Ankara’nın Altındağ ilçesinde, Hacı Bayram Camii’nin hemen arkasında duran Augustus Tapınağı, aslında yalnızca Roma döneminden kalma bir yapı değildir. Burası, aynı zamanda dünya tarihinde eşi az bulunan bir anıtı da bünyesinde saklar. Roma’nın ilk imparatoru Augustus’un kendi hayatını ve yaptıklarını anlattığı bir metin, hem Latince hem de Yunanca olarak bu tapınağın taş duvarlarına kazınmıştır. Bugün bu yazıt, sadece Roma tarihinin değil, Ankara’nın da önemli bir kültürel mirasıdır.
Bu yazıt, Augustus’un yaptıklarını kendi ağzından anlatan, imparatorun kendini nasıl görmek istediğini yansıtan bir tür taşlara kazınmış otobiyografi gibidir. Dünyanın dört bir yanına kopyaları gönderilmiş olsa da, en eksiksiz ve en iyi korunmuş hali Ankara’daki tapınağın duvarlarında duruyor. Tarihçiler buraya “Monumentum Ancyranum” yani “Ankara Anıtı” diyorlar.
Ama burası sadece eski taşlar ve metinlerden ibaret değil. Aslında bir siyaset mesajı taşıyor. Augustus, kendi başarılarını, imparatorluk yönetimini, yaptığı bağışları ve halkına bıraktığı mirası bu yazıtla anlatıyor. Nasıl hatırlanmak istediğini, geleceğe ne bırakmak istediğini adeta bu taşlara kazıyor. Bu yüzden ben bu yazıtı “Yazıtlar Kraliçesi” olarak adlandırmayı tercih ediyorum.
Ernest Manbury’nin Ankara Anlatısı
1930’larda Ankara’da bulunan Ernest Manbury, Ankara Gezi Rehberi adlı kitabında bu tapınağa özel bir yer ayırır. Onun için Augustus Tapınağı, sadece taş ve duvarlardan oluşan bir yapı değil; Roma tarihini en iyi anlatan belgelerden biri olarak önemlidir. Manbury’nin kitabı benim için adeta başucu kitabı gibi. Zaman zaman ona danışıyor, Ankara üzerine anlatılarımı onun metinlerinden besliyorum. Aynı zamanda Gizlenenin Peşinde programlarımda da bu değerli kaynaktan sıkça yararlanıyorum.
Manbury, tapınaktaki yazıtların hem Latince hem Yunanca olarak neredeyse eksiksiz şekilde korunmuş olmasını bir “dünya tarih şansı” olarak görür. Gerçekten de böylesine iki dilli ve sağlam bir metin dünya çapında ender bulunur.
Taşlara Kazınan İmparatorun Sözü
Bu yazıt, Augustus’un çocukluğundan ölümüne kadar hayatını, yaptığı işleri, imparatorluğun nasıl yönetildiğini, halkına sunduğu yardımları ve düzenlediği törenleri detaylarıyla anlatır. İmparatorun en meşhur sözü belki de şudur:
“Ben, Roma’yı tuğladan aldım, mermerden bıraktım.”
Bu cümle, onun nasıl bir lider olarak görülmek istediğini en güzel şekilde özetler.
Ankara’nın Tarihteki Yeri
Ankara’da bu yazıtın bulunması, sadece Roma tarihçiliği için değil, kent tarihimiz açısından da çok önemlidir. Çünkü o dönemde Ankara, Galatya Eyaleti’nin başkentiydi ve bölgenin siyasi merkezi konumundaydı. Bu yazıtın burada olması, kentin o dönemki rolünü de bizlere hatırlatır.
Günümüzde Yazıtın Anlamı
Son olarak, bu tapınağın ve üzerindeki yazıtların bugün Ankara’nın kentsel belleğinde önemli bir yeri var. Gizlenenin Peşinde programında Prof. Dr. Mehmet Tunçer’le konuşurken de bunu detaylıca konuştuk. Tunçer, Augustus Tapınağı’nın sadece bir arkeolojik kalıntı olmadığını, Ankara’nın geçmişten bugüne uzanan çok katmanlı hafızasının bir parçası olduğunu vurguladı. Hacı Bayram Camii gibi Osmanlı dönemi yapılarıyla yan yana durması da bu belleği zenginleştiriyor.
Taşlarda Yaşayan Hatırlanma İsteği
Bu yazıt, sadece geçmişte yaşanmış olayların kaydı değil; bir insanın, bir liderin nasıl hatırlanmak istediğine dair bilinçli bir mesajdır. Augustus’un taşa kazınmış bu arzusu, bugün hâlâ Ankara’nın tam merkezinde, bu eski duvarlarda yaşamaya devam ediyor.
İşte bu yüzden, Ankara’daki bu eşsiz yazıt, sadece Roma tarihinin değil, insanlığın ortak hafızasının da önemli bir parçası. “Yazıtlar Kraliçesi” unvanını sonuna kadar hak ediyor.