Emel ZALALTUNTAŞ

Diyabet pankreastan salgılanan insülin hormonunun yokluğu (Tip 1 Diyabet), yaşa ve kiloya bağlı aynı zamanda genetik yatkınlığı olanlarda insülin direnci ile başlayıp ortaya çıkan Tip 2 diyabet ve gebelik sırasında ortaya çıkan Gestasyonel Diyabet olarak kabaca üç tiptir diyebiliriz. Sebepleri genetik olabildiği gibi geçirilen bir enfeksiyon sonucu pankreastan insülin üreten Beta Hücrelerinin hasar görmesi, çok fazla karbonhidrat tüketimine bağlı olarak insülin direncinin gelişmesi ve gereken önlemlerin alınmaması, göbek çevresinde yağlanma ve kilo artışı, ileri yaş, stres, bazı hastalıklara yönelik uygulanan tedaviler ve ilaçlar nedeni ile olabilir.

Diyabetin en belirgin belirtileri çok susama, çok yeme ve çok idrara çıkma diyebiliriz. Kanda 3 aylık ortalama şeker göstergesi olan HbA1C değerine bakılarak teşhis koyulur. Bu değerin 5,7’nin altında olmasını isteriz.5,7-6.4 arası prediyabettir. 6,5 ve üzeri ise kesin diyabet tanısının koyulduğu değerdir. İnsülin Direnci ve diyabet sinsice ilerleyen hastalıklardır. İnsülin direnci teşhisi koyulan birinde aslında sorunlar 5 yıl önce başlamıştır diyebiliriz. Yine diyabet teşhisi koyulmuş birinde sorunlar 5-10 yıl önce başlamıştır. Çocuklar diyabet açısından daha risklidir. Hastalığın ilerleyişi maalesef onlarda daha hızlı gelişmektedir.

Diyabet hastalığı yanında birçok makro ve mikro vasküler hastalıkları getirir. Kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, karaciğer yağlanması, kronik böbrek yetmezliği gibi makro vasküler, nefropati, nöropati ve retinopati gibi mikro vasküler hasara sebep olur. Nöropatiye bağlı hissizlik ve diyabetik ayak sendromu maalesef kişiyi amputasyona kadar götürür. Yine retinopati yüzünden kişide görme kayıpları, nefropati nedeniyle böbrek hasarı oluşur ve diyalize girme noktasına gelebilir. Görüldüğü gibi yaşam kalitesini oldukça düşüren bir hastalıktır.

Tedavisi tamamen kişiye özel olmakla birlikte doktor tavsiyesi ile verilen ilaç, diyet ve fiziksel aktivite olarak üçlü bir kombinasyonla yapılır.

Genel anlamda Akdeniz diyetinin olumlu etkileri görülmektedir. Çünkü sebzeler lif içerir ve lifin kan şekerini düzenleyici, kolesterolü düşürücü etkileri olduğu gibi içerdikleri vitamin, mineral ve anti oksidanlarla hücre hasarını engellerler. Zeytin yağ, balıkyağı, hindistancevizi yağı, yağlı tohumlar (ceviz, badem, fındık, susam) gibi fonksiyonel yağlarda olumlu etkiler gösterir ve tüketilmesi tavsiye edilir. Protein alımı önemlidir; vücudumuzda proteinler yapım ve onarımdan sorumludur ve ideal kilogram başına 1g olacak şekilde alınmalıdır. Kaynağı belli olan organik et ve süt ürünleri tüketilmelidir. Paketli, raf ömrü uzun, enerji içeriği yüksek, besin değeri düşük ürünler tüketilmemelidir. Diyabetik ürünler şeker içermese de lezzet vermek adına yağ içeriği yüksek ürünlerdir bu sebeple tüketmekten kaçınmak gerekir. Meyveler içerdiği şeker nedeni ile riskli besin grubundadır ve 1-2 porsiyonu geçmemelidir. Tatlandırıcılar bağırsak florasını bozabilmektedir, uzun vadede etkileri bilinmediği için kullanılmamalıdır. Stres yönetimi çok önemli bir faktördür ve yüksek kortizol hormonu kan şekerini yükseltir, bu sebeple meditasyon, yoga, nefes egzersizi gibi yöntemler denenebilir. Haftalık 150 dakikalık yürüyüşlerin oldukça faydası vardır. Enerji dengesi, kortizolü düşürmek, kilo kontrolü, dolaşım sistemini fiziksel aktivite olumlu yönde etkiler.