İnsanlar olgunlaşmak için bazı şeylere gereksinim duyar. Bir millet ki heykel yapmaz, bir millet ki fen biliminin gerektirdiği şeyleri yapmaz. İtiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.

Halbuki bizim milletimiz gerçek niteliğiyle uygar ve ileride olmaya değerdir ve olacaktır. Sözlerini sarkıtıyor. Projeler içerisinde de Krippel'in heykeli.

Değer görülüyor. Zafer Anadolu 40 kişilik bir yeni gün anıt kurulu oluşturuluyor. Kırk kişiden oluşan.

Bunu Büyük Millet Meclisi Başkan Yardımcısı Halit Fuat Paşa Başkanlığında oluşturuyorlar. Burada ben devam edebilir miyim? Tabii tabii lütfen. Şimdi bu heyetin yanı sıra 7 kişilik bir yürütme komitesi kuruluyor.

Ve komitenin başında elbette Yunus Nadi Bey görev alıyor. Ve heykelin yapılışında imece usulü ele alınıyor. Bağış makbuzları basılıyor ve bütün Türkiye'de zafer anıtı için paralar toplanıyor.

Anıtın maliyeti 60 bin lira. Bunun 40 bin lirasını Anadolu halkı topluyor ve veriyor. İlk 100 lirasını ise Yunus Nadi Bey bağışlıyor.

Geri kalan 20 bin lirasını ise Ankara Belediye Meclisi aldığı bir kararla kendisi ödüyor. Yani zafer anıtı önemli ölçüde. Hem Anadolu'nun hem de Ankara'nın bir anıtıdır.

Bunu da belirtelim. Şimdi Krippel'in Ankara'ya geliyor Krippel ve Atatürk'e konuk oluyor. Yaklaşık bir gün Atatürk'le beraber bu heykelin şartname ötesinde görüşlerini, neler istediğini anlamaya çalışıyor.

Ve çok güzel bir yüzü vardı. Pürüzsüz. Çok etkileyici diyor yüzüyle ilgili.

Bütün heykeltıraşlara ilham verecek köşe ve netlikte bir yüz yapısı var diyor. Ve çalışıyor ve son derece mutlu bir şekilde ayrılıyor. Atın çizimlerini yapıyor ve hareket ediyor.

Ve bu arada Krippel'in altı tane anıtı var. Bu altı anıt da emperyalizme karşı dirilişin anıtlarıdır. Bunlardan birincisi sivil olarak yapılmıştır.

Boğaz'a donma bahçeyi kurulması düşünülür. Ancak Atatürk hayır der orada olmayacağım. Çanakkale'ye bakacağım diyor.

Ben sivilim üniformamı çıkardım ama gelmeyin diyor. Yani o mesajı veriyor dik bir şekilde. Sağlam bir üniforma kalmıştır.

Sivil üniformalarından biri. Ancak kısa bir süre sonra Konya'da İttihat Terakki'nin başlattığı bir üretim anıtı var. Yarım kalıyor.

O anıtın üzerine bir Atatürk heykeli konuyor. Orada çok önemli bir mesaj veriyor. Atatürk'ün bir elinde kılıç var, bir elinde başak var.

Diyor ki biz de zaferi kazandık. Artık üretim devrimini başlatıyoruz. Artık görev size düşüyor.

Bize düşüyor diyor. Yani yalnız bırakıyoruz. Hep birlikte başaracağız diyor.

Ve bir diğer heykel ise bildiğiniz gibi Ankara'daki heykel. Ankara'da Atatürk sivil kıyafetle tasarlanıyor. Ona göre hazırlanıyor.

Ancak 1925 yılında çıkan Şeyh Said İsyanı, bir yıl sonra kendisine karşı düzenlenen İzmir suikasti, emperyalizmin planlarının hala uygulanmakta olduğunu ve bir darbeyle karşı karşıya olduğunu görüyor. Ve tekrar üniformasını giyiyor. Diğer iki anıtı ise bildiğiniz gibi Samsun'daki anıt.

Emperyalizme karşı şahlanırız diyor. Ve bir diğer anıtı ise Utku Anıtı. Çok güzel bir isim koyuyorlar.

Afyon'daki. Afyon'daki emperyalizm ayaklar altında kaldığını gösteren bir anıttır. Bunu ne zaman söylüyorlar? Mussolini'nin Mor Nostrum dediği ve de Almanya'nın Avrupa üzerinde savaş rüzgarları estirdiği bir dönemde hazırız, ezdik yine ezeriz mesajını veriyor.

Mesela bu anıtı için de çok özür dilerim. Neo-liberaller, Atatürk bu anıtı hiç beğenmedi diye söylerler. O ise tamamen yalandır.

Bu muhteşem bir anıttır. Dünyanın hiçbir yerinde herhalde emperyalizmin ayaklar altına alan yapılmamıştır diye düşünüyorum. Ankara'daki diğer heykel de Sümerbank.

O zaman Sümerbank'tı şimdi üniversite oldu. Onun girişinde oturan Atatürk anısıdır. Olağanüstü bir eserdi.

Şimdi onun da bir özelliği tabii Atatürk. Çok büyüktür. Evet oldukça büyük.

Atatürk tabii kamu iktisadını kurmuştur 30 Boranından sonra. Üretimi arttırmıştır. Belli bir refah sağlamaya başlamıştır.

Ve artık üniformasını çıkarmıştır Atatürk. Ve sivil bir şeye dönmüştür. Artık üretmek, üretmek, üretmek demektedir.

Sanayi üretimini kurduk. Tarımı sanayi üretimi haline dönüştürdük. Artık temel altyapı yatırımlarının sanayisini kurma durumundayız.

Mesajını vermektedir. Şimdi bu anıtı kurulduğu zaman büyük bir törenle açılıyor. Anıttaki simgeleri ele alalım.

Atatürk'ün anıtı esas olarak heykel üzerindedir. En üste durmaktadır. Batıya bakmaktadır.

Çünkü tehlikenin batıdan geldiğini tespit etmektedir. Sakarya'ya bakmaktadır. Oysa Wikipedia'da ise Atatürk'ün batı medeniyetine hayran olduğunu, onun için batıya baktığı belirtilmektedir.

Halbuki Zafer Anıtı şartnamesi bunu tamamen çürütmektedir. Atatürk'ün sağlam bir önderliğini göstermektedir. Atı ve de kendisinin ayakları, atının ayakları sağlam bir şekilde basmaktadır.

Dik, güvenli bir şekilde batıyı gözlememektedir. Sağdaki asker ise en alttaki batıyı gözetleyen asker ise düşmanı gözetlemektedir. Batıyı gözetlemektedir.

Ve 1. Dünya Savaşı'nda Osmanlı'da bir savaş taburu kuruluyor. Bunlar fedai taburu. Bugünkü özel kuvvetler karşılığında kurulan bir tabur.

Bu taburun özel bir kıyafeti var. Aynı kıyafet 1930'lu yıllara kadar Türk ordusu içerisinde de kullanıldı. Ve bunların fotoğrafları da arkadaşlarımıza mevcuttur.

Bu savaş taburunun özel kıyafetiyle bir Mehmetçik durmaktadır. Sırtında savaş tam teçhizatı bulunmaktadır. En ağır savaş malzemelerini üzerinde taşımaktadır.

Ve düşmanı gözetlemektedir. Ve savaşa hazırız demektedir. 2. Mehmetçik ise biraz önce belirttik sohbetimizde Çubuklu'dur.

Camilli köyündendir. O ise mevzide bekleyen kişilere düşman her an gelebilir. Hazır olun mesajını vermektedir.

Ön tarafında Ankara Kalesi vardır. Ankara Kalesi Uygarlıklar tarihinden gelen süzüver. Kurtuluş Savaşı'nın karargahıdır.

Ama artık yok. Onun için konulmuştur oraya. O hem bir halk kürsüsüdür.

Hitabet kürsüsüdür. Büyük gösterilerin, büyük anmaların, büyük törenlerin, büyük acıların paylaşıldığı bir merkezdir. Bunun için kurulmuştur.

Üzerinde de iki tane Ergenekon kurdu bulunmaktadır. Onlar esas olarak Mustafa Kemal'in karargahında yer alarak Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve onun üyelerini yani Ankara halkının kahramanlığını, önderliğini ve fedakarlığını temsil etmektedir. Bu arada bir de kadın vardır.

Türk kadını tam sekiz dalda mücadele vermiştir. Dünyada kurtuluş savaşları içerisinde bu ölçüde yer alan ikinci bir kadın yoktur. Sadece cephe gerisinde, propagandada, bağış toplamakta, hemşire olarak, hasta bakıcı olarak şey yapmak, imalatta bulunmak, sargı bezi yapmak, bayrak dikmek. Propaganda yapmanın yanı sıra hem Kuvayi Milliye çetelerinde hem de orduda Binbaşı rütbesine kadar yükselmiş ve savaşmışlardır. Dolayısıyla Türk kadının 1934 yılında kazandığı kadın hakları ulufe değildir. Tarih içerisindeki ve bağımsızlık savaşında Cumhuriyet devriminde oynadığı roldendir. 

Heykelin batı kısmında kale yer almakta fakat arka tarafı dümdüzdür. Çünkü doğuya bakmaktadır orada dost Sovyetler Birliği ve 300 yıldır savaşmadığımız İran bulunmaktadır. Bu da bu dostluğu anlatmaktadır.

Son olarak da şunu belirtmekte fayda var. Niçin Atatürk Ankara’yı seçti? Bunu özellikle vurguladığımız yerler var kitabımızda. Ama en önemlisi yine yeniden Ankara’nın sembolü simgesi ne olmalıdır sorusu gündemde. Ankara’nın senelerce simgesi olmuş ve Ankaralının imece eseri olan bu anıt tekrar sembol haline gelmelidir.