Anadolu’nun kışa kesmiş bir Aralık akşamında, tozu dışarıda bırakan bir sessizlikle girilir Hacıbektaş’a. Sivas’tan yola çıkan heyetin adımları çamura değil tarihin derinlerine basar o gün. Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya geçmeden önce uğradığı bu ziyaret, çoğu anlatıda yüzeyde dolaşan bir bilgi olarak geçer; oysa içindeki katmanları kaldırdığınızda, Anadolu’nun inanç damarları ile Millî Mücadele’nin siyasi aklının birbirine nasıl bağlandığını duyarsınız.
Bu hikâyenin iki önemli figürü vardır: postnişin Cemalettin Çelebi ve Salih Niyazi Dede Baba. Aynı ocağın farklı zamanlarda aynı ateşi tutan iki eli gibi… Bir yanda devlet kurma yoluna girmiş bir lider, öte yanda derin bir inancın taşıyıcıları. Bu karşılaşmanın kıvılcımı Millî Mücadele’nin görünmez sayfalarında saklı durur.
Cemalettin Çelebi: Bir Postnişinden Fazlası… Meclisin İkinci Başkanı
Resmî tarihin çoğu kez atladığı bir gerçek vardır: Cemalettin Çelebi yalnızca Hacı Bektaş Veli Dergâhı’nın postnişini değil, aynı zamanda Birinci Meclis’in mebusu ve Meclis ikinci başkanıdır.
Bu unvan, Alevi-Bektaşi dünyasının Millî Mücadele’ye verdiği desteğin siyasi bir temsile dönüşmüş hâlidir. Düşünün: Kurtuluş Savaşı’nı yönetecek Meclis açıldığında, o kutsal ocağın postnişini kürsünün hemen arkasında, devletin doğum sancısının tam kalbinde yer almaktadır.
Mustafa Kemal Paşa bunu Ankara’ya varmadan önce bilmektedir. İşte bu yüzden Hacıbektaş’a gidişi yalnızca bir ziyaret değil, Anadolu’nun manevi omurgasını yoklayan stratejik bir temas olarak okunmalıdır.
Ziyaret Gecesi: Sessiz Bir Kabul, Dingin Bir İkrar
Mustafa Kemal Paşa Hacıbektaş’a vardığında gece çökmüştür. Dergâhın taş duvarları soğuğu saklar ama içeri gidildikçe odalar ısınır. Paşa, Cemalettin Çelebi ile uzun bir görüşme yapar. O görüşmenin satırları yoktur; ama kelimeleri Anadolu’nun hafızasında yaşamaya devam eder.
Kimi anlatılara göre Cemalettin Çelebi Paşa’yı karşılayıp şöyle der:
“Devlet millet içinse, bu yol sizi bize getirir. Yolunuz açıktır Paşam.”
Bu sözün tarihî bir kaydı yoktur; fakat Hacıbektaş’ta sorarsanız herkes aynı cümleyi başka bir dudaktan duymuş gibidir. Sözlü kültür bazen öyle bir yankı üretir ki, gerçek olmasa da gerçeği tamamlar.
Salih Niyazi Dede Baba: Ocaktan Arnavutluk’a Uzanan Gölge
Ziyaret günü dergâhın resmî postunda Cemalettin Çelebi vardır; ancak Bektaşi dünyasının büyük postu o yıllarda Arnavutluk Bektaşi Dedebabalığı’nı yeniden örgütleyen Salih Niyazi Dede Baba’dır. Onun adı çoğu zaman Millî Mücadele literatüründe az geçer, oysa Anadolu’daki Alevi-Bektaşi desteğinin Balkan damarını ayakta tutan kişidir.
Salih Niyazi Baba’nın Ankara’ya ve Mustafa Kemal’e bakışı nettir:
İstiklal savaşının yanında durmak, Balkanlar’daki Bektaşi ağının da ahlaki bir yükümlülüğüdür.
Nitekim ilerleyen yıllarda, Cumhuriyet hükümetiyle yakın ilişkiler kuracak, Türkiye’ye her gelişinde Paşa’yla görüşecektir. Bu bağ, Hacıbektaş ziyaretinin yalnızca yerel değil, uluslararası bir Bektaşi ağıyla kurduğu derin temas anlamına gelir.
Manevi Meşruiyetin İncelikli Desteği
Mustafa Kemal Paşa’nın o gün orada aldığı şey bir fetva değildir; bir buyruk da değildir. O, ocağın duvarlarında biriken “millet için direniş” fikrinin sessizce kendisine uzattığı bir rıza, bir kabul, bir dayanışmadır.
Ve bu kabul, dört gün sonra Ankara’da yaşanan o muazzam Seymen karşılamasının ruhuna sinmiştir. Çünkü Ankara’nın Seymenleri, Ahilerin ve yol erlerinin torunlarıdır. Bektaşi ocağıyla akrabalıkları sadece manevi değildir; aynı kültürel damarın devamıyız diyebilecek kadar iç içedir.
Hacıbektaş’taki o gece çözülmeyen sır belki de şudur:
Paşa o kapıdan yalnız çıkmamıştır. Anadolu’nun bin yıllık inanç omurgası arkadan sessizce yürümeye başlamıştır.
Cemalettin Çelebi’nin Meclisteki Yeri: Bir Sessiz Şükran
Birinci Meclis’in ilk fotoğraflarına dikkatle bakarsanız, en ön sıralarda vakur bir yüz görürsünüz. O yüz, Anadolu Aleviliğinin omurgası olan bir ocağın Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşuna nasıl sahip çıktığının kanıtıdır.
Cemalettin Çelebi, Meclis ikinci başkanı seçildiğinde, bu yalnızca bir siyasi görev değil, Anadolu’nun çokkültürlü, çok inançlı dokusunun devletin temel harcına karıldığının simgesi olmuştur.
Geriye Kalan Soru
Hacıbektaş ziyaretine dair belgeler az, anlatılar çoktur. Ama bence önemli olan şu sorudur:
Mustafa Kemal Paşa o gece dergâhtan ne aldı?
Belki bir söz, belki bir bakış, belki sadece Anadolu’nun derin bir nefesi…
Ama ertesi gün Ankara’ya girdiğinde yüzündeki kararlılıkta o gecenin dinginliğinden bir iz vardır.
Biz tarihin görünen satırlarını okuruz; bazen görünmeyen satır araları bir milletin kaderini daha çok anlatır.