Bu kentte yaşıyoruz. Yaklaşık 6 milyon insan var. Kıymetli de bir suyumuz olduğunu hep düşünmüşümdür. Ama son yıllarda, son böyle bir 7-8 yıldır, belki 5-6 yıldır su fiyat itibariyle söylüyorum astronomik bir yere geldi. Yani bir katlanma hali yaşıyoruz burada. Buna ilişkin bir değerlendirmeniz var mı?

*Sorunuzda Ankara'nın nüfusunun 6 milyon dolaylarında olduğunu söylediniz. Benim de edindiğim bilgiye göre Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi'nin su abonesi sayısı yaklaşık 2 milyon 700 bin. Nüfusumuz da 6 milyonsa demek ki Ankara'da yaşayan 2.2 kişinin 2 kişiden biri su abonesi.

Şimdi su fiyatlarına gelecek olursak, aile bütçelerini etkileyen bir unsur. Susuz yaşam olmaz. Yani hemen hemen bütün belediyelerde su fiyatları, belediyenin suyu mal ettiği maliyetinin çok altında olmuştur. Ankara için bu çok daha önemli. Çünkü Ankara'nın su kaynağı %95'i İvedik Arıtma Tesisi'nden veriliyor. İvedik Arıtma Tesisi'nin de kotu yani rakımı 800 civarında. Halbuki Ankara'da 1200-1300 metre kotlarında yeni yerleşimler oraya doğru oluyor. Yani yaklaşık 400-500 metre bu suyu pompalamamız gerekiyor.

Çok ciddi elektrik harcamaları var. Ve ara depolar var, su kayıp kaçakları var. Mesela Ankara'da ve hemen hemen bütün illerde %30 ve üstünde %40-50 su kaybı var. Bu su kaybını aslında tamamen kayıp olarak düşünmeyin. Teknik olarak, terminolojik olarak su kaybı demek karşılığı alınmayan, bedeli alınmayan su demektir. Bunun içinde kaçak kullanımlar var, camiler, okullar, ücret de alınmıyor. Bunlar da aslında teknik olarak kaybı geliyor. Ama gerçek kayıp iki türlü oluyor. Bir kaçak kullanımlar, bir diğeri de şebekedeki sızıntılar.

Ve işin enteresanı Ankara'daki şebeke su kaçaklarının en önemlisi çapı en küçük olan, yani çapı 10 mm olan, yani 1 cm çapında, 20-22 cm çapındaki o küçük borulardan oluyor. Yani Ankara'nın gerçekten su kaçağı bunlardan oluşuyor. Bir diğeri de kaçak kullanımlar ki sanıyorum Ankara Belediyesi bu çok ciddi çalışmalar yaptı. Benim bildiğim 2023 yılında 1300 tane kaçak kullanan kişi yakalandı. Ve sanıyorum 90 milyon civarında ceza kesildi bunlara. Şimdi su fiyatlarına gelecek olursak da pandemi döneminde Ankara Belediyesi suya hiçbir şekilde zam yapmadı. 2019 yılı sonunda ne kadar metreküp maliyeti evlere, içinde işte atık su bedeli de, çevre payı da, kalkma değer vergisi hepsi de dahil, 5 lira 9 kuruştu. Fakat şu anda 28-29 lira metreküpü. Yani 3 yıl içinde yaklaşık %380. 5 kat, 6 kat. 4-5 kata yakın bir zam geldi. Aslında bunun nedeni şu, belediyelerde belediye meclisi kararıyla hizmetlere zam yapılır, fiyatlar belirlenir.

İşte bu otobüs işletmesi de dahil, su da buna dahil ve belediye meclis karar verir. Fakat 2019 sanıyorum 2020 yılında belediye meclisi su fiyatlarını TÜİK'in ÜFE dediğimiz üretici fiyatları endeksindeki her ay artışa oranla zam yapmaya karar verdi. Biliyorsunuz TÜİK'in rakamlarına güvenecek olursanız bile yaklaşık 5 kata yakın zam gelmiş. Sadece TÜİK'in rakamlarıyla. Onun için her ay otomatik olarak gelen faturalarınızda bir önceki aya göre ciddi fiyat artışları var. Ankara'da aslında İvedik Arıtma Tesisi’nden çıkan arıtılmış su son derece sağlıklıdır. İçme suyuna uygundur. Yeter ki arıtma tesisiyle sizin evin mutfağınızdaki, banyonuzdaki musluğunuz arasında ek bir kirlenmeye muhatap olmasın. Arıtma tesisi 1968 yılında devreye girdi. Birinci kademesi girdi. Şu anda üç kademe, dördüncü kademeye başlayamadılar. Yer sıkıntısı var. Aslında İvedik Arıtma Tesisi'nin Devlet Su İşleri yaptı. Belediyeye devretti. Ben Murat Bey döneminde hatırlıyorum hocam çok büyük bir tesis yapıldı orada. İkinci kademeye yapıldı. İkinci kademe. Her bir kademe günde 565 bin metreküp su arıtır.

Tesisin yeri belli, her şeyi belli. Hazır, ortak binaları hazır. Fakat bir önceki belediye sayın başkanı döneminde oraya önce ASKİ spor salonu yapıldı. Hemen arıtma tesisinin alanının içine yapıldı. Yanı başına ikinci kademenin. Bir de dördüncü kademenin yapılacağı yere de Samanyolu Lisesi yapıldı. Samanyolu Lisesi'nin de kime ait olduğunu biliyorsunuz. Şimdi dördüncü kademenin devreye girmesi lazım. ASKİ yer arıyor. Çünkü orada ASKİ spor salonu var. Şu anda ismi değişti. Zorunlu olarak bir lise duruyor.

Üçüncü kademeyi belediye yaparken ASKİ spor salonunu yıkıp da gerçek yerini yapacak yerde biraz daha kuzey, doğuya doğru bir yere yerleştirdi. Şimdi dördüncü kademe için sıkıntı yaşıyorlar. Yani bu plansızlık değil. Planlı yapılmış bir şeyin bozulması demek.

Şimdi bir içme suyu tesisinin yanında spor salonu yapılmaz. Niye? 10.000 kişilik spor salonu. Diyelim ki bir gösteri var, bir maç var.

10.000 kişi geliyor ve burada yiyor, içiyor, atıklarını atıyor benim arıtma tesisinin yanında. Bu atıklarda fareler gezer, kemiriciler gezer. Bunlarda oluşacak bakteriler, atıklar benim arıtma tesisimi etki eder. Bunlar hiç düşünülmeden yapılmış. Yani olacak şey değil.

Bu arada siz yazının başında bana feylesof takdirinde bulundunuz ama onu hak etmiyorum. Ömrümün sonuna kadar da onu hak etmeye çalışacağım. Şöyle filozofluk şu. İnsanlar zannediyor ki su sadece fanilerin hakkı. Öyle şey olur mu? Su hayvanların hakkı, bitkilerin hakkı. O ön üreticiler dediğimiz asıl halklar var. Yaşamın asıl kurucuları onlar.  Onların hakkını da gözetmek zorundayız. Asıl filozofluğa adımımı şöyle atabileceğini zannediyorum. Asıl taş toprağın da su hakkı var. Çünkü doğadaki gördüğünüz o kaya, doğadaki gördüğünüz o kay hattı, doğadaki gördüğünüz o kil, kireç onların da suya hakkı var. Eğer su olmasaydı bu yaşamayan doğal kayaçların su hakkını sağlamasaydı bu kayaçlar insanlık olmazdı.

Neden? Tuz üretemezdiniz. Tuz nasıl üretilir? Mesela tuz gölü. Dünyadaki tuz üretilen yerlere bakın. Mesela tuz gölünde yağış olmazsa, çok çelişki ama tuz üretemezsiniz. Yağış olacak, üstteki tuz tahta tabakasını eritecek 15-20 santim, yazın buharlaşacak ve kristal tuzunu bırakacak. Siz onu sıyıracaksınız. Ertesi yıl yine yağacak. Mesela bizim tuz gölünde 6-7 yılda bir kuraklık olur, o yıl tuz sıkıntısı çekilir. Türkiye tuz ithal etmiştir. Yani o kayanın da su hakkını bizlerin gözetmesi lazım. Son bir şey de şu:

Ozanlar hep yağmurla ilgili dizeler yazmış, oysa bereketin hamalı bulutlar...