Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturan her yeni bakan, sanki öncekilerin hiç yapmadığını yapıyormuş gibi “reform” adı altında sistemle oynamayı alışkanlık haline getirdi. Bugün de aynı manzara ile karşı karşıyayız.
8 Eylül 2025’te başlayacak yeni eğitim-öğretim yılı, öğrenciler için ders zilinden çok siyasi ideolojilerin çanının çaldığı bir dönem olacak gibi görünüyor. Bakan Yusuf Tekin’in getirdiği “zilsiz okul” ya da “tek tip kıyafet” gibi düzenlemeler, işin makyaj kısmı. Asıl köklü değişiklik ise toplumsal geleceğimizi doğrudan ilgilendiriyor., O da karma eğitimin fiilen sona erdirilmesi.
Bakanlık ilk adımı sessiz sedasız attı ve Ankara başta olmak üzere sekiz ilde kız ortaokulları açıldı. İlk bakışta masum gibi görünen bu uygulamanın arkasında, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini sarsacak bir zihniyet var. Çünkü Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 15. maddesi açık: “Milli eğitim kurumlarında kız ve erkek öğrenciler karma eğitim görürler.”
Başta Ankara olmak üzere 8 ilde kız ortaokulu açıldı.
Kız ortaokullarının açıldığı iller
Adana / Seyhan: Gülbahçesi MTAL Ortaokulu
Ankara / Çankaya: Dikmen Nevzat Ayaz Kız MTAL Ortaokulu
Antep / Şehitkamil: GAİB MTAL Ortaokulu
Gaziantep / Şahinbey: Mavikent MTAL Ortaokulu
Karaman / Merkez: Nefise Sultan Kız MTAL Ortaokulu
Kastamonu / Taşköprü: Mustafa Sıtkı Erkek MTAL Ortaokulu
Manisa / Gölmarmara: Şehit Emral Aral MTAL Ortaokulu
Urfa / Haliliye: Süleymaniye Kız MTAL Ortaokulu
Milli Eğitim Temel Kanunu çok net: “Milli eğitim kurumlarında kız ve erkek öğrenciler karma eğitim görürler.” Ama iktidar, kanunu da, laikliği de, Cumhuriyet’in kazanımlarını da görmezden gelerek kız çocuklarını ayrı okullara kapatıyor.
Peki, bu hüküm neden görmezden geliniyor?
Bu, pedagojik değil, ideolojik bir müdahaledir. Çocukların zihni, iktidarın ideolojik laboratuvarında şekillendirilmek isteniyor. Bugün kız ortaokulları açılır, yarın erkek liseleri gelir, ertesi gün üniversitelerde cinsiyet ayrımı konuşulur. Böyle giderse, Cumhuriyet’in yüzyıllık karma eğitim mirası bir nesilde çöpe atılır.
Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay’ın sözleri tam da bu noktada anlam kazanıyor: “Bu adım, laik Cumhuriyet’in temel ilkelerine açık bir aykırılıktır.” Çünkü mesele sadece okul değil; toplumun geleceğini biçimlendirme meselesidir.” diyor.
Unutmayalım: Çocuklar bizim değil, iktidarın geleceğini kurtarma aracı değildir. Onlar özgür bireylerdir. Ama görüyoruz ki devlet, onları birer ideolojik kobay olarak kullanıyor.
Bugün sessiz kalırsak, yarın sadece karma eğitim değil, laiklik de sadece kitaplarda kalacak.