Ankara Kalesi’nin o dar taş kapısından içeri girdiğinizde başınızı biraz kaldırın… Sol burcun tepesinde sizi bir saat karşılar. Belki de fark etmeden altından geçmişsinizdir. Oysa o saat kulesi, yalnızca zamanı değil, bu kentin hafızasını da ölçer.
Sultan’ın Zamanı, Kuledeki Nabız
Yıl 1885’ti. Taşrada modernleşme, artık yol ya da köprü değil, zaman üzerinden okunuyordu. II. Abdülhamid, imparatorluğun dört bir yanında saat kuleleri yaptırıyor; her biri hem bir imparatorluk nişanı, hem de “merkezle eşzamanlı” yaşamın simgesi oluyordu. Ankara’nın payına düşen kule, kale kapısının hemen üstünde yükseldi.
Dönemin Ankara Valisi Sırrı Paşa, uygulamayı da Hacı Süleyman Refik Efendi’ye emanet etmişti. Çanın üzerinde yazan “Louis Edel – Strasbourg – 1884” ibaresi, o yıllarda Osmanlı’nın artık Avrupa’dan zaman ithal ettiğini gösteriyordu. Çan Fransa’da dökülmüş, ama sesi Ankara’nın taş sokaklarında yankılanmıştı.
Kule, sekizgen gövdeli, üç katlı bir yapıdır. Alt katı sessiz bir taş oda gibidir; ortasında küçük bir pencere. Orta katta saat kadranı, üstte ise bronz çan… Ve o çanın sesiyle, Hisar’ın yamaçlarındaki bütün hayat aynı ritme girmiştir.
“Saatli Kapı”nın Sessiz Sırrı
Kalenin o kapısına halk “Saatli Kapı” der. Aslında kapının asıl adı “Parmak Kapı”dır, ama zamanla adını kulenin sesinden almıştır. Bu bile tek başına bir hikâyedir: Kapının kimliği değişmiş, bir dönemin modernleşme simgesi haline gelen saatle özdeşleşmiştir.
Osmanlı şehirlerinde bir saat kulesi dikildiğinde, yalnızca vakit öğrenilmezdi; devletin sesi, merkezi iktidarın düzen duygusu duyulurdu. Çanın sesi aynı zamanda bir çağrıdır: Zaman artık tek bir merkezden akıyor.
Taşın Üzerinde Zamanın Nabzı
Kule, 1940’lara kadar işler durumdaydı. Yaşlı Ankaralılar, çanın her öğle vakti Kale içinden yayılan metalik yankısını hâlâ hatırlar. 1970’lerden sonra sustu, yıllarca sessiz kaldı. 2007’de restore edildi, yeniden hayata döndü. Bugün kadranı sessizdir belki ama gövdesi hâlâ o eski zamanın nabzını tutar.
Biraz dikkatle bakarsanız, burcun taşlarıyla kulenin duvarları arasındaki ince derz farkı görülür. Kule, kale duvarının öz parçası değildir; üstüne sonradan eklenmiştir. O yüzden hem surun tarihine hem de modernleşme sürecine aynı anda tanıklık eder: bir taş geçmiş, bir taş gelecek.
Kulenin Sessiz Öğretisi
Ankara Kalesi’nin saat kulesi, görünüşte küçük bir yapı; ama arkasında büyük bir dönüşümün sembolüdür. Çünkü orada taşla demirin, Osmanlı ile Avrupa’nın, imparatorluk geleneğiyle modern zamanın buluştuğu bir hat vardır.
Bugün önünden geçen çoğu kişi fark etmez. Oysa o kule, kentin belleğinde gizli bir öğretmen gibidir: “Zaman geçer ama iz kalır.”
Ve bazen bir kent, kendi tarihini bir çanın sessizliğinde saklar.