27 Mayıs 1960, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sarsıcı bir dönüm noktası olarak hafızalara kazındı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, sivil siyasete doğrudan müdahale ettiği ilk olay olan bu darbe, hem demokrasi tarihimizde derin izler bıraktı hem de sonraki askeri müdahalelerin önünü açtı.
Başbakan Adnan Menderes liderliğindeki Demokrat Parti (DP) hükümetinin iktidarı, sabahın erken saatlerinde yapılan askeri bir bildiriyle sona erdirildi. Bu darbe, Türkiye'nin siyasi, sosyal ve hukuki yapısında kalıcı değişikliklere yol açtı.
GERGİNLEŞEN SİYASİ ORTAM VE DARBENİN AYAK SESLERİ
1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti, tek parti döneminin ardından çok partili hayata geçişin sembolü olmuş, halktan büyük destek görmüştü.
Adnan Menderes'in liderliğindeki DP hükümeti, özellikle tarım alanındaki liberal politikalarla ve Batı ile yakınlaşmayla önemli başarılar elde etti.
Ancak iktidarın ilerleyen yıllarında, DP ile muhalefet partileri, özellikle de İsmet İnönü liderliğindeki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) arasındaki gerilim giderek tırmandı.
- Ekonomik Sorunlar: 1950'lerin sonlarına doğru Türkiye ekonomisi, dış ticaret açığı, enflasyon ve döviz kıtlığı gibi sorunlarla boğuşmaya başladı. Bu durum, halkın bir kesiminde DP'ye olan desteği azalttı.
- Siyasi Kutuplaşma ve Baskı İddiaları: DP hükümeti, muhalefetin eleştirilerine karşı giderek daha sertleşen bir tutum sergiledi. Basın üzerindeki baskılar, gazetecilerin tutuklanması, muhalif gösterilerin bastırılması gibi olaylar, siyasi atmosferi gerginleştirdi. Özellikle "Vatan Cephesi" adıyla DP'ye destek veren yayınların artması ve muhalif seslerin kısılması, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirdi.
- Tahkikat Komisyonu: 1960 yılının Nisan ayında DP hükümeti tarafından kurulan "Tahkikat Komisyonu", muhalefetin ve basının faaliyetlerini soruşturma yetkisine sahipti. Bu komisyonun yetkileri, yargı yetkisini aşan ve anayasa dışı olduğu gerekçesiyle büyük tepki çekti. Komisyonun kurulması, ordu içindeki darbe yanlısı grupların harekete geçmesi için son kıvılcım oldu.
- Üniversite Olayları: Özellikle üniversite gençliği, DP iktidarının politikalarına karşı sesini yükseltmeye başlamıştı. Nisan sonu ve Mayıs başlarında İstanbul ve Ankara'da üniversite öğrencileri arasında çıkan olaylar, gerilimi daha da artırdı. Polis ve ordu, bu gösterilere müdahale etti ve bazı öğrenci ölümleri gerçekleştiği iddiaları gündeme geldi.
ASKERİN İKTİDARI DEVİRMESİ
Tüm bu gelişmelerin ardından, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde "Milli Birlik Komitesi" adını alan bir grup subay, darbe kararı aldı.
Bu grup, orgeneralden yüzbaşıya kadar farklı rütbelerden subaylardan oluşuyordu ve başlarında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel bulunuyordu.
Ancak daha sonra Cemal Gürsel'in darbenin liderliğini fiilen üstlendiği görüldü.
27 Mayıs 1960 Cuma günü sabah saat 04.30'da, radyolardan Cemal Gürsel imzalı bildiri okunmaya başlandı:
"Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin içinde bulunduğu buhrandan ve buhranın devamından doğan zararları önlemek ve milleti içine düştüğü buhrandan kurtarmak maksadıyla, idareye el koymuştur. Bu harekat, ne şahsi ihtiras, ne de zümre faydası peşinde koşan bir hareket değildir. Maksat, Türk Demokrasisini hürriyetine kavuşturmak, bu uğurda yapılan gayretleri nihayetlendirmek ve memleketi layık olduğu medeniyet seviyesine ulaştırmaktır."
Bildiride, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yönetime el koyduğu, Meclis'in ve hükümetin feshedildiği, siyasi faaliyetlerin yasaklandığı ve sokağa çıkma yasağı ilan edildiği belirtiliyordu.
Başbakan Adnan Menderes ve hükümet üyeleri ile DP milletvekilleri tutuklanmaya başlandı. Darbe, büyük şehirlerde hızla kontrol altına alındı ve direnişle karşılaşılmadı.
YASSIADA VE İDAMLAR
Darbe sonrası, tutuklanan Demokrat Partililer Yassıada'ya götürüldü ve burada yargılanmaya başlandı. "Yüksek Adalet Divanı" adı altında kurulan mahkeme, Başbakan Adnan Menderes, Cumhurbaşkanı Celal Bayar, bakanlar ve DP milletvekilleri hakkında çeşitli suçlamalarla (Anayasa'yı ihlal, yolsuzluk, Kırşehir olayı, Bebek Davası vb.) davalar açtı.
Yaklaşık bir yıl süren yargılamaların ardından, 15 Eylül 1961'de mahkeme kararlarını açıkladı. 15 kişinin idamına, 31 kişinin müebbet hapse, 418 kişinin çeşitli hapis cezalarına çarptırılmasına ve 123 kişinin beraatine karar verildi.
Verilen idam kararlarının 15'i Milli Birlik Komitesi tarafından onaylandı. Ancak Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile diğer bazı idam mahkûmlarının cezaları yaşları nedeniyle müebbet hapse çevrildi.
16 Eylül 1961'de eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve eski Maliye Bakanı Hasan Polatkan, 17 Eylül 1961'de ise Başbakan Adnan Menderes İmralı Adası'nda idam edildi. Bu idamlar, Türk siyasi tarihinde derin ve kalıcı bir yara açtı.
DARBENİN SONUÇLARI
27 Mayıs Darbesi, Türkiye'nin siyasi ve toplumsal yapısında köklü değişikliklere neden oldu:
- Yeni Anayasa: Darbe sonrası, "Kurucu Meclis" oluşturuldu ve yeni bir anayasa hazırlandı. 1961 Anayasası, daha özgürlükçü maddeler içermesine rağmen, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) gibi kurumlarla orduya siyaset üzerinde daha fazla etki alanı tanıdı.
- Siyasi Hayatta Yeni Düzen: Demokrat Parti kapatıldı ve siyasi yasaklar getirildi. Bu durum, Türk siyasetinde yeni parti ve aktörlerin sahneye çıkmasına yol açtı.
- Askerin Siyasetteki Rolü: 27 Mayıs, Türk ordusunun siyasette doğrudan müdahale edebileceği algısını pekiştirdi. Bu durum, sonraki yıllarda 12 Mart Muhtırası (1971), 12 Eylül Darbesi (1980) ve 28 Şubat Süreci (1997) gibi askeri müdahalelerin yaşanmasına zemin hazırladı.
- Toplumsal Travma: Özellikle idamlar, Türk toplumunda derin bir travmaya yol açtı. Demokrasinin askeri müdahalelerle kesintiye uğrayabileceği korkusu, siyasi kutuplaşmayı daha da körükledi.
- Akademik Hayatta Temizleme: Üniversitelerdeki bazı öğretim üyeleri, darbe sonrası görevden alındı veya ihraç edildi. Bu durum, akademik özerkliğe yönelik bir müdahale olarak görüldü.
DARBENİN MİRASI
27 Mayıs darbesi, üzerinden 64 yıl geçmesine rağmen Türkiye'de hala tartışılmaya devam eden bir konudur. Darbenin "demokrasiyi kurtarma" amacı taşıdığını savunanlar olduğu gibi, onu "demokrasiye darbe vuran bir askeri cunta" olarak görenler de vardır.
Menderes ve arkadaşlarının itibarının iadesi, 1990'ların sonunda TBMM tarafından çıkarılan yasalarla gerçekleşti.
Menderes, Polatkan ve Zorlu'nun mezarları, 1990 yılında İstanbul'daki Anıtmezar'a taşındı.
27 Mayıs 1960, Türk siyasi tarihinin en karanlık sayfalarından biri olmaya devam etmektedir. Olay, Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde karşılaştığı kırılganlıkları ve ordunun siyaset üzerindeki etkisini acı bir şekilde gözler önüne sermiştir.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkesinin önemini her daim hatırlatan bu tarih, Türkiye'nin geçmişinden dersler çıkararak geleceğe yürümesinde önemli bir referans noktasıdır.