Piyasalardaki dayanılmaz sıkıntıların arkasından, PTT’nin bardağı taşıran son astronomik zamları üzerine 35 yıllık gazetemizi kapatmaya karar vermiştik. Özene bezene gazetemizin 35 yıllık hikayesini özetleyen son sayısını hazırladık, basımını yaptırdık, poşetleyerek plastik çuvallara doldurarak Varlık mahallesindeki Posta İşleme Merkezine götürdük.
Otuz yılı aşkın zamandır neredeyse her ay gazete götürdüğüm Posta İşleme Merkezi’nin dört tarafı, beş-altı katlı büyük hizmet binaları ile çevrili geniş bir avlusu var, arabamızla bu avluya giriyor, göndereceğimiz gazete çuvallarını dipteki bandın üzerine bırakıyoruz, oradan devasa salonlara çekilerek görevliler tarafından gideceği yerlere göre ayrımları yapılıp dağıtıma hazırlanıyor.
Uzun yıllar bu avluda arabımızı sokacak yer bulmakta güçlük çekerdik, PTT’nin kamyonları, kamyonetleri, hafif ticari araçları, hizmet arabaları tıklım tıklım olurdu. Son yıllarda giderek tenhalaştı, son aylarda ise neredeyse bomboş... Bugün de avluya girdiğmizde bir tek kamyon vardı bandın yanına park etmiş... Arabamızı yanaştırdık, çuvalları bandın üzerine bıraktık, gönderimizin kayıt ve ödeme işlemlerini yaptıracağımız karşı taraftaki idari servisin kapısından içeriye girdik.
Son aylarda buraya geldikçe personel sayısında azalma olduğunu görüyorduk, hatta gide gele tanışıklığımız artan görevlilerden eksilenler dikkatimizi çekiyordu. Bu kez de birbirine açık üç oda içerisinde sadece büyük odadaki bir tek görevlinin çalışmakta olduğunu gördük, yanında bir de bizim gibi gönderi sahibi vatandaş, işlemlerini yaptırıyordu.
Görevliye, “Gazetemizin son sayısını getirdik. PTT’nin yüzde beş yüzü aşan son zamları üzerine kapatmaya karar verdik, artık bundan sonra gazete getirip sizleri yormayacağız” dedim gülümseyerek, yanında oturan ve işlemlerini yaptıran adam sanki patlamaya hazır bir bombaymış gibi patladı, “Beyefendi, ben bir noterden her gün yüz elli, iki yüz tane tebligat zarfı getiriyorum, her gün yirmi beş- otuz bin lira veriyorum” diyor. Sohbetimiz ilerliyor, noter sözlerini şöyle sürdürüyor: “Her tebligat zarfı, yüz seksen küsür liraya gidiyor, sahibine erken ulaşması için bu kadar pahalıymış ama, gönderdiğimiz zarfların çoğu da günlerce yerine ulaşmıyor, hatta arada kaybolanlar bile oluyor.”
“Bizim gazete gibi,” diyorum notere, “Cumhuriyetimiz, insanlara daha kolay ulaşsın, okuma, yazma, öğrenme yeteneklerini geliştirsinler diye kitap, dergi. gazete gibi basılı ürünlerin dağıtımını çok ucuza yapıyordu, ama şimdi bu hassasiyetler kimsenin umurunda bile değil, bir anda yüzde beş yüz zam yapabiliyorlar, üstelik gönderdiğimiz gazetelerin yarısı da hedefine ulaşmıyor...” diye ekliyorum.
Noterle aramızda sohbetimiz ilerliyor, PTT’nin hizmetlerindeki aksamalardan, anormal ücret artışlarından söz ediyoruz, “Sanıyorum Noter tebligatlarının bedeli işlem sahiplerinden tahsil ediliyordur ve bunun büyük bir kısmı da vergi olarak alınıyordur, ancak özelleştiği konuşulan PTT’nin patronları, acaba bu şekilde toplanan devasa vergileri devlete aktarıyorlar mı?” diye sorguluyorum, ülke genelindeki binlerce noterin her gün PTT ile gönderdiği binlerce tebligattan ne kadar vergi toplandığını hayal bile edemiyoruz.
Bir zamanlar, PTT hizmetlerinin yanı sıra ülkenin en büyük bankalarından bile daha çok bankacılık işlemleri yapmaya başladığını, özelleştirme kapsamına alındığını, son zamanlarda personelinin büyük bir kısmının taşeron firmalar tarafından sağlandığını, hizmetlerde hızlı bir düşüş ve ağırlaşma olduğunu konuşuyoruz.
Ülkemizin en köklü kamu kurumları arasında yer alan PTT’nin ilk temelleri 1840’larda Posta Nezareti’nin kurulması ile başlıyor, 1855’lerde Telgraf Müdürlüğü, 1861’de Telgraf Hattı, 1871’de Posta Nazırlığı olarak devam ediyor ve 1920’lerden sonra iletişim sektöründeki gelişmelere de hızla uyum sağlayarak Posta Telefon Telgraf (PTT) adı ile devasa bir kurum olarak bugünlere kadar ulaşıyor.
Ak Parti’nin ezici parlamento çoğunluğu ile iktidara geldiği 2002’lerden sonra PTT bünyesinde ayrıştırmalar başlıyor ve önce Telefon sektörü Araplara satılıyor, 2017’lerden sonra diğer hizmet birimlerinin de Katar’a satılacağı söylentileri yayılıyor.
PTT A.Ş. olarak Varlık Fonu’na bağlanan kurumun akibeti konusunda kamuoyuna hiç bir bilgi verilmiyor, Ak Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Neyi alıp neyi satacağımızı biz biliriz” diyor, hiç kimseye sorgulama imkanı ve cesareti bırakılmıyor.
Yurt genelinde PTT şubelerinde hizmetlerin can çekiştiği, personel sayısının da hızla azaldığı görülüyor. Ülkemizin en köklü en büyük bu tarihi kurumunun yürekler acısı durumunu, adım adım çöküşe sürüklendiğini görmek, içimizi acıtıyor.