Filistin’deki Hamas’ın askeri kanadı, geçtiğimiz 7 Ekim Cumartesi sabahı İsrail’e havadan, karadan ve denizden “Aksa Tufanı” adını verdiği bir saldırı başlattı. Gazze’den İsrail’e binlerce roketler bombalar yağdırıldı, silahlı gruplar bölgedeki yerleşim birimlerine girdi, İsrail bu saldırılara anında karşılık verdi, savaş uçakları havalandı, her iki tarafın üslerine yerleşim birimlerine bombalar roketler yağdırıldı, ilk günde yüzlerce askeri ve sivil can kaybı, binlerce yaralı olduğu haberleri geldi.
Hamas’ın silahlı kanadı İzzettin el Kassam Tugayları Komutanı Muhammed ed Dayf, İsrail’e yönelik başlatılan saldırıya ilişkin olarak yüzünün görülmediği bir video yayınladı, “Filistin halkının yeniden devrim yaptığını ve bir devlet kurma projesine geri döndüğünü” ifade etti, “İsrail’in ihlallerine karşı bir çizgi çekme kararı aldık, İsrail’e karşı Aksa Tufanı operasyonunu başlattık” dedi.
Bilimsel açıklamalarda, “Terörizmin savaş stratejisi; düzensiz silahlı grupların, düzenli ordulara karşı beklenmedik anlarda ve alanlarda, kalleşçe başlattığı savaş biçimidir” deniyor. Hamaslı komutanın yüzünü gizleyerek yaptığı bu açıklama da, başlatılan savaşın, bir terörist saldırı olduğu izlenimini veriyor. Bu arada Hamaslı militanların, bir festival alanına yaptıkları saldırıda çok sayıda sivili katletmeleri, orada eğlenmekte olan yerli ve yabancı turistlere son derece çirkin davranışları da terörist eylemlerle son derece büyük bir benzerlik taşıyor.
İsrail Devleti, dünyanın değişik ülkelerinden gelerek Filistinli Araplardan satın aldıkları araziler üzerine yerleşen Yahudiler tarafından 1948 yılında kuruldu. 1960’lı yıllarda bu küçücük İsrail devletinin, kum çöllerine borular döşediği, bu boruların içerisine toprak doldurularak açılan deliklere fideler dikildiği, burada dünyanın en kaliteli ve verimli sebzelerinin üretildiği anlatılırdı.
İsrail, bilim, teknoloji ve ekonomik alanlarda hızla büyümeye gelişmeye başladı. 1960’lı yıllarda aynı topraklarda bağımsız bir Filistin devleti kurmayı amaçlayan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kuruldu, FKÖ’ye uzun yıllar liderlik eden Yasar Arafat komutanlığındaki sol eğilimli El Fetih Komandoları, İsrail devletine yönelik saldırılara başladı ve 1967 yılında Arap dünyası ile İsrail Devleti arasında büyük bir savaş yaşandı. O zaman henüz iki buçuk milyon nüfuslu İsrail Devleti, tamamı bir araya gelen 200 milyon nüfuslu Arap dünyası ile savaştı ve batı dünyasının destekleri ile bu savaşı İsrail kazandı.
2009 yılında İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu panelinde Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasında geçen “Van Münit” olayı ile daha sonra yaşanan ve on bir yurttaşımızın can verdiği Mavi Marmara Gemisi olayı, siyasal tarihimizde önemli izler bırakmıştır. Daha sonra 20 milyon dolarlık bir tazminat karşılığında İsrail ile aramızdaki husumeti bitirmiştik.
Bugün Filistin ve İsrail’in içerisine sürüklendiği savaşın tahlilini yapabilmek için Hamas’ı da birazcık yakından tanımak gerekir diye düşünüyorum. 1990’lı yıllarda Mısır’da dünyayı şaşkına çeviren bir terör eylemi yaşanmıştı, tarihi Mısır piramitlerini gezmekte olan yabancı turistlerin arasına dalan elleri palalı, kılıçlı İhvanı Müslimin (Müslüman Kardeşler Birliği) örgütünün militanları, “Müslüman olmayanları burada istemiyoruz?” şklinde bir gerekçeyle turistlere saldırmış, yanılmıyorsam 67 turisti katletmişlerdi.
Kısacası, İhvanı Müslimin’in, uzun yıllar önce Mısır’da örgütlenen, sonra çevresindeki Müslüman ülkelere dal budak salan bir terör örgütü olduğu biliniyor. Filistin’deki Hamas’ın da, Suriye iç savaşı sırasında ortaya çıkan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)’nun da bu örgütün uzantısı olduğu öne sürülüyordu. 2013 yılında Mısır’da General Sisi’nin askeri darbesi ile yönetimden düşürülen Cumhurbaşkanı Mursi de İhvanı Müslimin kanadından seçimle iş başına getirilmişti.
Bugün İsrail, 10 milyon civarındaki nüfusu ve yerleşmiş düzenli devlet sistemi ile ayrıca batı dünyasından aldığı desteklerle bölgenin en güçlü devletlerinden birisi oldu. Nitekim, 2002 yılında Türkiye’de güçlü bir şekilde seçimle iktidara gelen Ak Parti’nin lideri Başbakan Erdoğan, o zamanlar BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) eş başkanı olduğunu ilan etmiş, 2005’lerde Suriye ile olan 850 km.lik sınırımızı mayınları temizlemesi karşılığında 50 yıllığına İsrail’e ihale etmişti, ancak muhalefetin başvurusu üzerine bu anlaşma Anayasa Mahkemesince iptal edilmişti. Şimdilerde terörle mücadele için Suriye sınırımıza duvarlar çekiyoruz.
Başta Suudi Arabistan ve Mısır olmak üzere neredeyse tüm diğer arap devletleri, son yıllarda İsrail ve dolayısı ile ABD ve batı dünyası ile yakın ilişkiler kurmaya çabalarken, Hamas’ın başlattığı bu savaşın Arap dünyasından destek görmesi olanaksız gibi görülüyor. Arap devletleri de Türkiye de bu savaşta tarafsız kaldıklarını ve her iki tarafa itidal tavsiye ettiklerini açıklıyorlar.
Hamas’ın “Müslüman dünyasını ve İslami Cihad örgütlerini” desteğe çağırması üzerine sadece İran “Hamas’ın yanındayız” diyor, bir de uluslararası terör örgütü olarak bilinen Hizbullah, Lübnan ve Ürdün üzerinden İsrail’e karşı küçük saldırılar düzenliyor.
Hamas kanadı, bu saldırıların bir devrim başlattığını ve bağımsız bir Filistin devleti kuracaklarını açıklıyor, oysa bir takım gözlemciler de yıllardır bölgede yayılan ve genişleyen İsrail’in, Filistinlilerin elinde kalan son toprakları Gazze’yi de İsrail topraklarına katmak için danışıklı bir savaş içerisine girdiğini öne sürüyorlar.
Son yıllarda Rusya’nın Ukrayna ile başlattığı savaşta tarafsız kalmayı seçen Türkiye’nin, Filistin ile İsrail arasında başlatılan bu savaşta da tarafsız kalması, son derece olumludur. Dileriz bu şekilde devam eder ve Türkiye, savaşın en az hasarla sona ermesinde önemli roller oynar.
Savşanın kazananı olmaz!