8 Mart'ta Dünya Kadınlar Günü’nü henüz geçirmişken bu önemli güne bizim de bir armağanımız olsun istedim ve çok sevgili dostum, arkadaşım Nezih Kuleyin ile beraber sizlere çok güçlü bir Türk kadınından bahsedeceğiz. Nezih Kuleyin bir yazar, araştırmacı. Zaten programlarımı takip edenler kendisini iyi tanıyorlar.
Açıkçası Nezih'in kişisel çabalarıyla ortaya çıkardığını düşündüğüm, onu iyi bildiğim bir hanımefendiyi, bir Türk kadınını konuşmak istiyoruz bugün. Daha önce duyduğunuzu hiç zannetmiyorum. Çok özel birinden bahsedeceğiz. Hatta Nezih onun yazdığı kitabıyla beraber geldi.
Nezih, bu hanımefendiyi bir anlatır mısın? Çok kıymetli bir Türk kadınından bahsediyoruz. Bence Türkiye'de adına günler düzenlenmesi gereken, belki de haftalar düzenlenmesi gereken önemli bir kadın. Kimdir Behire Hakkı?
*Behire Hakkı, 1890 yılında doğmuş ama ben şöyle diyorum, herkes kadınlar için bir şey yaptı ama onun kadar anlamlısını kimse yapmadı. Türkiye'de bir kadın olarak onun kadar anlamlı bir çalışmayı hem kadınlar için hem de ülke için yapan başka birisinin olduğunu zannetmiyorum. Neden diyeceksin? Şimdi Behire Hakkı Fransa'da moda ve terzilik eğitimi görmüş. 1890'da doğmuş. Yaklaşık 1915-16'larda İstanbul’da Osmanlı Kadınlara Yardım Derneği, şimdi Türkçe ‘ye çevirirsek, o zamanki adı Osmanlı Müdafaa-i Nisvan Cemiyeti. Bunun 1913'deki kongresinde Behire Hakkı bir karşı görüş öne sürüyor. Diyor ki, bizim yaptığımız iş doğru değil. Biz ne yapıyoruz? Para topluyoruz. Kendi paralarımızdan koyuyoruz. İşte savaş mağduru, fakir kayıtlılara gidip yardım ediyoruz. Diyorlar ki, ne yapacağız? Diyor ki, kadınları kurtaracak güç dışarıdan gelecek para değildir, kadınların kendisidir. Ne yapmak lazım, kadınların kendi paralarını kendileri kazanacakları bir yöntem geliştirmemiz gerekiyor. Diyorlar ki, ne yapacaksın? Diyor ki, ben ayrı bir şey kuracağım. Ve ayrılıyor dernekten. Kendisi, Türk Kadınları Biçki Yurdu diye bir yurt kuruyor. Dolayısıyla şöyle bir şey yapıyor. Bir evinin üstünü yurt yapıyor. Yurt derken işte kadınların gelip kalabilecekleri odalara dönüştürüyor. Altını da biçki atölyesi yapıyor. Ve inanılmaz derecede zarif elbiseler, inanılmaz derecede nitelikli şeyler üretiyorlar.
Ve tabii o kadar bilgili ki işte bu kitaplardan üç tane yazıyor. Ama bu şey tedrisat değil, iptidai. İlk aşaması. Bundan sonra tedrisat-ı aliye ve tedrisat-ı taliye diyor. İki tane daha kitap yazıyor. Yani gelişmiş tedrisat ve... Ve farklı ilave öğrenilmesi var. İlaveleri. Ve tabii bu çok enteresan. Ben bunu nerede rastladım? Sabiha Sertel 1919'da bir yıl süren bir gazete çıkartıyor. Adı Büyük Mecmua. Bu Büyük Mecmua ‘da bir habere rastladım. Haberde diyor ki, Türk Kadınları Biçki Yurdu'nun elbiselerinin bir şey yapılmış. Küçük bir fuar gibi bir sürü şey katılmış. Türk Kadınları Biçki Yurdu da katılmış. Türk Kadınları Biçki Yurdu'nun elbiseleri o kadar çok ilgi gördü.
Ve o elbiseleri giyen Türk kadınları Rum ve Ermeni kadınlar tarafından kıskanıldı diyor. Şimdi aslında dikkatli bakarsak kitaba gerçekten mükemmel çizimler var. Bunun içinde patronlar var. Çıkış teknikleri var. Fakat burada yapılması gereken şey şu. Bu kadınlar bu elbiseleri çok zengin kadınlara satıyorlar. Ama bir yandan da başka bir şey yapıyorlar.
Savaş başlamış. Birinci Dünya Savaşı, Çanakkale Savaşı da başlıyor sonra. Çanakkale Savaşı'ndaki Türk ordusuna elde ettikleri parayla üniforma dikmeye başlıyorlar. Üniformaları ücretsiz gönderiyorlar. Şimdi rakamlar tartışmalı ama 100 bin civarında üniforma gönderdikleri söyleniyor Çanakkale'ye.
Sonra Kurtuluş Savaşı başlıyor ve Kurtuluş Savaşı'na da üniforma göndermeye başlıyorlar. Daha da enteresan şeyler. Bütün bunların parasını yani bu üniformaların parasını kendilerine topluyorlar. Bugün bunu yapacak insan var mıdır bilemiyorum. Atletler dikiyorlar. Üniformalar dikiyorlar.
Ben aslında bunu biraz şüpheleniyordum. Neden şüpheleniyordum biliyor musun? Kurtuluş Savaşı resimlerine bakıyordum ben. O savaş şartlarında bizim subayların üniformaları hakikaten düzgündü yani. Savaşan bir ordu. Hiç öyle paspal filan üniforma yok.
Mustafa Kemal ve çevresindeki subaylara bakarsan şey. Demek ki büyük bir destek var. Yani İstanbul'dan Anadolu'ya savaş kıyafeti geliyor. Ve bunların arkasındaki en önemli güçlerden bir tanesi tabii. Sadece o değil. Çünkü ordunun da çabaları var.