Ankara’nın Hamamönü’nde, bugün ziyaretçilerini sessiz bir tevazu ile karşılayan bir mekân vardır: Tacettin Dergâhı. Dışarıdan bakıldığında mütevazı bir tekke evi gibi görünen bu yapı, aslında hem bir suikast planının boşa çıkarıldığı, hem de bir milletin bağımsızlık marşının doğduğu yer olarak tarih sahnesinde özel bir yere sahiptir.

ÜÇ MEBUSUN EVİ

1921 yılı… Ankara henüz başkent bile değildir. Şehrin taş sokaklarında toz ve umut bir aradadır. Tacettin Dergâhı’nın içinde ise Burdur mebusu Mehmet Âkif, Balıkesir mebusu Hasan Basri ve Kastamonu mebusu Eşref Edip aynı çatı altında yaşamaktadır. Evin odalarında kimi zaman gürültülü münazaralar, kimi zaman uzun suskunluklar hâkimdir. Bu evde yalnızca İstiklâl Marşı değil, aynı zamanda memleketin kaderini değiştirecek kararlar pişmektedir.

BOŞ SAYFALARIN SIRRI

Mayıs ayının bir sabahı eve bir mektup gelir. Üzerinde yalnızca bir isim: Mustafa. Bu Mustafa, Hindistan’dan gelmiş, üç mebusun da tanıdığı bir misafirdir. Fakat zarf iyi kapatılmamıştır. Merak ağır basar. Mehmet Âkif mektubu açar ve içinden bomboş sayfalar çıkar.

“Kim, niçin boş kâğıt yollar?”

Bu soru o an dergâhın havasını değiştirir. Artık sıradan bir mektup değildir bu; bir bilmeceye dönüşmüştür.

GÖRÜNMEZ MÜREKKEP, GÖRÜNÜR GERÇEK

Çözüm için genç bir kimyager çağrılır: Avni Refik Bey. (Daha sonra Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi’nin kurucusu olacak, Bekman soyadını alacaktır.) Amonyaklı özel bir solüsyonla sayfalara gizlenen yazılar bir bir ortaya çıkar.

Mektup, İngiliz istihbaratına bilgi taşıyan bir casusun kaleminden çıkmıştır. Üstelik yazılanlar, Mustafa Kemal Paşa’ya yapılması planlanan bir suikastı tarif etmektedir.

MUSTAFA SAGİR’İN SONU

Mektubu bekleyen “Mustafa”, aslında ünlü bir ajandır: Mustafa Sagir. 1919’da Afgan Emiri Habibullah’ı öldüren suikastçı, bu kez Anadolu’da sahnededir. Ankara’da yargılanır, suçunu itiraf eder ve 24 Mayıs 1921 günü idam edilir.

Bu küçük evde başlayan merak, bir liderin hayatını kurtarmış, Millî Mücadele’nin seyrini değiştirmiştir.

MARŞIN VE HAFIZANIN MEKÂNI

Tacettin Dergâhı’nın duvarlarında yalnızca bu olayın yankısı değil, İstiklâl Marşı’nın dizeleri de asılıdır. Mehmet Âkif burada diz çöküp yazmıştır o mısraları:

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak…”

İşte bu yüzden Tacettin Dergâhı, Ankara’nın en özel mekânlarından biridir. Burada hem bağımsızlığın şiiri doğmuş hem de bağımsızlığın önderi korunmuştur.

Bir milletin kaderini değiştiren dikkat, merak ve cesaret; işte bu taş duvarların arasından yükselmiştir.