Ankara’nın merkezinde, Ulus’un yokuşlarından aşağıya doğru yürüdüğünüzde, bir zamanlar şehrin en “görünür ama görünmez” sokağına varırdınız. Bentderesi ve çevresi… Yüksek duvarların, ağır demir kapıların ardında bambaşka bir hayat sürerdi. Resmî adıyla genelev bölgesi, halkın dilinde ise yalnızca “o sokaklar.”
Cumhuriyet’in ilk yıllarında kuruldu bu düzen. Ankara henüz tozlu bir kasabayken başkent oldu, on binlerce memur, asker ve işçi şehre akın etti. Belediye, frengi ve bel soğukluğu salgınlarıyla boğuşurken Fransa’dan miras kalan “kontrollü fuhuş” sistemi devreye girdi. Kadınlar belediyeye kaydedildi, haftalık sağlık muayeneleri zorunlu hale getirildi, giriş kapısına zabıta kondu. Kent, bu duvarların arkasında bir denge kurdu: dışarıya “ahlâk”, içeriye “kontrol.”
Duvarların Ardındaki Küçük Şehir
Sokaklar kapalıydı, ama içeride küçük bir şehir vardı: dar avlular, sıralı pencereler, köşede oturan bekçiler… Bakkalı, kahvesi, berberiyle yaşayan bir ekosistemdi orası. Gündüzleri sessizdi; akşam olunca loş lambalar yanar, kadınlar kapı önlerine oturur, kentin bekar erkeklerine göz ucuyla bakarlardı.
Sosyolojinin Kara Kutusu
Bentderesi, Ankara’nın sosyolojisinin kara kutusuydu. Memurlar, öğrenciler, askerler… Hepsi bir gün yolu buraya düşen şehirli figürlerdi. İçeride çalışan kadınlar ise çoğu kez köyden göç etmiş, hayatla tek başına mücadele eden insanlardı. Burası yalnızca cinselliğin değil, göçün, yoksulluğun ve yalnızlığın da mekânıydı.
Kapanan Kapılar, Açılan Tarih
2000’lere gelindiğinde kapılar birer birer kapandı. Kentsel dönüşüm, artan rant, muhafazakâr hassasiyetler ve seks işçiliğinin kayıt dışına kaymasıyla Bentderesi genelevleri tarihe karıştı.
Fakat bu kapanış, aynı zamanda bir başka kapının açılmasına vesile oldu. Bentderesi çevresindeki yapıların kaldırılmasıyla birlikte Roma Tiyatrosu’nun kalıntıları gün yüzüne çıkarıldı. Büyük bir arkeopark projesi kapsamında yürütülen kazı ve restorasyon süreci artık neredeyse tamamlandı. Kısa süre içinde tiyatro ve çevresi bir açık hava arkeoloji parkı olarak Ankara’ya kazandırılacak. Bu proje ile hem kentin Roma dönemi geçmişi görünür hale geldi, hem de bölgedeki yüzyıllık “gizli” düzenin izleri tarihin derinliklerine karıştı.
Bugün oralardan geçtiğinizde ne bekçi var, ne loş lambalar… Onların yerinde kazı alanları, restore edilmiş taş oturma sıraları ve bilgilendirme panoları var. Ama şehrin belleğinde o duvarların ardında yaşanan hayat hâlâ bir fısıltı gibi dolaşıyor.