Tören alanına geldiğimiz zaman tam karşısında Atatürk'ün Gençliğe hitabesi ve 10. Yıl Nutuk’undan alınmış iki tane yazı. O yazılar altın varaklı olarak bu fontla yazılmıştır. Ve çok da güzel anlamlı yazılardır.

Anıtkabir'den söz ederken bu bizim büyük toplanma alanından söz etmezsek olmaz diye düşündüm. Çünkü bu toplanma alanı işte çevresi varaklarla çevrili. Sekiz tane kulenin ortasında. Ama asıl uzaktan baktığınızda bir eski Türk halısının üzerinde gibidir. Taşlar o kadar güzel işlenmiştir ki. Resimlere baktığınızda askerlerin ya da toplananların bir halı üzerinde toplanmış olduğunu görürsünüz. Bu halıların yani bu taşların üzerinde çok önemli bir motif kullanılmıştır. Bu motif koç boynuzu. Koç boynuzu aynı zamanda hem erkekliğin hem de savunma gücünü temsil eder. Dolayısıyla koç boynu bu bizim halılarımıza ve kilimlerimize de vardır. Koç boynuzu yukarıya doğru olan şöyle bir şey düşünün.

Bir de bunun karşılığı kadınlığı temsil eden; o da eli belindedir. Halı ve kilim deseni olarak yapılmıştır bunlar. Bu desenleri biz iki yerde görürüz. Bir de yukarıda kulelerin arasındaki bir kilim desenleri kullanılmıştır. Aynı zamanda da her kulenin içinde kulenin böyle ortasından çadır gibi çıkan bir desen görürsünüz. Bu desen koç boynuzu ve eli belinde motifinin kombinasyonundan oluşur. Koç boynuzu ve eli belinde yalnız kullanıldıklarında kadın ve erkeği bir arada kullandıklarınıza bereketi temsil ederler. Burada verilmek istenen bir mesaj vardır. Denir ki biz Türk gençleri bereketli bir toprak, bereketli bir ekonomi, bereketli bir ülke yaratmak için bir araya geldik. Böyle bir mesajı da vardır Anıtkabir'in. Ve bunu biz her şeyde görürüz.

Tören alanında toplandığımızda iki tane önemli olay var orada. Gözden kaçar. Bunun sağ tarafında Sakarya Meydan Muharebesi, sol tarafında da ise Başkomutanlık Meydan Muharebesi kabartması vardır. Bu kabartmalarda her iki savaşın da belli özellikleri ön plana çıkmıştır. Mesela Sakarya Savaşı'nda evlerinden kaçan insanlar vardır ve bir genç yumruğunu kaldırarak geri döner. Bu biz mutlaka geri döneceğiz ve savaşı kazanacağız anlamındadır. Savaş kabartmaları devam ettiğinde sonunda bir savaşı kazananlara ülkedeki bir kadının bir meşe dalı sunduğunu görürüz. Meşe dalı bunu iki yerde görüyoruz. Genel olarak Zafer'in simgesidir. Defne dalı ve zeytin dalı barışın; meşe dalı ise zaferin simgesidir.

Bir de bayrak direği. Mesela iki tane bayrak direği var aslında. İlk bayrak direği Amerika'dan gelmiş. Bir Türk vatandaşı bunu yaptırıyor, gönderiyor. 34 metreye yakın. Şimdi o bayrak direğinin 34 metresi de toprağın altında. O bayrak direği şimdi kullanılan bayrak direğinin alt tarafındaki merdivenlerin yanında sergileniyor. Çünkü zaman içerisinde metal yorgunluğu oldu. O bayrak direği 2013 yılında değiştirildi. Aynı boyda yeni bir bayrak direği yapıldı. O bayrak direği Amerika'dan ilk geldiğinde, Avrupa'nın en uzun bayrak direğiydi. Sonradan değişmiş olabilir.

Bu bayrak direğinin altında bir tane miğfer, bir tane meşale, bir tane zeytin dalı, bir tane meşe dalı olan bir kabartma vardır. Şimdi bu kabartmada miğfer savunma gücümüzü, kılıç ülkemizin ordularının gücünü, meşale ise aydınlanma, eğitim, kültürü temsil eder.

Şimdi Anıtkabir'in alanı böyle gördüğümüz zaman, aynı zamanda Başkumandanlık Meydan Muharebesi'nin de rölyefleri var. Şimdi bu her iki kabartma, gerçek anlamda savaşın kutsallığını, Türk halkının ne kadar büyük eziyetlerle bu savaşı kazandığını, burada birtakım doğa üstü güçlerin de bizim kazanmamız için bizi desteklediğini anlatan simgeler vardır bu iki rölyefin üzerinde. Her gidene tavsiye ediyorum. Aslında onlara biraz daha dikkatli bakarlarsa kendilerinden de bir şeyler öğretebilirler ve bulacaklardır.

Şimdi bu merdivenlerden yukarı çıkarken bir kürsü görürüz biz. Üzerinde şey yazar. Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Hakimiyet kayıtsız şartsız milletinin simgesinin yazıldığı bu kürsünün üzerinde bir tane sembol vardır. Bu sembol insan ruhunun ölümsüzlüğünü anlatır. Bu sembol bize Midas'ın mezarından gelmiştir. Likyalıların kullandığı bir sembolü, biz bu kürsünün üzerine hem bütün uygarlıkların bir devamı olarak, hem de insan kültürünün, insan ruhunun ölümsüzlüğünü anlatan bir simge olarak işledik ve burada duruyor.

Tabii ki yukarı çıkıp içeri girdiğimizde biliyorsunuz bu sembolik bir mezar. Mezarın kendisi aşağıda. Tonozlar arasında. Şimdi yukarıdaki mezarda anlatılması gereken önemli şeyler var.

Bir tanesi meşaleler var. Askerler yani. Askerler onları koruyorlar. İkincisi de bu mermer Osmaniye'den çıkartılıp, getirilmiş. Kırmızı bir mermer ve çok da aranmış aslında. Kırk ton mermeri parçalamadan, bölmeden, tek başına blok olarak getirmiş ve burada kullanmışız. Kırmızı mermer, nadir bir şey malzeme. Atatürk'ün mezarı tam bu mermerin altında.

Atatürk'ün aşağıdaki mezarında dört renk mermer kullanılıyor. Bu mermerler siyah, beyaz, kırmızı ve yeşil. Şimdi bunların bir önemi var. Geçmişte Türklerde yön yoktur, renk vardır. Biz kuzeyi hep karayla anlatmışız. Kuzey'deki denizler kara denizdir. İşte güneyi hep akla anlattık, ak deniz. Doğu hep kızıldır çünkü güneşin doğduğundan. Batı'da hep yeşil. Çünkü gerçekten bu renkler aslında bu şeylerde simgeler.

Şimdi Atatürk'ün mezarının bulunduğu yerde bu mermerlerin bulunması nedeni şu. Aslında Mustafa Kemal orada değil dünyanın dört bir yönünün buluştuğu merkezde yatmaktadır.  Ve bunun içindeki bu Selçuklu mimarisinin bir yansıması olarak, kümbet mimarisi denilen mimarinin bir yansıması olarak yapılmıştır. Burada Ata’nın etrafında vazolarda topraklar bulunur. 81'i bizim coğrafyamızdan. Diğerleri Kıbrıs, Azerbaycan ve Süleyman Şah Türbesi'nden de topraklar var.

*Sen şimdi aşağıya, mezar katına indin ama bu esas lahidin olduğu yerde benim çok etkilendiğim başka bir hal var Nezih. Çok özel seçilmiş bu tasarım aslında mimarlık buydu bence. Tam bu işte bizim dediğimiz, anlattığımız kırmızı mermerin altında çelenk koyulan platform eğik olarak yapılmıştır. Mecbur eğilmen gerekiyor. Buna benzer bir şey aynı zamanda Aslanlı Yol ’da var. 5 cm arayla asimetrik olarak dikkat etmezsen düşersin. Orada da saygıyla yürünsün için yapılmıştır. Bunlar bilinçli olarak düşünülmüş iki tane tasarım.

Tabii biz hep şeyden konuşuyoruz Taner. Şimdi Anıtkabir dediğimiz yer, bir anıt mezar alanı var. Bir de Barış Parkı denilen bir alan var. Barış Parkı ayrıca konuşulması gereken bir şey. Çünkü oradaki ağaçlar, geldikleri ülkeleri peyzajı falan çok önemli bir şey. Fakat tabii şu anda da biz bu anıt mezarın da neredeyse yarısını konuştuk gibi. Asıl alttır. Çünkü burada müze var, sergi salonları var, koridorlarda dehlizlerde anlatılan bilgiler var. Bir de asıl önemlisi kütüphane var. Atatürk'ün olduğu kitaplar var ve büyük panoramalar var. Bunlar yeni yapıldı ama çok güzel, çok etkileyici şeyler. Anıtkabir tabii yaşayan, büyüyen ve gelişen bir yer.

Mesela Atatürk'ün yazdığı kitaplar var. Geometri, vatandaşlık bilgisi var. Yani Atatürk aslında sadece okur değil, yazar. Dolayısıyla zaten okuduğu 4 bin küsur kitabın adını yazdılar, bilmem ne kadar cilt oldu biliyorsunuz.  Atatürk'ün okuduğu kitaplar böyle bir şey.  Bu nedenle kütüphanenin çok özel bir şeyi var.

Oradaki Dehlizlerin de çok büyük önemi var. Çünkü orada Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki olan çok önemli olayları resimler ve şeylerle anlatılıyor. Yani kıymetli eşyaları var. Bu tam şeyle oraya denk düşüyor bu Atatürk'ün şahsi eşyaları. İnkılap Kulesi'nin olduğu yere. Aslında bu müze tarafına giriş, bizim Misakı Milli Kulesi dediğimiz yerden dolayı giriliyor. Ondan sonra kordonları dolaşıyorsunuz, bir de orada büyük bir sergi alanı var. Asıl kültür birikimi de burada. Mesela Lozan'ın bir sonucu, parçalanmış Türkiye haritasını, Sevr’in sonucunda ortaya çıkan haritayı orada görebiliyorsunuz. Nasıl bir ülkeyi teslim alıp kurtardığımızın bir belgesidir bu. Dolayısıyla Anıtkabir hem Anadolu coğrafyasının hem de kurtuluş mücadele tarihimizin bir kültürel göstergesi ve anıtlaşmış öyküsüdür. Böyle olduğu için bu kadar titiz davranılmıştır.

Nezih Kuleyin gerçekten önemli tarzda bir anlatımla bu önemli kurganı, bizim için en kıymetli anıtı bize yeniden yaşattı. Bu anlatımla Anıtkabir’i bir daha görmenizi tavsiye ediyorum…