18 Temmuz 2023 Salı sabahı saat sekiz civarı gündelik yürüyüşüm için evden çıkıyorum. Gülhane Askeri Tıp...
18 Temmuz 2023 Salı sabahı saat sekiz civarı gündelik yürüyüşüm için evden çıkıyorum. Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) civarından başlayıp Etlik Şehir Hastanesi’nin bahçe duvarı dışından devam ederek Antares avm karşısına kadar devam eden bir buçuk km. yürüyüş yolunu adımlayacağım, çevredeki bir kaç jimnastik aletinden yararlanarak spor yapacağım ve döneceğim.
Yeni hizmete giren Etlik Şehir Hastanesi’nin ana giriş kapılarından birisi olan Bağkur Blokları karşısındaki büyük kavşağın köşesinde yeni bir seyyar simitçi hizmete başladı, işi gayet güzel, büyükçe kapalı tezgahı simit, poğaça, meşrubat şişe ve kutuları ile dolu, sabah kahvaltısını yapmadan hastaneye gelenler veya oradan geçenler simitini , poğaçasını, meşrubatını alıyor, yan taraftaki pergulelerin altına oturarak veya kaldırımda ayakta durarak, hatta yürüyerek kahvaltılarını yapıyorlar. Simitçinin yanında elindeki termosla çay satan bir de adam var.
Tam da simitçinin yanına yaklaşırken, hayatımın en acı olaylarından birisi ile karşılaşıyorum, 30-40 yaşlarında siyah gür saçlı, kirli sakallı bıyıklı orta boy gariban bir adam, yanında aynı yapılarda bir kadıncağız, tartışıyorlar.
Kadın öfkeyle adamın elinde tuttuğu kredi kartını kaptı, “Ver şu kartı, rezillik çıkarma burada!..” diye azarladı, sonra da çevredekilerin meraklı bakışları altında kadın elindeki küçük çantasını açıp para aramaya koyuldu. Görünen oydu ki, simit almak istemişler, kredi kartının geçerli olmadığını öğrenince de kadın öfkelenmiş adamın elinden kartı çekip almıştı, küçük çantasını açarak içinden simit alacak para arıyordu. Kadın çantasından simit alacak para ararken, aklıma devlet büyüklerimizin eşlerinin kullandığı 50 bin dolarlık çantalar geldi.
Çalışana emekliye yapılan zamlar, petrol ürünlerine, piyasaya yapılan türlü vergi ve fiyat artışları sonucu sokaktan acı bir manzaraydı karşılaştığımız. Ben de bir başkası da bu ikilinin tartışmasına müdahil olmaya cesaret edemedik, bir yanlış anlamaya, bir saygısızlığa yol açmak istenmiyordu.
Şehir Hastanesi’nin devasa binalarını izleye izleye Antares AVM’nin karşısına kadar ilerledim. Bu ara yol boyu yanı başımda yükselen devasa hastane binalarında hasta yatanları, tedavi görenleri, onların endişeli ve acılı bekleyenlerini, çoğu dar gelirli insanları düşünüyorum.
Hastane yerleşkesinin batı tarafında, Antares AVM’nin karşında geniş bir alanda çok sayıda devasa bina inşaatları devam ediyor. Hastane ile aynı yıllarda başlayan ve halen devam eden yirmi otuz katlı çok sayıda bloktan oluşan inşaatların yapımlarının hızla ilerlediğini görüyorum, sabahın erken saatlerinde karın tokluğuna çalışan ustalar, işçiler, teknik elemanlar gelmişler, yüksek vinçler, iş makinaları harıl harıl iş yapıyorlar.
Bu inşaatları yıllardır izliyorum, yabancısı değilim, en baş tarafta büyük bir tabela var, sonra yol boyunca inşaat alanını kapatan paravanlar ve üzerlerinde mavi zemine yazılı panolar: “Bayraktar İnşaat”
En baştaki büyük tabelada “Bayraktar İnşaat – 1973 Şantiye Alanı” başlığı yazılı, altında da “Arsa Sahibi: SS Yenişehir Ankara Konut Yapı Kooperatifi, Yüklenici: Bayraktar İnşaat A.Ş. Proje Adı: Adres Ankara Evleri, Proje Kapsamı: Ticaret / Turizm / Konut, Ruhsat Tarihi: 30.06.2020 bilgileri var. Daha önceleri bu bilgiler arasında 1150 üyeli Yenişehir Konut Yapı Koop. bilgileri de vardı, onu kaldırmışlar.
Bayraktar İnşaat, ülkemizin sayılı firmalarından birisi, üstelik savunma sanayiinde özel sektör olarak İHA ve SİHA gibi teknolojileri geliştirerek, son yıllarda büyük isim yapan Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın damadının ailesine ait bir inşaat firması olarak biliniyor.
Etlik Şehir Hastanesi’nin bu geniş arsalar üzerine yapılacağının duyulduğu ve inşaatlarının başladığı günlerden bu yana civarda konut fiyatları hızla tırmanmaya başladı, hastanenin hizmete girmesiyle neredeyse on kat birden arttı, civardaki mahalle aralarında, sorsak aralarında bile evler milyonlarla alınıp satılıyor. Geleceği görebilme yeteneği(!) olan insanlarımız, maşallah ne akıllı yatırımlar yapıyorlar.
Yaklaşık kırk yıldan beri bu civarda yaşıyorum, üstelik on beş yıl başbakanlıkta birinci dereceli basın müşaviri kadrosunda görev yaptım, ufak tefek gazetecilik ve yazarlığımı halen devam ettirmeye çalışıyorum, böyle bir fırsatı yakalayamadım. Memleketimde aileme ait arsa üzerine yapılan apartmanlardan bir daire miras kalmıştı, bundan on yıl kadar önce o daireyi satmış, biraz da kredi kullanarak bugün oturmakta olduğum küçük apartman dairesini satın almıştım.
İyi ki de öyle devasa yatırımlar yapabilecek kadar vizyon sahibi olamamışım, mütevazı, sağlıklı ve huzurlu yaşamımı sürdürüyorum, üstelik simit alacak parayı bulmakta bile zorlanan insanımızın sıkıntılarını, acılarını kendi sıkıntım ve acım gibi hissediyorum.
Ne diyorlar; “Kendi acısını hisseden canlıdır, başkalarının acılarını da hisseden ise insan.”
İnsan olmaktan onur, mutluluk ve huzur duyuyorum.
Toplumumuzda egosundan arınmış erdemli insanların artması, yoksulluğun azalması dileğiyle…