İsrail ile İran arasında beş gündür süren sıcak çatışma, yalnızca askeri değil, aynı zamanda ideolojik ve teolojik anlam dünyaları üzerinden de okunması gereken çok katmanlı bir sürece işaret ediyor. Bu savaş, bölgede yıllardır süregelen örtülü mücadelelerin doğrudan çatışmaya dönüştüğü bir kırılma olarak görülebilir. Ancak bu kez yalnızca stratejik değil, metafizik bir zemin de harekete geçirilmiş durumda. Savaşın fitili 13 Haziran sabahı ateşlendi.
İsrail’in gerçekleştirdiği hava saldırıları, Tahran’ın merkezine kadar uzandı. İlk günkü bombardımanda yaklaşık 20 sivilin hayatını kaybettiği bildirildi. Bu kişiler arasında İran Genelkurmay Başkanı’nın da bulunduğu yüksek rütbeli askerî yetkililer, Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı bazı saha komutanları, uranyum zenginleştirme projelerinde görev alan bilim insanları ve atom mühendisleri yer aldı. Bu, doğrudan İran'ın savunma ve nükleer altyapısına yapılmış nokta hedefli bir darbe olarak değerlendirildi. İsrail kaynakları, saldırının amacını “önleyici savunma” olarak tanımlarken, seçilen hedeflerin yalnızca sembolik değil, aynı zamanda operasyonel değeri yüksek noktalar olduğunun altı çizildi. Özellikle Natanz başta olmak üzere İran’ın nükleer programının merkezinde yer alan birkaç farklı zenginleştirme ve araştırma tesisinin hedef alınması, savaşın yalnızca geleneksel askeri cephelerle sınırlı kalmayacağını ve altyapı savaşı boyutuna taşındığını açıkça gösterdi.
Bu gelişmelerin ardından çatışma yalnızca diplomatik ya da askeri bir mesele olmaktan çıktı. Söylem düzeyinde taşıdığı dini çağrışımlar, savaşın ideolojik yönünü de gündeme taşıdı. Her iki cephede de bazı gruplar, bu savaşı inanç temelli tarihsel anlatılar ve kıyamet senaryoları üzerinden anlamlandırmaya başladı. İsrail’de bazı radikal dini çevreler, bu çatışmayı ilahi bir planın zorunlu adımı olarak okuyor. Bu anlayış, Kudüs’ün tamamının Yahudi egemenliğine geçmesi ve üçüncü mabedin inşasıyla sonuçlanacak bir mesihçi beklentiye dayanıyor. Söz konusu söylem, yalnızca yerel değil, küresel ölçekte etkili. ABD’deki Evanjelik Hristiyan gruplar ile İsrail’deki bazı radikal siyasal akımlar arasında kurulan bağlar, bu savaşın yalnızca bölgesel değil, apokaliptik bir beklentinin parçası olarak kurgulandığını düşündürüyor.
Benzer şekilde, İran tarafında da Şii inancının “zuhur” doktrinine atıfla bu savaşın, Mehdi’nin ortaya çıkışını hızlandıracak büyük bir çalkantının habercisi olarak okunduğu görülüyor. Özellikle Devrim Muhafızları içindeki bazı ideolojik çekirdek yapılar, savaşın dini sembollerle iç içe geçmiş bir söylemle yürütülmesini destekliyor. Bu da çatışmanın yalnızca güvenlik değil, “ilahi düzenin tesisi” şeklinde sunulmasına yol açıyor. Bu noktada dikkat çekilmesi gereken en önemli husus şudur: Dini referanslar üzerinden yürütülen savaş meşrulaştırmaları, çatışmayı yalnızca askeri değil, varoluşsal bir mücadeleye dönüştürür. Diplomatik çözümler bu tür söylemlerin içinde zayıf ve geçersiz sayılabilir.
Çünkü burada hedef, yalnızca toprak savunması değil; bir kutsal yazgının gerçekleştirilmesi gibi soyut ve müzakereye kapalı bir hedeftir. Savaşın ilk günündeki hedef seçimi, bu yaklaşımın ne kadar ileri gidebileceğini göstermesi açısından çarpıcıdır. Atom mühendislerinin, generallerin ve nükleer altyapının aynı gün hedef alınması, savaşın yalnızca “saha üstünlüğü” değil, aynı zamanda “gelecek kurgusu” üzerinde de yürütüldüğünü gösteriyor.
Geldiğimiz noktada İsrail-İran çatışması, sadece iki ülke arasında değil; aynı zamanda inançla strateji, dinle siyaset, kutsal metinle füze teknolojisi arasında yaşanan bir çatışmadır. Bu, 21. yüzyılın giderek belirginleşen çelişkilerinden biridir. Çünkü bu tür savaşlarda gizlenen yalnızca askeri planlar değil; tarihsel dinsel anlatıların siyasi hedeflere dönüşmesi, toplumsal hafızaların silahlandırılması ve Tanrı’nın adına yürütüldüğü iddia edilen mücadelelerin aslında siyasi alanı nasıl işgal ettiğidir. Bu nedenle her çatışmanın arka planında, silah seslerinin dışında başka yankılar da aranmalıdır. Bu savaşta da “gizlenenin peşine” düşmek, bu yankıların neye işaret ettiğini ortaya koymakla mümkün olacaktır.