Bazı isimler vardır; kitaplardan değil, okul sıralarından çıkar.
Arşivlerin tozundan değil, bir arkadaşın sesinden yükselir.
Üstelik aradan altmış küsur yıl geçmişken…

Kastamonu’da, Abdülhak Hamit İlkokulu.
Aynı sıraları paylaştığımız sevgili arkadaşım Bülent Bayburtoğlu, yıllar sonra bir sohbetin ortasında bir isim söyledi:
Jovan Çavuş.

Ne bir tarih dersi vardı o anda,
ne bir müzik sohbeti.
Sadece geçmişten gelen bir kelime…
Ama bazı kelimeler vardır, insanın içini yoklar.
Bu da öyleydi.

OSMANLI’NIN ÇAVUŞU

“Çavuş” lakabı, bir müzik mahlası değildir.
Bu, Osmanlı ordusunda alınmış bir rütbedir.
Disiplin, emir, hiyerarşi demektir.

Jovan, Balkan–Anadolu hattında yetişmiş, Osmanlı askerî kültürünü bilen, Türkçeyi asker ağzıyla konuşan, makam bilgisini notadan değil kulaktan öğrenmiş bir adamdır. Yunan kaynakları onu genellikle İstanbul çevresine yerleştirir; ama Anadolu içiyle, özellikle Kastamonu hattıyla ilişkilendirilen sözlü anlatılar da boşuna değildir.

Bir çocuğun belleğine girmişse,
bir okul sırasına kadar ulaşmışsa,
bu isim oralarda yaşanmıştır.

SINIRIN ÖTESİNDE BİR SES

Cumhuriyet’in ve imparatorluğun dağılış yıllarında Jovan Çavuş, yolunu Yunanistan’a düşüren binlerce “arada kalmış” insandan biridir. Resmî mübadil değildir ama mübadil ruhunu iliklerine kadar taşır.

Atina ve Pire’nin kenar mahallelerinde, bugün Rebetiko dediğimiz müziğin en sert, en karanlık damarlarından birini açar. Onun müziği ne tam Yunan’dır ne tam Osmanlı. Daha doğrusu, ikisinin de yetim kalmış hâlidir.

Besteleri kısa ve keskindir.
Süs yoktur.
Gösteriş yoktur.
Askerî bir disiplinle çalınmış, acıyla susmuş melodiler vardır.

Bu yüzden Rebetiko tarihinde adı hep biraz kenarda durur.
Yıldız olmaz.
Efsaneleşmez.
Ama unutulmaz.

AÇLIKTA SÖNEN BİR EV

Hikâyenin en karanlık yeri burasıdır.

II. Dünya Savaşı sırasında, Alman işgali altındaki Yunanistan büyük bir açlık felaketi yaşar. Atina sokaklarında insanlar sessizce düşer, evler birer birer söner.

Jovan Çavuş da o evlerden biridir.
Eşiyle, çocuklarıyla birlikte…

Anlatılar farklıdır ama sonuç aynıdır:
Önce çocuklar, sonra eşi, en sonunda Jovan.
Silah yoktur.
Hastalık yoktur.
Sadece açlık.

Rebetiko tarihinin belki de en sessiz ölümüdür bu.

TARİH NEREDE SAKLANIR?

Jovan Çavuş’un adı büyük tarih kitaplarında uzun uzun anlatılmaz.
Akademik dünyada dipnot bile olmayabilir.
Ama bu, onun yaşamadığı anlamına gelmez.

Çünkü tarih bazen:

  • Arşivde değil
  • Üniversitede değil
  • Resmî kayıtta değil

Bir okul sırasının belleğinde saklanır.

Ben bu ismi bir kitaptan değil,
Kastamonu’da Abdülhak Hamit İlkokulu’nda,
aynı sırayı paylaştığım arkadaşımdan duydum.
Altmış küsur yıl sonra.

Bazı hayatlar kitaplara girmez.
Ama arkadaşların hafızasında kaybolmaz.

İşte bu yüzden hâlâ Gizlenenin Peşindeyiz.