Bir zamanlar Roma İmparatorluğu’nun merkezinde, Senato’da alınan kararların arkasında Ankara’dan gelen sesler vardı. Bugün adı bile unutulmuş olan bu üç kişi, Roma Senatosu’na Galatya’nın kalbinden, Ancyra’dan gitmişti. Taşralıydılar ama taşların ardında kaybolmadılar. Adları, yazıtlarda, sessiz harflerle bugüne kadar ulaştı.
Ankara’nın Roma dönemindeki adıyla Ancyra, Galatya Eyaleti’nin başkentiydi. Augustus’un anılarını kendi eliyle yazdırdığı “Res Gestae Divi Augusti” metni de burada, bir tapınağın duvarına kazındı. Ama Ancyra yalnızca bir yazıtlar şehri değildi. Roma’nın yönetici sınıfına insan da verdi.
BİRİNCİ GÖLGE: T. FLAVIUS ARISTION
MS 2. yüzyılda yaşadığı düşünülen Aristion, Ancyra doğumlu. Bir mezar yazıtında, praetor unvanıyla anılıyor. Bu, yargı yetkisine sahip yüksek bir görevdi. Flavius ailesi, muhtemelen Roma vatandaşlığı kazanmış bir yerli aileydi. Aristion, bu ailenin Roma’ya açılan yüzüydü. Ve bugün, Ankara’da sessiz bir taşta adı yazılı duruyor.
İKİNCİ GÖLGE: L. ANTONIUS ALBUS
Bu ismin Ancyra kökenli olup olmadığı konusunda tartışmalar var. Ancak Ankara çevresinde bulunan bir Latince yazıt, onun burada yaşamış olabileceğini düşündürüyor. Roma’daki unvanı consularis olabilir; yani senato kökenli, yüksek idari görevlerde bulunmuş biri. Ancyra’dan çıkıp Roma’ya uzanan ikinci gölgedir Albus.
ÜÇÜNCÜ GÖLGE: M. ULPIUS AELIANUS
Galatya Eyaleti’ne imparator adına valilik eden Aelianus, aynı zamanda Roma Senatosu’nda görev yapıyordu. İmparator Traianus dönemine yakın bir tarihte yaşamış olduğu sanılıyor. Hem askerî hem sivil erk taşıyan bir yöneticiydi. İsmi bugün bazı taşlarda hâlâ okunabilir.
GÖLGELER NEDEN UNUTULDU?
Ankara’nın bu isimleri neden yok sayıldı? Belki de bilinçli bir tercihle… Roma ile bağ kurmak yerine, Anadolu’nun başka katmanlarına yönelindi. Ama Roma, bu kentin tarihinde büyük bir katmandır. Ve bu isimler, sadece bireysel başarı öyküsü değil; uygarlığın taşrada nasıl kök saldığının kanıtıdır.
BU YAZITLAR NEREDE?
Bazı yazıtlar Augustus Tapınağı çevresinde, bazıları ise Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin arşivlerinde bulunuyor. Henüz geniş çapta teşhir edilmiyorlar. Ama epigrafi uzmanlarının ellerinde parlayan sessiz belgeler bunlar. Yazının amacı da bu belgeleri biraz olsun görünür kılmak.
Ankara’dan Roma Senatosu’na uzanan yol, yalnızca bir jeopolitik geçiş değil; aynı zamanda uygarlığın gölgeli belleğinde bir yürüyüştür.
Taşlara dikkatli bakarsanız, bu üç gölgeyi siz de görebilirsiniz.
GİZLENENİN PEŞİNDE’DEN NOT
Bu yazı, “Gizlenenin Peşinde” serisinin bir parçasıdır. Tarihin unuttuğu taşlar arasında adım adım iz süren bu yolculuk, Ankara’nın Roma ile olan bağlarını ortaya koymaya çalışır. Bugün belki sokaklarda adları yok. Ama senato kayıtlarında, mezar taşlarında, imparatorluk haritalarında hâlâ yaşıyorlar.
Taşlar sustuğunda tarih biter sanmayın.
Biz taşların fısıltısını dinlemeye devam edeceğiz.