Sosyal medya fenomeni Nihal Candan’ın anoreksiya nervoza nedeniyle hayatını kaybetmesi, bir gerçeği tokat gibi yüzümüze çarptı: Zayıflama takıntısı ölümle sonuçlanabiliyor.

Anoreksiya nervoza, sıradan bir kilo verme çabası değil; hem fiziksel hem de psikolojik boyutları olan ölümcül bir hastalık. Adı pek bilinmese de etkisi derin. Özellikle genç kızlar, mankenler, sosyal medyada "güzel" görünmeye çalışan gençler… Bu baskının gölgesinde yaşarken, farkında olmadan kendi bedenlerini açlığa mahkûm ediyorlar.

İnce kalma uğruna göz göre göre erimek

Moda dünyası ve dijital platformlar, zayıf bedeni “ideal” olarak pazarlıyor. Filtreli fotoğraflar, ‘fit’ influencer’lar, her yerde mükemmel vücutlar… Özellikle ergenlik dönemindeki çocuklar bu dayatmalar karşısında savunmasız kalıyor. Kendini beğenmeyen, yeterince ince olmadığına inanan gençler, bilinçsizce diyetlere başlıyor. Sonrası bir çığ gibi büyüyor: Az yemek, hiç yememek, ağır egzersizler, zararlı zayıflama kürleri…

Ve sonuçta ortaya çıkan şey sadece zayıflık değil, kelimenin tam anlamıyla hayati tehlike.

Yeme bozukluğu değil, “Yaşam Bozukluğu”

Anoreksiya yalnızca yeme alışkanlığının bozulması değildir. Bu hastalık, insanın kendi bedenine yabancılaşmasının, özsaygısını yitirmesinin ve kontrolü kaybetmesinin bir tezahürüdür. Psikolojik boyutu göz ardı edilemez.

Kimi zaman mükemmeliyetçilik, kimi zaman depresyon ya da anksiyete, bu hastalığın zeminini hazırlar. Özellikle ailede benzer vakaların görülmesi, genetik yatkınlık ihtimalini akla getiriyor. Yani bir bireyin anoreksiya ile karşı karşıya kalması, sadece yediklerinden değil, yaşadıklarından da kaynaklanabilir.

Teşhis koymak, hastalığı tanımakla başlar

Anoreksiyanın belirtileri oldukça sinsi ilerler. Halsizlik, iştahsızlık, ani kilo kaybı, adet düzensizliği, kemik erimesi… Ancak asıl tehlike, bireyin bu belirtileri görmezden gelmesi. Çünkü zayıflamayı başarı, aç kalmayı irade, bedenini küçültmeyi güç zanneden bir algı var ortada.

Bu noktada ailelerin, öğretmenlerin ve yakın çevrenin uyanık olması şart. Hastalığın teşhisi sadece doktor muayenesiyle değil, hastayı dinleyerek, anlayarak, duygularını çözümleyerek de konmalı.

Tedavisi mümkün

İyi haber şu: Anoreksiya tedavi edilebilir. Ancak bu yol, yalnızca diyet listeleriyle yürünmez. Psikolojik destek şart. Özellikle benlik saygısını yitirmiş bireylerde, ruhsal onarım büyük önem taşır. Depresyonla, kaygıyla mücadele edilmeden sağlıklı beslenmeye dönüş mümkün değil.

Beslenme uzmanları, psikiyatristler, aile hekimleri... Tüm bu birimlerin ortak çalışmasıyla hasta yeniden sağlığına kavuşabilir. Ama bu süreçte en büyük görev, bireyin kendisine düşüyor: Kendini olduğu gibi kabul etmek, dış dünyanın baskılarından arınmak.

Güzellik ölçü birimi kilo değil

Toplum olarak kendimize şu soruyu sormak zorundayız: Güzellik gerçekten kaç kilo? Bir genç kadın sadece zayıf diye mi alkışlanmalı? Sosyal medya algoritmalarının çizdiği ideal beden, neden gerçeğimiz haline geldi?

Bu hastalıkla mücadele etmek istiyorsak önce bakış açımızı değiştirmeliyiz. Çünkü beden algısı değişmedikçe, çocuklarımız bu görünmez savaşta kaybetmeye devam edecek.

Zayıflık, sağlık değildir. Aç kalmak irade değildir. Ve anoreksiya, sadece bir “zayıflama hastalığı” değil, ölümle burun buruna gelmektir.