Bu dünyanın ne denizi biter ne de kerizi. TDK Sözlüğüne göre Keriz: “kolayca kandırılabilen kimse” anlamına gelmektedir.
Bunu anlayanların başında Ünlü dolandırıcı Sülün Osman geliyordu. Anadolu’dan gelen saf Anadolu çocuklarına kamu mallarını kendi malıymış gibi satıyor veya kiralıyordu. Dolandırmak için adam aramıyordu. Onlar onu buluyordu.
Dolandırıcılığı ile ilgili şöyle söylüyordu.


“Aslında benim dolandırdığım insanların kendileri dolandırıcıydı. Bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. On tane bilezikle akşam kapalı kuyumcunun kapısında bekliyordum. Gelenlere karımın hasta olduğunu, acilen bilezikleri bozdurmam ve nöbetçi eczaneye gidip hastanenin istediği ilaçları almamın şart olduğunu söylüyordum. Acil 300 liraya ihtiyacım var. Paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın... Adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri bin liraya bozdurabileceğini ve havadan birkaç saat içerisinde 700 lira kazanacağını sanıyordu. O sırada benim ayakçım gelip bileziklere talip olup almaya kalkınca telaşlanan adamlar 300 lirayı verip bilezikleri alınca ben de ortalıktan kayboluyorum. Adam ertesi sabah kuyumcuya gidince dolandırıldığını anlıyordu. Demiyor ki ben adamın zor durumundan istifade edip onu dolandıracaktım. Aslında onlar beni dolandırmayı planlıyorlardı. Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım.”
80’li yıllarda bir ara banker faciası yaşandı. Onlar da benzer şekilde para topladılar. İnsanlar mağdur oldu. Soyadı Batıkoğlu olan bankere bile para yatırdılar.
Bankerler krizi, 1980’li yıllarda yüksek faizli gelir elde edeceğini sanarak paralarını bankerlere yatıran ve sisteminin çökmesiyle mevduat sahiplerinin parasını kaybetmesi olayıdır. Sayıları 300 bini aşan bankerzedeler 1980’li yıllarda Türkiye gündemine oturdu. Toplumsal infiale sebep olan bu dönemde intiharlar, öldürme ve yaralama olayları da yaşandı.
Dönemin maliye bakanının “Vatandaş üç-beş kuruş fazla kazanmak için kumar oynamıştır.” sözü de endişeye yol açtı. Paniğe kapılan halkın paralarını çekmek istemesi üzerine bankerlerin batışı daha da hızlandı.
Bugünlerde ülkemizde yaşanan hadise de ister adına Ponzi şeması, Ponzi sistemi veya Ponzi oyunu denilsin tarihte ilk ponzi şeması, Charles Ponzi tarafından 1920 yılında gerçekleştirilmiştir. Ponzi, bu sistemi sayesinde insanları yüksek gelir alacaklarına inandırmış; ancak aslı astarı olmayan bu hayali kârlar nedeniyle sistem sürdürülememiş ve çökmüştür.
Piramit sistemi, piramit şeması veya halk diliyle saadet zinciri, sistemine katılan üyelerin başka üyeleri sisteme dâhil etmesiyle sadece para üzerinden para kazanması esasına dayalı, ortada ürün veya hizmet bulundurmayan bir sistemdir.
Yüksek kâr vaadiyle bir üretim varmış gibi gösterilerek katılımcıların sisteme katıldığı bir dolandırıcılık yöntemidir. Ponzi şemasına yeni katılımcılar bulunamadığı zaman, ortada kâr getiren bir üretim de olmayınca katılanlara ödeme yapılamaz, sistem çöker. Ponzi şemasının hükmü kalmaz.
Ponzi sistemini kuran kişiler sisteme yeni kişileri katamadığında mevcut parayı alıp kaçar.
Sistemlerinin inandırıcı görünmesi için ilk yatırımcılara ödeme yaparlar. Bu sistemin yaşayabilmesi ve kendini sürdürebilmesi için sürekli bir fon akışı gerekir. Sistemin kuranlar yeni kurbanlar bulamadığında veya mevcut yatırımcılar paralarını sistemden çekmeye karar verdiğinde, sistem çöker.
Bu sistemlere katılanlar aç gözlülüklerinin kurbanı olurlar. Akıl dışı faiz rakamlarına inanırlar. İlk katılımcılar paramızı aldık diye ortalıkta gezinmeye başlayınca yeni kurbanların tuzağa düşmesi hızlanır. Kurbanlara yeni kurbanlar eklenir.
Bir de bu kurbanlara acıyan bazı kitleler vardır. Sanki parası varmış gibi. Parası olsa o da dolandırılacak ama çok şükür ki parası yok.
Bedava peynir sadece fare kapanında bulunur. Bunu aklımızdan çıkarmayalım.