Günümüzün telaşlı dünyasında kendi iç dünyamızla yüzleşmek genellikle son sırada kalmaktadır.
Hayat bize bazen zorlu duygular ve düşüncelerle dolu bir paket sunar, bu paketi açmadan önce bizlerin geri adım atması gereken pek çok sebep olabilir. İşte tam bu noktada terapi devreye giriyor; belirsizliklerle dolu, bazen rahatsız edici bir yolculuk. Bu yolculuk, derinliklerimize inip gerçek dönüşümü sağlayabilecek kilit bir adımdır. Terapi, bizi kendimizle daha derin bir ilişkiye sokar.
Başladığımız yolculuk, konfor alanımızda olmadığımız bir yerdir. Terapi seansları zorlu duygularla ve düşüncelerle yüzleşmeyi gerektirir. Korku, öfke, utanç gibi duygularla yüzleşmek kolay değildir.
Ancak terapi, bu duyguların altında yatan nedenleri bulmamıza ve onlarla sağlıklı bir şekilde başa çıkmamıza yardımcı olabilir. Terapi, sarsıcı bir yapıya sahip olabilir. Ancak bu yapı aslında içsel büyüme ve dönüşüm için bir fırsat sunar. Bu süreçte kendi kırgınlıklarımızla ve kusurlarımızla yüzleşmek daha derin bir bağlantı ve anlayış geliştirmemize yardımcı olabilir.
Terapi, bizi daha sağlam bir duygusal zeminle donatırken, yaşamın zorluklarıyla daha etkili bir şekilde başa çıkmamıza yardımcı olabilir. Unutmamak gerekir ki, terapi bir sihirli değnektir. Kişisel büyüme ve iyileşme için güçlü bir araçtır. İçsel yolculuğumuzda bize eşlik eden bir rehberdir. Belki de terapiye başlamak, kendi iç dünyamıza atacağımız cesur bir adımdır. Bu yolculukta belirsizliklerle yüzleşmek ve rahatsız edici duygularla başa çıkmak cesaret gerektirir. Ancak bu cesaretin sonunda daha derin bir anlayış ve içsel huzur bizi bekliyor olabilir. Bryant McGill’ in de dediği gibi; ‘’Gerçek dönüşüm, kendinizle yüzleşmeye cesaret ettiğinizde başlar.’’