araba kullandığınız yoldaki bütün dünya acemi, dikkatsiz, sarhoş halde üstünüze sürüyor, ilave olarak yol aşırı sıcak, aşırı soğuk, karla buzla kaplı, delik deşik olsa bile kaza yapmamayı öğreten bu adamın elinde arabalar araba olmaktan çıkıp her şeye kadir uzay mekiklerine dönüşüyordu. Adamda İngiliz devleti tarafından verilmiş öyle sertifikalar vardı ki hani ülkemiz ehliyet kurslarında öğrettiklerinin üstüne o eğitimleri tamamlamaya kalksak on yılımızı vermemiz lazım. Eğitim sonlarına doğru bir de bu işi hobi olarak yaptığını, asıl mesleğinin bu iş olmadığını söyleyince hepimizde aşağılık kompleksi tavan yaptı. “Gerçek mesleğim askerlik. Ben bir paralı askerim.” Dediğinde de bizde mevzu tümden koptu. Kendi deyimiyle genellikle Afrika’da çalışmıştı ve karşımızdaki adam onlarca hatta yüzlerce kişiyi para almak için öldüren bir katil miydi?
Meğer Rusya’da Wagner adında bir paralı asker grubu varmış hatta 50 bin kişi gibi korkunç bir sayıya ulaşmışlar. Liderleri 2 ay önce tanıştığımız Prigojin denilen adammış. Askerleri Ukrayna savaşında görevliyken savaşın ortasında Putin’i satmış ve hatta “Bana yamuk yapan Bakanları almaya geliyorum” diyerek Wagner grubunu Moskova’ya doğru salmış. Putin gibi bir karakter böyle bir adamın uçağını düşürmez de ne yapar?
İnsanlar birbirlerine, savunmasız çocuklara, hatta öz evlatlarına işkence ediyorken paralı askerlik gibi sistematik bir cinneti meşrulaştırmanın ne gereği var? Dünya yeterince kötü değil mi? 2022 yılında İzmir’de ölen 5 yaşındaki Eymen’e ağlamıştık. Eymen Sadık Durak 2019 yılında bir tandır çukurunda elleri ayakları bağlanmış halde ölü bulunmuştu. Öz annesinin ona şiddet uyguladığı şikayetiyle gelen polis kadını yakınlarının evinde bulup sorgulayınca çocuğun cesedini buldular. Meğer öz anne sevgilisiyle beraber çocuğa taciz ve şiddet uyguluyorlarmış. Anne Mine Durak ve sevgilisi Serkan Elçetin’e verilen ömür boyu hapis cezalarını Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı az bulup dava açmıştı çünkü herkes bilir ki bizim ülkemizde ömür boyu hapis cezası birkaç yıl sonra çıkmak demektir. En azından beş altı defa ömür boyu hapis cezasına çarptırılmalılar ki bu canavarlar gerçek cezalarını alabilsinler. Esas davada şifresi nedeniyle incelenemeyen Serkan Elçetin’in telefonu 2022 yılında incelenmişti. Anne ve sevgilisi, 5 yaşındaki yavruya defalarca cinsel istismarda bulunmuşlar, yaptıklarını kayda almışlar, çocuğun bir arabanın içinde çıplak haldeyken yüzü ve vücudu darp edilmiş halinin kaydı var. Yetişkin bir erkek tarafından istismar edildiğinin görüntüleri bile var. Anne Mine Durak’ın Adli Tıp raporunda herhangi bir akıl hastalığı veya zekâ geriliği olmadığı, cezai ehliyetinin tam olduğu yazıyor. Şimdi yeni bulunan bir delille anneye ve sevgilisine bir dava daha açıldı ve “müstehcen görüntü elde etmek için çocuk istismarı” suçlamasıyla da yargılanacaklar. Hücrelerinin anahtarı okyanusa atılacak cezalar çıksa keşke.
5 yaşındaki Eymen’lerin annelerinin eliyle tarifsiz acılar çekip cesetlerinin bir tandır kuyusuna atıldığı böyle bir dünyada paralı askerlere ne gerek var? Eymen henüz hayattayken komşusu “Bu çocuk dövülüyor” diye polise ihbar etmiş. Polis gelmiş, evde kimse yok, kapıya bir not bırakmış, “Çocuğu darp ediyormuşsunuz, çocuğu da alıp karakola gelin” yazan bir kâğıt. Böyle polislerin olduğu bir dünyada paralı askerlere ne gerek var?
Şimdilerde açılan davanın detayı ise Serkan Elçetin’in telefonuna gelmiş bir mesajda hem ikisini hem de çocuğu isteyen bir adamın kaydı bulunmuş olması... Çocuk dövülmüş, istismar edilmiş, tecavüze uğramış, annesi de suç ortağı. İnsan medeniyetimizin Wagner’a ya da Prigojin gibi adamlara hiç ihtiyacı yok.