Tır Şoförünün Yürek Burkan Hikayesi
İskenderun tarafından öğrenci iki kız kardeş var, Ankara’da okuyorlar ve bize yakın kiralık bir evde ikamet ediyorlar. Bu iki kardeşi, tanıdığımız aileleri bize emanet ettiler, Ankara’ya gelişlerinde karşılıyor, giderken yolcu ediyoruz. Yolculuklarını, genellikle TIR şoförü olan ağabeylerinin seferlerine denk getiriyor, onunla birlikte TIR kabininde geliyor veya gidiyorlar.
Deprem bölgesinde bulunduğumuz süreçte bu iki kız kardeşin ailesini de kısaca ziyaret ettik, kızlar da okullarının tatil olması dolayısıyla ailelerinin yanındaydı, onlara ilk sorum, “Abiniz ne yaptı, ev bulabildi mi?” oldu.
“Evet, abimiz Erzin’in Başlamış köyünde bir ev kiraladı, oraya taşındı” yanıtını verdiler.
Neden o köye kadar gidip ev kiraladığını sordum.
“Şehir merkezlerinde ayakta kalan evlerde kiralar uçtu, en ucuz ev sekiz on bin lira. Başlamış’da üç bin beş yüz liraya bir ev bulup taşındılar” dediler.
Neydi benim abileri ile ilgili sorumun nedeni?.. Mart ayının son günleri iki kız kardeş, abilerinin TIR’ı ile Ankara’ya geliyorlardı, onları gece yarısına doğru AŞTİ’nin karşı tarafında karşılayıp, TIR’dan almış ve evlerine götürmüştüm. TIR kabininden inmişler, bavullarını, çantalarını alarak arabamın bagajına koymuş, onlarla vedalaşan abileri ile ayak üstü hal hatır sorarken, TIR kabininde bir bayan daha görmüştüm. Abileri TIR ile İstanbul’a yük götürüyordu ve uzun TIR kamyonunu geride bırakıp biz arabamla ağır ağır ilerlerke kızlara sormuştum:
“TIR kabininde bir kadın daha vardı?..”
“Abimin eşi o, bebeği de yanlarında, uyuyordu…” diyorlar.
Abilerinin yeni evli olduğunu, daha bir yaşına basmamış bebekleri bulunduğunu daha önce anlatmışlardı, “Abiniz eşiyle bebeğini yanında seyahate mi götürüyor?” diye sordum.
“Oturdukları ev kullanılmaz halde, kiralık ev de bulamıyorlar, abim, eşi ve bebeğini TIR kabininde yanında taşıyor, nereye giderse oraya götürüyor… Ev bulunca yerleşecekler…” Aman tanrım, ne acı bir hikaye bu, demiştim o zaman kendi kendime.. Büyük deprem felaketi ile milyonlarca insan evinden barkından olmuştu, çoğu başka illerdeki yakınlarının yanına veya devletin gösterdiği yerlere göç etmişler, yaşamaya çalışıyorlardı, büyük bir kısmı da çadırlara veya konteyner konutlara yerleşmiş, yaşam mücadelesi veriyorlardı, ama, eşinin işi gereği TIR kabinini kendisine ikamet edinmiş bir genç kadın ile bebeğinin yürek burkan hikayesini de ilk kez görüyor, duyuyordum.
Bu duygular içerisinde iki kız kardeşin ailesine konuk olduğumuzda ilk aklıma gelen konu bu olmuş, abilerinin durumunu sormuştum. İskenderun’da, Osmaniye’de günlerce kaldık, yakınlarımızın bir kısmı konteyner konutlarda, bir kısmı yakın köy veya kasabalardaki akrabalarının yanında, bir kısmı, az hasarlı evlerini tamir ettirmekle meşgul.
Özellikle konteyner konutlarda yeni tür bir yaşam tarzı başlamış, dip dibe sıralanan konteynerlerin önlerinde küçük birer güneşlik şemsiye, küçük birer masa, kahveler içiliyor, sohbetler ediliyor bu masalarda ve yeni komşular edinmiş tüm aileler, bu konteynerlerin önünde birbirleriyle dayanışma içerisindeler…
Bir ilginç gelişmeyi de İskenderun’da çadır kentte tanık oldum, 28 Mayıs Pazar günü Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu yapılmış, ertesi gün çadırlarda yaşayanlara “Nerede yaşayacaksınız, ne yapacaksınız?..” diye sormaya bile gerek duymadan, “Çadırları hemen boşaltıyorsunuz, kaldıracağız” demişler, ikinci gün de çadırlar sökülmeye başlanmış, sahibi orada bulunmayan bazı çadırları bile eşyalarını ortada bırakarak söküp götürmüşler.
Neden seçim gününe kadar bekleyip hemen bir gün sonra “Çadırları sökeceğiz” diyorlar, anlamak mümkün değil. Seçimde kimseyi kırmayalım, oylarını toplayalım, sonra icabına bakarız mı demişlerdi?..
İnsanın aklına başka bir soru takılmıyor, üç-beş gün önce veya sonra çadırları kaldıracağız deselerdi, aklımıza böyle sorular gelmezdi.
Nereye kadar ne zamana kadar bu yaşam tarzının devam edeceğini de hiç kimse kestiremiyor, bilemiyor. Devlet konutlar yapacak, dağıtıcak da evlerine taşınacaklar…
Maddi durumu iyi olan ve hayatta kalan depremzedeler, zaten lüks arabalarına binmişler, felaket bölgesinden uzaklaşmışlar, kendilerine başka diyarlarda daha rahat ve huzurlu yaşam olanaklarına kavuşmuşlar. Ortalarda sıkıntılar içerisinde yaşayanlar ise yine hep yoksullar.
Allah yar ve yardımcıları olsun.