Bugün sizlere benim destancı yazar dostum, Cevdet CANTÜRK ile yaptığım söyleşiden bir bölümü yazmak istedim.
Biz şimdi Ankara'dan ayrılıştayız galiba değil mi? Cepheye gitmeden kimlerle görüştü diye sormuştum, artık cepheye gitmek için her şeye hazırdı. Taarruz planı hazırlanmış, Fevzi Paşa'nın büyük emeği var. Kolordu kumandanlarından futbol maçı bahanesiyle 28 Temmuz'da onlar bir araya toplanıp anlatılmıştı. Artık geri sayım başlamıştı, 6 Ağustos'ta hücum için tarihte belirlenmişti. Kolordulara da gizli bir şekilde emir verilmişti. Hatta o emir verildiği gün, Mustafa Kemal'e arabada yanındaki yaveri Salih Bey. Bozok şöyle anlatıyor; çok düşünceliydi, sonra birden kendine geldi. Paşam daldınız ne düşünüyordunuz? deyince anlattı. Eğer kafamdakini gerçekleştirecek fırsatı bulursam, dünyanın parmak ısıracağı bir zafere imza atacağız ve eminim ki o fırsatı bulacağım. İşte onun rahatlığıyla geri sayım günlerinde kimi temaslar yaptı, bunlardan bir tanesi yakın arkadaşlarıyla Keçiören'deki bir bağ evinde, bir akşam yemeği idi. Onlarla vedalaşırken şunu söyledi, taarruz haberini aldıktan sonra 15 gün sayınız, size 15 gün sonra İzmir'den telgraf göndereceğim. Bir gün yanıldı ama evet onu da latife ederek kusura bakmayın, bir gün yanıldım demişti.
Sonra köşke döndü, annesi Zübeyde anne de artık Sakarya harbinden sonra yanındaydı. Köşkte usulünce yanına vardı. Onunla vedalaştı ve gece yarısını geçmişti, sabaha karşı gitmeden önce yakın adamlarından hep yanında olan Kılıç Ali, Topçu İhsan ve Recep Zühtü Bey, bu üçüyle Sivas kongresinden beri yanındaki en yakın arkadaşın evet hakimiyet-i milliyenin de sorumlusu, yazı işleri müdürü zaten şöyle söylüyor; ben gittiğimde buralarda olağan dışı gelişmeler olursa, sizler göz kulak olacaksınız talimatlarım doğrultusunda diyor. Ona bir de haber veriyor, bu haberi gazetede yayınlattır diye. Yola çıkıp gecenin karanlığında Konya'ya doğru giderken, Çankaya köşkünden Konya yolu üzerinden gidiliyor. O zaman Tuz Gölünün kenarından gideceği yere, şehre uğraması gerekmiyor. Sabaha karşıda Recep Zühtü, Yunus Nadi Bey, hem Yenigün gazetesi var onun, hem de Hakimiyetim yine de yardım ediyor. Tabii ki telefonla arayıp diyor ki; Paşa çay partisi düzenledi, bütün sefirleri, önde gelenleri davet ediyor, bu haberi de şöyle güzel bir yerde yayınla diyor, söyledikleri gibi de oluyor. O haber gazetede basılıyor, gazete İnebolu ve telgraf aracılığıyla İstanbul'a gidiyor. İstanbul'daki bütün uyanıklar bu haberi Avrupa'ya gönderip, oradan da geri gelmesini sağlıyor. İzmir'deki adam yatında güzel İzmir'in güzel kıyısındaki yatında, oh ne ala, yaz bitmek üzere, Mustafa Kemal çay partisi ile uğraşıyor diyor ve Ankara'daki o muhalifler de hala diyor ki; çay partisi ile uğraşıyor, niçin saldırmıyor? ama Mustafa Kemal'in için için güldüğü bir konu bu, en çok istediği şey bu, zannetsin der ki Türk ordusunun taarruz gücü yok, Atatürk o sırada Konya'da parti davetini kendi yapıyor ama herkes onu bekliyor ve son emri veriyor. Akşehir'de şuhut gitmeden önce ordular zaten geceleri ilerliyor, bilmeyenler için altını çizerek söyleyelim, bununla örneğin çaput bağlanıyor, altlarından ses çıkarmasın diye yürüyüş düzeninin bütün tedbirleri alınıyor, gündüzleri köylerde dağılıp saklanıyor askerler, birlikler geceleri yürüyüş yapıyor. Elbette ki Nazım Hikmet bunu Kurtuluş Savaşı destanında müthiş anlatıyor. Bizimkiler artık saldırı planı için yerleşmek üzere yerlerine gidiyorlar ve o da Akşehir'den son akşam için şuhuta doğru devam ediyor, yerini değiştiriyor.
Şuhut’ta da bir şeyler oluyor, şuhut da artık saat saat geri sayım zamanıdır ancak ilginçtir Batı Cephesi'nin Konakçı subayı orada Genelkurmay Başkanı için kalacak bir ev ayarlıyor. Batı Cephesi için bir yer ayarlıyor ama Başkumanda'nın oraya geleceği bildirilmemiş ya da yanlış anlaşılmış, ona bir yer ayarlamıyor, fakat o akşam zaten yatmak mümkün değil. Yatarak geçirmeyecek Mustafa Kemal o akşam, Şuhuttaki o evde toplantıyla geçiyor. Son kez Yaver Muzaffer’e haritaları getirmesini söylüyor, tekrar bakıyor. Birliklerin nereye yerleştiğini inceliyor. Harekatın aslı, doğru adı sat plan diye geçiyor. Ben bilmediğim için bu plan ordunun yerleşme, konma biçimiyle, konuş biçimiyle ilgili, baktıklarında ortaya çıkan şekil, ona benzetmekten verilmiş bir isim ama hedef o yerleşmeyi sonunda bir çember haline getirip, kurt kapanı haline getirmek. Fakat sevk yönünden bu harekatı, yani askeri olarak bunu inceleyen kurmaylar sonra diyorlar ki; eğer Mustafa Kemal kurmay okulunda bu saldırı planını getirseydi, masanın üstüne, belki de hocaları ona geçer not vermeyecekti çünkü düşmanın en kudretli olduğu yerde, tahkimatların çok güçlü olduğu yerde, tepelerdeki düşmana saldırıp, onu yarmak üzerine kurulu bir plan. Eğer başaramazsa Ankara yönü açık, her şey çok kötü olabilirdi diyorlar ama elbette ki Mustafa Kemal her şeyi çok planlayıp, düşünmüş ve hazırlamıştı. Bu konuyu daha çok yazacağım, esen kalın.