MHP lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında, “Eyy Amerikan uşakları, neredesiniz?.. Filistin’e sahip çıkmayacak mısınız?.. Harekete geçelim, en önde ben yola revan olmazsam namerdim” şeklinde sert çıkışlar yaptı, aynı gün, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, beklenmedik bir anda Saray’a davet edildi.
Bu görüşme toplumda büyük merak uyandırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ittifak ortağı Bahçeli ile ne görüşecekti? “Hadi Filistin’e gidelim!” diyecek değildi herhalde! Savaş’ın ilk gününden itibaren devletimizin izlediği denge politikasını bir anda değiştireceğine de ihtimal verilmiyordu. Yoksa Bahçeli’ye, “Bu hassas konularda daha itidalli davranalım” mı diyecekti?..
Bahçeli, bir kaç günden beri Gazze’deki savaşla ilgili sert çıkışları ile gündemdeydi, “24 saat içinde ateş kes sağlanmazsa, gerekeni yapalım” diyordu. Medyayı ve kamuoyunu geniş şekilde meşgul etti. Siyasilerden tebrik ve teşekkür edenler oldu, hatta Ak Partili eski başbakan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile karşılıklı bir teşekkür görüşmesi bile gerçekleştirdiler.
Toplumda kafalara takılan bu sorular, ertesi gün aynı sertlikte yanıtlarını buldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM’deki grup toplantısında, Hamas’ın silahlı kanadı El Kassam Tugayları tarafından başlatılan ve İsrail’in katliamına dönüşen savaş karşısındaki tarafsızlık politikasından yüz seksen derecelik bir dönüş yaptığını dünyaya ilan etti. “Hamas, terör örgütü değil, mücahitler grubudur” dedi, “Ey İsrail, Batı’nın sana borcu çok, ama Türkiye’nin sana borcu yok” diye ekledi. En önemli sözleri, Davos’taki ‘Van münit’ tartışmasını hatırlatıp, “Ben bunu Davos’ta söylemiştim ‘siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz’ demiştim, o günden beri Davos’a gitmedim” şeklindeki sözleri oldu.
Çok detaya girecek değilim, ancak 85 milyonluk Türkiye Cumhuriyeti’nin sade bir vatandaşı olarak, oylarımızla başımızda tuttuğumuz siyasilere bazı soruları sıralamak, hakkımdır diye düşünüyorum. En azından Cumhuriyeti’mizin yüzüncü yılını kutlama heyecanını yaşadığımız şu günlerde devletimizin, siyasal hesaplarla yıpratılmasına sessiz kalamayız diye düşünüyorum.
Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e ‘Van münit’ diyerek meydan okuduğumuz günlerin üzerinden tam on beş yıla yakın zaman geçti, Filistin meselesi ile ilgili ne tür bir gelişme sağladık, o günden beri İsrail, nasıl bölgede gücüne daha da güç kattı?
Daha sonra Gazze’ye yardım malzemesi götürmesi için ‘Mavi Marmara’ gemisini yolcu ettik, İsrail, gemimizi deniz ortasında durdurup on yurttaşımızı katletti, 20 milyon dolar karşılığında bu olayın üzerine sünger çektik, hatta devletimizi yönetenler, “Gazze’ye gitmek için bizden mi izin aldılar?” diyerek, bizimkileri suçladılar.
Bu arada insan, “Osmanlı’nın dağılma dönemlerinde İngilizlerle, batılılarla birlik olup Osmanlı’ya baş kaldıran, kendi devletlerini, krallıklarını, emir veya sultanlıklarını kuran Arap dünyası bile Filistin meselesine karşı taraftan bakıyorsa, bize ne oluyor?” demeden geçemiyor.
Filistin sorunu, 70 yıllık bir mücadele, şimdi hamaset politikalarına sarılanlara ayrı bir sorumuz daha var:
1970’li yıllarda ülkemizde sağ-sol çatışmaları devam ederken, ABD’nin Altıncı Filo gemileri ülkemizde gövde gösterileri yaparlarken, “Go home Sam amca (Ülkene dön Sam amca)” diye sloganlar atarak eylemler düzenleyen solcu devrimci gençlerin üzerine yürüyen, “Komünistler Moskova’ya, Komünistler Moskova’ya” diye karşı saldırılara geçen sağcı kesimler, o günden beri Filistin sorunu ile ilgili hangi girişimlerde bulundular? O dönemde Türkiye’den Filistin’e giden, Yaser Arafat liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü’nün El Fetih Komandıları ile birlikte Bekaa Vadisi’nde, Batı Şeria’da, Gazze’de, Golan Tepeleri’nde Filistin’in kurtuluş mücadelesine katılırlarken, bizim islamcı milliyetçi geçinen kesimlerimiz neredeydiler?
Şimdi, kendisi gibi düşünmeyenlere “Amerikan uşakları” diye en ağır suçlamayı yapan Sayın Bahçeli’ye ve o çizgide politikalar geliştirenlere sormak istiyorum:
Türkiye’de kaç tane ABD üssü var, Arap ülkeleri’nin ABD ve İsrail ile bağlantıları nelerdir, nerelerde ABD üsleri var?.. ABD’nin Adana’daki İncirlik üssünden kalkan savaş uçakları, Suriye’de İHA’mızı düşürdüğünde neredeydiniz? ABD, Afganistan’a, Irak’a, Suriye’ye, körfez ülkelerine müdahalelerde bulunurken, sizler neler yapıyordunuz?
Türkiye, Ortadoğu’nun en büyük, en güçlü, en itibarlı devletidir. Mısır’da general Sisi’nin askeri darbesi sırasında da, Suriye iç savaşının patlak vermesinde de tarafsız bir denge politikası izleyebilseydik, bu komşularımıza çok daha yararlı katkılarımız olabilirdi, ülkemiz, yıllardır içerisinde boğulmakta olduğu bir çok sosyal, siyasal, ekonomik sıkıntılara takılmadan yolunda ilerleyebilirdi, daha güzel günlerde yaşıyor olabilirdik diye düşünüyorum.
Filistin meselesinde de savaşan taraflar arasında bir denge politikası izleyerek, güçlü sesimizi barıştan yana yükseltebilir, çok daha yararlı sonuçlar sağlayabiliriz diye düşünüyorum.
Hamasi söylemlerle kahramanlık pozlarına bürünenler, savaşı daha da tahrik etmekten, yıkımı, can kayıplarını, göz yaşlarını daha da artırmaktan başka işe yaramayacaklardır.
Türkiye’de Kimse ‘Amerikan Uşağı’ Değildir
Cengiz Özer
Yorumlar