Bugün 7 Eylül. Takvim yapraklarında sıradan bir gün gibi görünüyor. Ama ben iki gündür huzursuzum. Çünkü 6 Eylül deyince belleğimde hep o gecenin karanlığı beliriyor. İki gündür canım sıkılıyor; çünkü bu ülkenin tarihine kazınmış, ama bir türlü yüzleşilememiş bir travmayı hatırlıyorum: 6–7 Eylül 1955 Olayları.

Tetiklenen Karanlık

5 Eylül gecesi Selanik’te, Mustafa Kemal’in doğduğu evin önünde küçük bir bomba patladı. Zarar yok denecek kadar azdı. Ama ertesi gün gazeteler büyük puntolarla “Atatürk’ün evi bombalandı” diye manşet attı. Kıbrıs meselesinin yarattığı gerginlik, bu manşetlerle birleşti ve İstanbul’da organize bir öfke dalgası hazırlandı.

Yağmanın Gecesi

6 Eylül akşamından 7 Eylül sabahına kadar İstanbul sokakları korkunç bir linç mekânına dönüştü.

73 kilise, yüzlerce ev ve dükkân yakıldı, yağmalandı.

Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin işaretlenmiş adresleri hedef alındı.

Kadınlar cinsel şiddete uğradı, erkekler sokak ortasında aşağılandı.

Mezar taşları kırıldı, kutsal mekânlar ayaklar altına alındı.

Resmî kayıtlara göre 11 ölü vardı; tanıklar çok daha yüksek rakamlar söyler. On binlerce hayat, bir gecede paramparça edildi.

Gizlenen Gerçek

Bugün biliyoruz ki bu bir “halk öfkesi” değildi. Önceden hazırlanmış listeler, yönlendirilmiş kitleler, göz yuman güvenlik kuvvetleri vardı. Bu yüzden 6–7 Eylül yalnızca bir azınlıklara yönelik organize saldırı değil; devletin gölgesinin düştüğü bir travma mühendisliğiydi.

Sessizliğin Ardından

O günden sonra İstanbul’un azınlık nüfusu hızla azaldı. Binlerce yıllık Rum varlığı, bir gecede ölümcül bir darbe aldı. Evler boş kaldı, çanlar sustu, sokaklardan diller eksildi. Geriye korkunun tortusu ve “Bu ülke bizim de yuvamız mı?” sorusu kaldı.

Bugüne Bakan Aynalar

Aradan 70 yıl geçti. Bugün takvimlerde sıradan bir 7 Eylül yazıyor. Ama bu sıradanlığın ardında hâlâ bastırılan bir çığlık var. Ders kitaplarında üstünkörü geçilen, siyasetin kulaklarını tıkadığı, toplumun unutmaya zorlandığı bir utanç…

Gizlenenin Peşinde olduğumuzda işte bu çığlığı yeniden duyarız: Yanmış dükkânların dumanında, harap olmuş kiliselerin taşında, göç yollarına düşen insanların suskun bakışında.

Ve anlarız ki 6–7 Eylül yalnızca bir azınlığın değil, bu ülkenin ortak belleğinin kırılmasıdır.