Geçtiğimiz günlerde Ankara’da bir şeyler almak için büyükçe bir kuru yemiş mağazasına girdim, daha önce de uğrak yerim olan mağazayı ilk kez bu kadar kalabalık gördüm, kadın erkek, yaşlı genç tezgahların önünde ağır ağır dolaşıyorlar, durup ürünlere bakıyor, yeniden ilerliyorlar. Bu arada üzerinde mağazanın önlüğü bulunan bir kadın görevli, müşteriler arasında dolaşarak yüksek sesle, “Lütfen ürünlerimizi tatmayınız!..” diye uyarılarda bulunuyor...
Şaşkınlıkla kadın görevliye bakıyorum, aynı uyarıyı tekrarlayıp duruyor, müşteriler de tedirgin şekilde ürünleri ve üzerlerindeki ücret etiketlerini inceleyip dolaşmaya devam ediyorlar.
Geçmişte bu tür marketlerde aynı şekilde görevlilerin, müşterilere tabaklar içerisinde ürünlerinden uzatıp gülümseyen yüzlerle, “Tatmak ister misiniz?” diye sordukları günler geçiyor gözlerimin önünden...
Televizyon haberlerinde izledik, bir tane cevizin fiyatı, 5 TL’sına yükselmiş, mağaza sahipleri önlem almakta haksız mı?..
Ayrıca bu tür gıda maddeleri satan mağazalarda bazı yancılar! maalesef bir yandan başlayıp ürünlerin tadına bakarak öbür taraftan çıkıyorlar, karınlarını doyuruyorlar. Toplumsal yapımızın, insanlarımıza kazandırdığı çok kötü alışkanlıklar!..
Geldiğimiz noktada mağaza çalışanları, ‘Ürünlerimizi tatmayınız’ diye uyarmak zorunda kalıyorlar.
Neredeeen nereye?!..
İzleyen günlerde muhafazakar, yaşlı bir tanıdıkla sohbet ediyoruz, gündemimiz Müslüman dünyasının içerisinde bulunduğu acınacak durumlar... Diyorum ki, “57 İslam devleti arasında Türkiye dışındaki tüm Müslüman devletlerin başında ya bir kral, ya bir emir, bir sultan veya diktatör bulunuyor, bu yöneticiler akıl almaz derecelerde şaşalı saltanatlarını sürdürürlerken, yönetilen kesimler yani halk tabakası, çoğu İslam ülkesinde yoksulluk ve sefalet içerisinde sürünüyor” diyorum, hiç düşünmeden yanıtlıyor: “Takdiri İlahi, Allahu Teala öyle tanzim etmiş!..”
Adeta nefesim kesiliyor, ne diyeceğimi şaşırıyorum ve aklıma gelen ikinci bir soruyu ekleyiveriyorum:
“2015 yılında dünyanın en büyük petrol zengini ülkelerinden Suudi Arabistan’ın kralı Abdullah vefat etmiş, Türkiye’de de üç gün yas ilan edilmiş, Cumhurbaşkanımız Erdoğan da Arabistan’a giderek cenaze törenlerine katılmıştı. O zamanlar haberlerden öğrenmiştik, Müslüman Suudi Kralı Abdullah’ın 30’un üzerinde karısı, 60’ın üzerinde de çocuğu varmış, ayrıca hizmet eden seçmece cariyereler, hizmetçiler... Buda mı Takdiri İlahi?..”
“Allahu Teala’nın düzenine bizim aklımız ermez, bu toprağın üstü kadar altını da düşünür, ona göre yaşarız. Allah’ın verdiği her nefesimiz için hamdü senalar olsun...”
Sözün bittiği yerdeyim...
Müslüman dünyasının kendi içerisindeki bitmeyen savaşları, hak hukuk ve adaletten uzak, yokluk ve yoksulluk içerisinde sürünen Müslüman ülkelerden akın akın kaçan, Müslüman olmayan batı dünyasına sığınmaya çalışan zavallı Müslümanları, sormaya bile gerek görmüyorum artık...
“Şeriatın kestiği parmak acımaz” diyecek, iyiden iyiye alt üst olacağım!..
Geçtiğimiz Mayıs seçimleri öncesi, “Nas orada dururken, sana bana ne oluyor. Bu kardeşiniz burada durduğu sürece faiz yükselemez, faiz sebep enflasyon sonuçtur” diyen hatta ekonomi profesörü olduğunu, ekonominin kitabını yazdığını bizzat ilan eden devlet başkanımız, seçimi yeniden kazandıktan sonra “Nas”ı neden bıraktı? Yüzde sekiz buçuklarda seyreden politika faizi, bugün kırka kadar yükseldi, ekonomik kriz bir türlü frenlenemiyor... Bu da mı Takdiri İlahi?..
Daha bir kaç ay öncesine kadar marketlerde ürünlerini müşterilere uzatarak “Tatmak ister misiniz?” diye soran görevlilerin yerinde şimdi, “Lütfen ürünlerimizi tatmayınız!” diye uyaran görevlilerle karşılaşıyoruz, bunlar da mı takdiri İlahi?..
Seçim kazanmaktan ve saltanatını sürdürmekten başka hesabı bulunmayan siyasetçileri sorgulama hakkımız vardır, onları biz seçip o makamlara getiriyoruz, her söylediklerine ve yaptıklarına sorgusuz sualsiz inanmak, itaat etmek, onlara uhrevi değerler kazandırıp peşlerinden sürüklenmek görevimiz değildir. Her alanda ve her koşulda Allah’ın bize verdiği aklımızı, kullanmak zorundayız.