Litvanya’daki NATO zirvesinde ülkemiz adına heyecan verici gelişmeler oldu, bu gelişmelerle ilgili bir yazıya başlamıştım, şehir...
Litvanya’daki NATO zirvesinde ülkemiz adına heyecan verici gelişmeler oldu, bu gelişmelerle ilgili bir yazıya başlamıştım, şehir dışından konuklarımız geldi, yazıyı bir türlü toparlayamadım. Konuğumuz olan aile, tıbbi alanda yüksek öğrenim yapmış çocuklarının özel bir hastaneden aldığı iş daveti üzerine İzmir’den gelmişlerdi. Asgari ücretle geçinen aile, zor koşullarda okuttukları çocuklarının ilk kez bir iş görüşmesi yapacağının heyecanıyla iki gün konuğumuz oldular, anlaşamadıkları bazı noktalarda ikinci bir görüşmeyi internet üzerinden yapmak üzere hastane ile anlaşıp, İzmir’e döndüler. İlerleyen günlerde görüşmelerinden umarım iyi haberler alırız.
Litvanya’daki NATO zirvesinde, son yıllarda ülkemizin başta gelen tartışma konularından birisi olan “Türkiye yönünü Batı’ya mı dönecek, Doğu’ya mı?” sorusu, sanki yanıtını bulmaya başladı.
Zirve’ye katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, batılı devlet başkanları tarafından yakın ilgi gördü, yaptığı görüşmelerde “İsveç’in teröre desteğini kesmesi” talebini yineledi, bunun yanı sıra “Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB)’ne üyeliğini desteklesinler biz de NATO üyeliğine evet diyelim” şartını getirdi, görüşmelerden sonra da İsveç’in NATO üyeliğine Türkiye ambargosunun kaldırıldığı ilan edildi.
Aynı sıralarda Cumhur İttifakı’nın diğer ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli, TBMM’deki grup konuşmasında “İsveç, PKK’nin Kandil’deki mağarasıdır, teröre karşı hangi adımları atmıştır ki, NATO üyeliğine evet diyeceğiz?” şeklinde sert sözler ediyor, arkasından da “Cumhurbaşkanımızın vereceği her türlü kararı destekliyoruz” açıklamasını yapıyordu.
Litvanya’da NATO zirvesi devam ederken, Rusya da Türkiye ile ilişkilerinin önemine değiniyor, “Ortak çıkarlarımız bulunan Türkiye ile ilişkilerimizi, geliştirerek devam ettireceğiz” diyordu.
Sıradan bir vatandaş olarak bu gelişmeleri dikkatle izliyorum, son yıllarda Doğu ile Batı arasında zikzaklı politikalar izleyen Türkiye’nin, yönünü yeniden Batı’ya çevirmesini olumlu buluyorum ama, 85 milyonluk ülkemiz adına yön belirleyen tek kişilik iradenin, bu yolda devam edip etmeyeceğinden emin değilim.
Yıllardır “Tüm dünya bizi kıskanıyor, dış güçler üzerimize geliyor, ‘Kurtuluş Savaşı’ndan daha büyük bir savaş veriyoruz” söylemleri ile içeride siyasal ortamı konsolide eden, Devlet yapımızı, Doğu’nun otokratik sistemlerine dönüştürme girişimlerinde bulunan, milyar dolarlar ödeyerek Rusya’dan S 400 füzeleri alan, Şangay Birliği’ne yakınlaşarak adeta Batı’ya veda mesajları gönderen partili Cumhurbaşkanımız, bu ani dönüşümü ile ne yazık ki pek de güven vermiyor.
20 yılı aşan iktidarının arkasından son seçimi de kazanan ve üçüncü kez cumhurbaşkanı seçilen Ak Parti lideri Erdoğan, belki bu başarıdan elde ettiği özgüven ve de ülkedeki ağır ekonomik krizin zorlaması ile direksiyonu Batı’ya çevirmiş olabilir ama, fikir ve düşüncelerinden ötürü gazeteciler, siyasetçiler, akademisyenler haksız, hukuksuz, hükümsüz şekilde yıllardır cezaevlerinde tutulurken, muhalefet yapmaya kalkışan televizyonlar, gazeteler ağır bir baskı altına alınmışken, AB bize kapılarını açmaz. Siyasal partilerle ilgili kapatma davaları devam ederken, yasal olarak Hatay’dan milletvekili seçilen İşçi Partili Can Atalay, halen cezaevinde tutulurken, bizi AB’ne üye yapmazlar…
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, “Kız ve erkek öğrencilerin sınıf veya okullarının ayrılabileceği” yönündeki açıklamalarının arkasından, Cumhur İttifakı listelerinden TBMM’ne giren Hizbullah terör örgütü bağlantılı Hüdapar’lı Şehzade Demir’in, “Milli Eğitim Bakanı’nın görüşlerine katılıyoruz, okullarda kız ve erkek öğrenciler ayrılmalıdır” şeklinde açıklamaları ile toplum karıştırılırken, bizi AB’ne kabul etmezler.
AB’nin ana kriterleri insan haklarıdır, fikir ve düşünce özgürlüğüdür, adalet ve demokrasidir.
Bu yolda başarıya ulaşabilmemiz için her türlü sosyal, siyasal ve ideolojik saplantılarımızı bir kenara bırakmamız, yalnızca milletimizin, vatanımızın ve devletimizin geleceği için doğru politikalar belirlememiz ve o yolda ilerlememiz gerekir.