İnsan vücudu hem fiziksel, hem de zihinsel olarak çalışan bir mekanizmadır. Bunlardan birinde sorun çıktığında diğerinde de çıkar ve bu durumda tam iyilik halinden söz edilmesi mümkün değildir. Bizler hastalandığımızda doktora giderken sorunumuz ile ilgili bölüme gideriz, tıpta uzmanlık alanına göre farklı farklı dallar vardır değil mi? Fakat günümüzde konvensiyonel tıbbın yanı sıra fonksiyonel tıp denilen bir yaklaşım biçimi ortaya çıkmıştır. Fonksiyonel tıbba göre dengede kalmak için 7 ilke mevcuttur.
Bunlardan ilki beslenmeyi optimize etmektir. Bireyin yaşına, cinsiyetine, günlük fiziksel aktivite düzeyine göre besin öğeleri ve enerji açısından yeterli ve dengeli beslenmesi, zihinsel ve fiziksel olarak sağlıklı olması için elzemdir. Aslında bizler hücresel boyutta besleniyoruz ve ne yiyorsak oyuz. Beslenme biçimimiz sadece fizyolojik olarak biyokimyasal bulgularımızı değil, psikolojimizi de etkiliyor.
İkincisi hormonlarımızı dengede tutmak; sağlıklı olabilmemiz için insülin, tiroid, cinsiyet ve stres hormonu gibi hormonlarımızın uyum içinde olması gerekir. Bu hormonlar birbirleri ile ilişki içinde olup birinde çıkan sorun diğerlerinin de işlevini sıkıntıya düşürür.
Üçüncüsü inflamasyonu hafifletmek, dengede kalabilmek için önemli olan diğer bir unsurdur diyebiliriz. Vücudumuz, kendini dışardan gelen saldırılara karşı veya vücudumuzda oluşan anormal yapılı hücrelerden kendini korumak zorundadır. Bu korunma yetersiz veya aşırı olduğunda vücutta inflamasyon oluşur. İnflamasyon belirtileri ağrı, ateş, kızarıklık, şişlik veya fonksiyon kaybı olabilir.
Dördüncüsü sindirim sistemini korumaktır. Sindirim sistemi yalnızca yediklerimizin içtiklerimizin sindirildiği, emildiği yer değil aynı zamanda vücudumuzu toksinlerden, hastalık yapıcı mikroorganizmalardan ve alerjenlerden koruyan bir bariyer gibidir. Bu açıdan bağışıklık sistemimizi üzerinde oldukça büyük bir etkiye sahiptir.
Beşinci olarak detoksifikasyondan bahsedebiliriz. Vücudumuza çevreden gıdalar, hava, su ve ilaçlar yolu ile aldığımız toksinlerin veya atıkların vücudumuzdan uzaklaştırılması gerekmektedir. Modern yaşam ile birlikte 21.yy da insanlarda biriken toksik yük artmıştır. Bu yükün azaltılması gerekir. Temiz içerikli besinler tüketilmeli, hava ve su kirliliğine maruz kalınmamalı ve ilaç tüketimi konusunda bilinçsizce tüketim olmamalıdır.
Altıncısı enerji metabolizmasını düzeltmek gerekir. Yaşamak için enerjiye ihtiyacımız vardır; vücudumuzda hücresel boyutta gerçekleşen yaşamsal faaliyetlerin olması gerçekleşmesi için enerjiye gerekir. Yediğimiz yiyeceklerden veya soluduğumuz havadan enerji elde edilmesi yaşamın en temel işlevidir.
Son olarak stresi yönetebilmek, sağlığın en temel koşullarından biridir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda sosyal ortamlardan uzaklaşmış yaşam biçimi, aşırı çalışma ve kişinin kendini kronik olarak stresli hissetmesi en öne