Dedikodu…
İnsana hafif gelir ama tarih boyunca en ağır yükleri o taşımıştır.
Kimi zaman bir toplumu ayakta tutan görünmez bağ olmuş, kimi zaman aynı toplumu içten çökerten sessiz bir zehir.
Sözün Gölgede Değişen Hâli
Türkçedeki “dedikodu” kelimesi her ne kadar masum bir aktarım gibi görünse de, sözün asıl kıvrıldığı yer gölgede başlar.
Bir bakış, bir nefes, bir vurgudaki yarım ton değişiklik…
Söz artık sahibinin değil, niyetin kontrolündedir.
Ve niyet yayılmaya başladığında, kimse onu geri toplayamaz.
Saraylardan köy meydanlarına, çarşılardan günümüzün dijital dünyasına kadar her çağın kendi dedikodu ekonomisi olmuştur. İnsan sadece ekmekle değil, hikâyeyle yaşar. Hikâye yoksa uydurur; uyduramazsa büyütür.
Güçsüzün Silahı, Güçlünün Sis Bombası
Dedikodu tuhaftır…
Hem en güçsüzün hem de en güçlü olanın silahıdır.
Köylü kadının fısıltısı ağayı sarsabilir.
Saraydaki bir cariyenin yarım cümlesi sadrazam devirebilir.
Bugün ise bir tweet, bir linci başlatabilir.
Güçsüzler dedikoduyla adaletsizlikten intikam alır;
Güçlüler dedikoduyla rakiplerini görünmez bir sisin içine hapseder.
Dedikodu bazen merakın oyuncağıdır, bazen hunharca kullanılan bir bıçak.
Psikolojinin Karanlık Aynası
İnsan tamamlayamadığı duyguların boşluğunu dedikoduyla doldurur.
Haset, kıskançlık, merak, belirsizlik…
Hepsi dedikodunun mayasında vardır.
Bir başkasının hayatını konuşmak, kendi hayatının eksiklerini bir süre unutturur.
Dedikodu çoğu zaman kişinin kendisiyle yüzleşme korkusudur; “öteki” üzerinden nefes alma çabasıdır.
Toplumun Gayriresmî Arşivi
Dedikodu aynı zamanda bir toplumun gayriresmî hafızasıdır.
Resmî belgeler toplumun görünen yüzünü kaydeder;
Dedikodu görünmeyen yüzünü…
Kahvehanelerdeki laflar, cami avlusundaki söylentiler, sokak arasındaki iki cümle…
Hepsi toplumun kimden korktuğunu, kimi sevdiğini, kimi dışladığını anlatır.
Antropologlar, kabile toplumlarında dedikodunun düzeni sağladığını söyler.
Dedikodu, topluluğun iç denetim mekanizmasıdır; ödülü ve cezası sözdedir.
Suçlu Kim?
Dedikoduyu kim başlatır?
Aslında kimse.
Sözün sahibi vardır ama dolaşan niyetin sahibi yoktur.
Dedikodu havaya salınmış bir enerji gibidir; kimin üzerine konacağını kimse bilemez.
Son Söz – Sözün Yürüyüşü
Dedikodu insanın insana kurduğu en eski iletişimdir.
Kimi zaman masum bir merak,
kimi zaman bir linç girişimidir.
Mesele dedikoduyu yok etmek değil;
onun ne zaman zararsız bir söylenti, ne zaman bir toplumsal infaz olduğunu fark edebilmektir.
Çünkü unutma:
Toplum neyi konuşuyorsa, aslında onu özlüyordur.
Neyi yaymayı seçiyorsa, onu saklayamıyordur.
Kimin adını dolaşıma sokuyorsa, ondan korkuyordur.