Türkiye’nin kentleşme serüveni, göç, dönüşüm ve yapılaşma başlıklarıyla iç içe geçmiş bir süreçtir. Tarımsal çözülmeden sanayileşmeye, gecekondulaşmadan rezidans kuşatmasına kadar geçen bu evrim, bugün çevresel kriz ve sosyal adaletsizlikle sınanmaktadır.

Köyden Kente Uzanan Yoksulluğun Hikâyesi

1950 sonrası makineleşen tarım, kırsalda geniş bir nüfusu işlevsiz kıldı. Bu nüfus, umutla yöneldiği şehirlerde ise çoğu zaman plansız, altyapısız ve güvencesiz yaşam alanlarında kendine yer bulabildi. Gecekondu mahalleleri bir çarenin değil, çaresizliğin ürünüydü.

Neoliberal Politikalar ve Yapılaşmanın Yeni Yüzü

1980 sonrası uygulanan neoliberal politikalar, kentsel alanları "rant alanı"na çevirdi. Konut üretimi, barınma ihtiyacını değil, yatırım ve değer artışı hedeflerini öncelemeye başladı. Bu süreçte kent planlama, kamu yararı temelinden uzaklaştırıldı; imar afları ve ihale usulleriyle şekillendirilen bir kentleşme mantığı kurumsallaştı.

Çevre: Dönüşümün En Sessiz Mağduru

Yeşil alanlar yapılaşmaya, tarım toprakları konut projelerine, su havzaları otobanlara kurban edildi. Kentsel dönüşüm, çevresel sürdürülebilirlikten çok uzak bir araç halini aldı. Halbuki, iklim krizinin derinleştiği bir dönemde şehircilik artık sadece mimari değil, ekolojik bir meseledir.

Sosyal Dışlanma ve Kentsel Adaletsizlik

Mahalleler yıkılırken, orada yaşayanların nereye gideceği planlanmadı. Yerlerine yükselen lüks siteler, eski sakinlerinin değil, yeni yatırımcıların ihtiyaçlarını gözetti. Bu durum, kent içindeki mekânsal eşitsizliği daha da keskinleştirdi.

Yeni Bir Kentsel Gelecek Mümkün

Kentsel dönüşüm, sadece betonarme bir müdahale değil; toplumsal, kültürel ve çevresel bir yeniden kurma süreci olmalıdır. Katılımcı planlama, yerel halkla birlikte karar alma, doğal varlıkları koruma ve sosyal dengeyi gözetme, dönüşümün temel ilkeleri haline gelmelidir.

Türkiye’nin kentleri, kısa vadeli kar hırsıyla değil; uzun vadeli toplumsal fayda ve çevresel sorumlulukla şekillenmelidir. Aksi halde dönüşüm, yalnızca betonlaşan bir çürüme olacaktır.