Sindirim sistemi ve Bağışıklık Sistemi vücudumuzda en çok enerji harcanan iki sistemdir. Bu iki sistemin aynı...
Sindirim sistemi ve Bağışıklık Sistemi vücudumuzda en çok enerji harcanan iki sistemdir. Bu iki sistemin aynı anda çalışması enerji dağılımını bozar. Sirkadiyen Ritim denilen insanın biyolojik saatini güneş ışığına göre ayarlaması çok önemlidir. Vücudumuzdaki tüm hücrelerin gün içinde yani gece ve gündüz süresince ışığın dalga boyuna duyarlı reseptörleri vardır. Yani hücrelerimiz ışığın dalga boyuna göre gündüz mü gece mi bunun ayrımını yapabilmektedir.
Hormonlarımızın salınımı, enzimlerimizin aktif veya pasif oluşu, vücut ısımızın gündüz yüksek gece düşük olması, sindirim, yediklerini yakabilme, hücrelerin yenilenmesi, eskiyen hücrelerin temizlenmesi gibi vücudumuzdaki birçok olay sirkadiyen döngüye bağlıdır. Sindirim sistemimiz gündüz, bağışıklık sistemimiz ise gece aktif olur. Sindirim enzimleri hava karardıktan sonra %60 inaktif olur. Bağışıklık sistemimizin parçası olan iyileştirici antikorlar ise gece salgılanır bu nedenle gece yemek yememek ve uzun süreli açlıklar sindirim sistemini geri plana atarak bağışıklık sisteminiz için gereken enerjinin doğru yere harcanmasını sağlar.
Günü gece ve gündüz diye ikiye ayırdığımızda vücudumuzda gündüz beslenme- enerji üretme, hareket etme-enerji yakma, gece ise büyüme ve tamir etme zamanıdır. Gece yemek yemek sirkadiyen ritme göre uygun olmadığı için enerji tutma ve depolamaya sebep olur.
Pankreastan salgılanan ve en önemli hormonlarımızdan biri olan insülin hormonu biliyoruz ki kan şekerimiz ayarlıyor, buradaki en önemli kısma gelecek olursak pankreasımızın da biyolojik bir saati var ve buna göre insülinin sabah saatlerinde kan şekerimizi düşürmeye etkisi daha fazla iken hava kararmaya başladıkça insülinin kan şekerini düşürme etkisi azalır. Akşam saatlerinde daha az salgılanan insülin, kan şekerini hücre içine çekemez ve kandaki yüksek düzeydeki şeker yağa dönüştürülerek depolanır. Bu durum obezitenin en önemli nedenlerinden biridir.
Vücudumuzdaki sirkadiyen ritim açısından önemli hormonlardan iki tanesi melatonin ve kortizol hormonudur. Melatonin hormonu akşam 21:00 da salgılanmaya başlar ve bu hormon vücudumuza gece olduğunu, pankreasımıza da enerjiye ve insüline gerek olmadığı uyarısını verir(bunu pankreas üzerindeki melatonin reseptörleri ile gerçekleştirir.)Dolayısı ile gece yenen yemek enerji için kullanılamaz ,yağ depolarında depolanarak obeziteye sebep olur.
Kortizol hormonu ise sabah yükselerek vücuda gündüz oldu uyarısı verir ve kortizol hormonu kan şekerini yükselten bir hormondur. Kortizol hormonu aslında stres hormonudur ve bu hormon melatonin hormonu ile ilişkilidir.
Melatonin hormonunun düşmesi kortizolün yani stres hormonunun artmasına neden olur. Kortizolün yüksek olması ise kan şekerinin yüksek seyretmesine buna bağlı insülin direncine sebep olur. İnsülin direnci söz konusu ise yedikleriniz enerji kaynağı olmak yerine depo kaynağı olarak kullanılır.
Melatonin hormonu çok önemlidir ve akşam 21:00 da salınmaya başlar demiştik bu salınımın sağlıklı bir şekilde ve doğru zamanda olabilmesi için salınmasından 3-4 saat önce yemek yeme işleminin sonlandırılması gerekmektedir.
Sirkadiyen ritme göre yediklerimizden ziyade ne zaman yediğimize dikkat etmemiz gerekir. Buna göre geceyi içine alan 16 saatlik açlık ve gündüz yemek yemek için ayrılan 8 saatlik zaman dilimine dikkat etmek gerekir. Bu 8 saatlik süreçte iki ana bir ara öğün veya 2 ana, 2 ara öğünde yapılabilir. Kişi ihtiyaç duymuyor ise hiç ara öğünde yapmayabilir. Peki bu kimler tarafından uygulanmamalıdır? İşte bu kısım önemlidir çünkü buda herkes tarafından uygulanabilecek bir diyet değildir; kan şekeri ayarlanamayan diyabet, hipoglisemi, kan lipitleri yüksek olan ve adreanal yorgunluğu olan bireylere önerilmemelidir.