Tosya… Benim için yalnızca Kastamonu’nun bir ilçesi değil; ortaokul ve lise yıllarımın geçtiği, sokaklarını ezbere bildiğim, her köşesinde bir hikâye saklı olan bir bellek mekânı. İnsan gençken bazı şeylerin yanından fark etmeden geçiyor. Yıllar sonra dönüp baktığında ise aynı sokaklar, aynı evler bambaşka anlamlar kazanıyor.
İşte o evlerden biri…
Markos Vafiadis’in Tosya’daki evi.
Bir Tosya Konağı
Bu yapı, öyle sıradan bir ev değil.
İki katlı, klasik bir Tosya konağı. Ahşap ağırlıklı, geniş saçaklı, alt katı daha kapalı, üst katı hayata ve sokağa açılan pencereleriyle Anadolu’nun geç Osmanlı dönemine özgü mimari karakterini taşıyan bir konak. Tosya’da büyüyen herkesin aşina olduğu türden; gösterişten uzak ama vakur.
Ben o konağı bilirdim.
Hangi sokakta olduğunu, önünden geçerken nasıl bir sessizliğe büründüğünü… O yıllarda, doğrusu, bu evin Balkanlar’ın ve Yunanistan’ın kader çizgisine değmiş bir isme ait olmasının ağırlığını tam olarak idrak ettiğimi söyleyemem. Ama belleğe kazınmıştı.
Bugün geriye dönüp baktığımda, o konağın yalnızca bir yapı değil, imparatorluk bakiyesinin insana ve tarihe bıraktığı izlerden biri olduğunu daha net görüyorum.
Tosya’da Başlayan Hayat
Markos Vafiadis, 1906 yılında Tosya’da doğdu. O dönem Tosya; Türklerin, Rumların, Ermenilerin bir arada yaşadığı, ticaretin ve zanaatin canlı olduğu çokkültürlü bir Anadolu kasabasıydı. Bu konak da o çokkatmanlı hayatın içinden çıkan bir aileye ev sahipliği yaptı.
Vafiadis’in çocukluğu burada geçti. Ardından ailesiyle birlikte Anadolu’dan ayrıldı; Yunanistan’a gitti. Ama Tosya’daki o ev, hikâyenin başlangıç noktası olarak hep yerinde kaldı.
Yunanistan’da Bir Başbakan
Yunanistan’da işçi hareketleriyle tanıştı, Yunanistan Komünist Partisi saflarında siyaset yaptı. Sürgünler, tutuklamalar, baskılar… 20. yüzyıl ideolojilerinin sert yüzü, onun hayatını biçimlendirdi.
İkinci Dünya Savaşı sonrası patlak veren Yunan İç Savaşı, Vafiadis’i tarihin ön sırasına taşıdı. 1947’de kurulan Geçici Demokratik Hükümet’in başbakanı oldu. Resmî Atina yönetiminin tanımadığı ama fiilen var olan bir hükümetin başındaydı.
Bu yüzden bugün “Yunanistan başbakanları” listelerinde adı geçmez. Ama fiilî olarak bir iç savaşın siyasal liderliğini üstlenmişti. Tarihin dili, çoğu zaman kazananların dilidir; kaybedenlerin unvanları silinir.
Sürgün ve Dönüş
İç savaşın kaybedilmesiyle bu kez Yunanistan’dan sürgün edildi. Sovyetler Birliği’nde uzun yıllar yaşadı. Bir zamanlar başbakanlığını yaptığı ülkeye, ancak siyasal iklim değiştiğinde dönebildi. 1992’de Atina’da hayatını kaybetti.
Ardında çelişkilerle dolu bir miras bıraktı:
Kimi için direnişçi, kimi için isyancı, kimi için yanlış tarafta kalmış bir figür…
Konağın Bugünü ve Öğrenmenin Keyfi
Bugün benim için bu hikâyeye yeni bir katman ekleyen çok önemli bir bilgi var:
Bu iki katlı Tosya konağının restorasyonu için Valilik makamının girişimde bulunduğunu öğrenmiş olmak.
Bunu açıkça söyleyeyim: Bu bilgiyi öğrenmenin keyfini yaşıyorum.
Çünkü bu tür yapılar, yalnız mimari miras değildir. Siyasi görüşlerden, ideolojik yargılardan bağımsız olarak, tarihin tanığıdır. Tosya’dan çıkıp Yunanistan’da bir iç savaşın başbakanlığına uzanan bir hayatın başladığı mekânın korunması, Tosya’nın belleğine sahip çıkmaktır.
Tosya’da Kalan İz
O konak bugün hâlâ sessizdir.
Ama artık biliyoruz ki yalnızca taş ve ahşap değil; bir yüzyılın sancılarını, göçlerini, ideolojilerini ve bölünmüşlüklerini taşır.
Benim için Markos Vafiadis, yalnız Yunanistan tarihinin bir figürü değil; Tosya’nın saklı hafızalarından biridir. Ve o konak, bir Anadolu kasabasının, farkında olmadan, bir başbakan yetiştirdiğinin sessiz tanığıdır.
Tarih bazen saraylarda değil, kasaba konaklarında başlar.
Biz çoğu zaman fark etmeden önünden geçeriz.