Zafer Gazetesi okurlarım yeni bir konu ile karşınızdayım. Nazım Hikmet, herkes tanıyor. Dünyaca ünlü, büyük Türk...

Zafer Gazetesi okurlarım yeni bir konu ile karşınızdayım. Nazım Hikmet, herkes tanıyor. Dünyaca ünlü, büyük Türk şairimiz. Resim yaptığı bilinmiyor. Yaptığı resimlerde kayıp. Biz bugün size bir resmini getirdik. Beni çok heyecanlandırıyor, bu resme bu kadar yakın olmak. Bunu Nazım’ın yaptığını biliyoruz. Az bilinen 15-16 tane resmi olduğu söyleniyor sadece, bunlardan bir tanesi bu. Bu resmi Fatma Tuna hanım ki bir Ankara gönüllüsü, Ankara sevdalısı, bir resim sevdalısı, Ankara Kalesinde de, Galeri Z’nin sahibi. Kendi özel arşivinden çıkardı, bu resimle bizi tanıştırdı, buluşturdu. Kayıptı ve yeni bulundu. Nazım Hikmet 1940 yılında, Çankırı hapishanesinde yattığı sırada, tanışmış olduğu bu fırıncı İbrahim Efendi’nin resmini yapıyor. İbrahim Efendi bir süre Nazım Hikmet ile iyi arkadaşlık yapıyor. Dolayısıyla bu resim yapılıyor. Baktığınız zaman, İbrahim Efendi’nin de gözlerinden böyle bir zeka fışkırıyor ve üzerindeki kıyafetlerinden de bir Ankaralı olduğunu çıkarıyoruz. İbrahim Efendinin de hapishaneye düşme sebebi, rivayetlere göre, o günün şartlarında karne günlerinde, karnesiz ekmek satmak. O kadar iyi arkadaş oluyorlar Nazım Hikmet’le. Ki Nazım Hikmet ona bir de hapishanede yazmış olduğu, şiir defterini hediye ediyor ama Nazım Hikmet’in Türkiye’den kaçmasından ve Türkiye’deki rejimin onu yasaklamasından dolayı, o kadar büyük korkular yaşıyor ki, o korkular bu resme yansımış. Üzerinde izler var. Hakikaten bir saklanma sorunu olduğu anlaşılıyor. Saklamak için dörde katlıyorlar. Şiir defterini de tavan arasına atıyorlar. Aradan seneler geçtikten sonra ev yıkıldığında, o şiir defteri bir daha bulunamıyor ama Nazım’ın bu resmi demek ki daha kolay saklandı.

20 yıldan fazla. 1991 yılıydı sanıyorum, bana getirilmişti, önce Çankaya’daki galerimde sergiledim. Tabi konusu itibariyle herkesin merakını cezbedicek bir şey değil. Bu resim daha ziyade, Nazım Hikmet gönüllerinin, Nazım Hikmet koleksiyonerlerinin alabileceği bir resim. Bunu isteyenler oldu ama ben vermek istemedim. Ben götürüp kendi evimi assam bunu, ben seyredeceğim veya bana gelenler görebilecek. Halbuki bunun daha açık bir alanda, daha kamusal bir alanda sergilenmesi gerek. Nazım Hikmet’in sanatçısı olduğunu herkes öğrenmeli. Nazım Hikmet’in yaptığı bu resim, sadece onun yaptığı bir tane resim değil. Nazım Hikmet’in bir özelliği de, çevresindeki insanları bilinçlendirmek, öğretmek eğitmek. Dokuz buçuk ay, Çankırı hapishanesinden sağlık sorunlarıyla nakledildiği, Bursa hapishanesinde de İbrahim Balaban gibi bir değeri yetiştirmiş bir sanatçı. Kan davası yüzünden, hapishaneye düşmüş bir katil.

Sonra Türkiye’nin en büyük ressamlarından biri oluyor. 1946 yılında Nazım Hikmet, Çankırı hapishanesine gönderildiğinde, eşi Piraye’de Çankırı’ya yerleşiyor bir süre. Birlikte hayelleri de zaman zaman dışarı çıkabilme ihtimali. Dokuz buçuk ay boyunca bunu yapamıyorlar, sonrada dayısı yanılmıyorsam Ali Fuat Cebesoy’dan rica ediyorlar. Sağlık sorunları nedeniyle, kaplıcası olan bir kentte mapusluk hayatını sürdürebilmesi ile ilgili olarak. Sonrasını biliyoruz. Çok bilinmeyen bir başka konuda buluşmak umudu ile esen kalın.