Her birimizin zaman zaman bilinçaltında yankılanan, bize rehberlik eden bir iç sesle karşılaşırız.
Bu ses, çoğu zaman ebeveyn figürlerimizin öğütleri, beklentileri veya eleştirileri şeklinde kendini gösterir.
Peki bu iç sesler bize nasıl hissettirir?
İç sesimiz bazen koruyucu ve yönlendirici bir güç olarak ortaya çıkar.
Çocukken öğrendiğimiz değer yargıları ve kurallar, yetişkinlikte karşılaştığımız zorluklarla başa çıkmamıza yardımcı olur.
Bu ses bize ‘’dikkatli ol, sabırlı ol’’ gibi tavsiyelerle yol gösterir.
Bu türden olumlu ve destekleyici iç sesler, özgüvenimizi arttırır ve duygusal olarak güçlü hissetmemize katkıda bulunur.
Ancak, iç sesler her zaman bu kadar yapıcı veya pozitif olmayabilir.
Ebeveynlerimizden aldığımız, bilinçaltımıza kazınmış eleştiriler veya kısıtlayıcı inançlar da iç sesimizde kendine yer bulabilir.
‘’Bunu yapamazsın, yetersizsin veya hata yaparsın’’ gibi ifadeler, korku ve kaygıya yol açabilir.
Bu türden yıkıcı iç sesler, stres ve özgüven eksikliği gibi duygusal sorunlara neden olabilir.
İç sesimizin bize hissettirdikleri, ebeveynimizle olan ilişkimizin doğasına ve çocukluk deneyimlerimizin niteliğine de bağlıdır.
Şefkatli ve destekleyici bir aile ortamında büyüyen bireyler genellikle daha olumlu bir iç diyaloğa sahipken, eleştirel veya istismarcı bir ortamda büyüyenlerin iç sesleri onları daha fazla zorlayabilir.
İç sesimiz hayatımızda önemli bir rol oynar.
Bu sesi tanımak, anlamak ve gerektiğinde dönüştürmek kişisel gelişim ve duygusal sağlık için kritik öneme sahiptir.
Kendi iç sesimize karşı daha bilinçli ve şefkatli yaklaşarak hem geçmişin yüklerinden kurtulabilir hem de daha sağlıklı bir gelecek inşa edebiliriz.