19. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu'nun Balkanlar'daki egemenliğini derinden sarsan olaylardan biri olan 1821 Mora İsyanı'nı ve beraberindeki vahşetin yıl dönümü.
Yunan Bağımsızlık Savaşı'nın fitilini ateşlemekle kalmayan bu isyan, aynı zamanda Mora Yarımadası'nda yaşayan Müslüman Türk ve Yahudi nüfusuna yönelik vahşi katliamlara da sahne olmuştur.
Bu katliamların en bilinenlerinden biri olan Monemvasia (Benefşe) Katliamı, bağımsızlık mücadelesinin karanlık yüzünü gözler önüne seren acı bir mirastır.
MORA'DA KOPAN İSYAN
Mora İsyanı, tek bir olayla ortaya çıkmadı; yıllardır süregelen siyasi, sosyal ve dini gerilimlerin bir sonucuydu.
- Fransız İhtilali'nin Etkisi ve Milliyetçilik: 1789 Fransız İhtilali'nin yaydığı milliyetçilik fikirleri, çok uluslu Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşayan farklı etnik gruplar arasında da yankı buldu. Rumlar arasında da bağımsız bir Yunan devleti kurma ideali filizlendi.
- Rusya'nın Kışkırtmaları (Ortodoks Kardeşliği): Rusya, tarihsel olarak Balkanlardaki Ortodoks Hıristiyanları himaye etme politikası izliyordu. Çar Deli Petro'dan itibaren Rusya, Osmanlı topraklarında isyan çıkarmak için aktif olarak çalıştı. Özellikle 1770'teki Orlov İsyanı, bu kışkırtmaların ilk ciddi örneğiydi ve Mora'da büyük bir ayaklanmaya yol açmıştı. Rus ajanlar, Rum ahaliyi Osmanlı'ya karşı isyana teşvik ediyordu.
Az Bilinen Bir Bilgi: 1770 Mora İsyanı'nda, Rusya'nın kışkırtmasıyla ayaklanan Rumların yanı sıra, Rusya'ya karşı çıkan Leh asilzadeleri de Osmanlı'ya sığınmış ve bu durum Osmanlı-Rus gerginliğini artırmıştı.
- Filiki Eterya (Dostlar Derneği) Örgütü (1814): 1814'te Odessa'da kurulan gizli örgüt Filiki Eterya (Philikē Hetairía), Yunan bağımsızlığını hedefleyen en önemli yapılanmaydı. Bu örgüt, özellikle Rusya'nın desteğiyle tüm Rum coğrafyasına yayıldı ve isyanın organizasyonunda kilit rol oynadı.
- Osmanlı'nın İç Güçlükleri: İsyanın patlak verdiği dönemde Osmanlı İmparatorluğu, iç karışıklıklarla boğuşuyordu. Özellikle Tepedelenli Ali Paşa'nın 1820'deki isyanı, merkezi hükümetin dikkatini dağıtmış ve Mora'daki Osmanlı garnizonlarını zayıflatmıştı. Bu durum, isyancılara büyük bir fırsat sundu.
- Korsanlık ve Silahlanma: Mora ve Ege adalarındaki Rumlar, Venedik ve Ceneviz dönemlerinden kalma bir denizcilik geleneğine sahipti. Korsanlık faaliyetleriyle uğraşan Rum ticaret gemileri, isyan patlak verdiğinde yeni silahlarla donatıldı ve isyanın deniz gücünü oluşturdu.
İSYAN'IN KANLI OLAYLARI
Mora İsyanı'nın ilk kıvılcımları, 1821 yılının Şubat ayında Eflak-Boğdan'da Aleksandros İpsilantis liderliğinde başladıysa da, asıl kanlı olaylar Mora Yarımadası'nda yaşandı.
- Paskalya Gecesi Planı: Rum isyancıları, 1821 Paskalya gecesi büyük bir ayaklanma başlatmayı planlıyordu. Ancak 15 Şubat'ta Anabolu'da yaşanan bir olay (iki sarhoş Hıristiyan'ın pazarda ateş açması), isyanın erken açığa çıkmasına neden oldu.
- Ani ve Şiddetli Başlangıç: Planlanan tarihten önce başlayan isyan, Mora Yarımadası'nda hızla yayıldı ve kısa sürede bütün köyleri, kasabaları ve adaları sardı. Rumlar, "kendi millet ve mezhepleri dışındaki herkesi ya öldürmüş, ya göçe zorlamış ya da evlerini yakmıştı." Bu durum, isyanın etnik temizlik karakteri taşıdığını gösteriyordu.
- Katliamlar Başlıyor: İsyanın ilk haftalarından itibaren Mora'da yaşayan on binlerce Müslüman Türk ve Yahudi, hedef haline geldi. Köyler ve kasabalar basıldı, insanlar evlerinden çıkarılarak topluca katledildi. Çocuk, kadın, yaşlı ayrımı yapılmadı. Bu dönemde Mora'da yaklaşık 50.000 Müslüman Türk'ün yaşadığı tahmin ediliyordu. İngiliz tarihçi William St. Clair'a göre, "20.000'i aşkın Türk erkek, kadın ve çocuk, birkaç hafta süren boğazlamalar sırasında Grek komşuları tarafından katledildiler."
MONEMVASİA (BENEFŞE) KUŞATMASI VE KATLİAM
Mora'daki en stratejik kalelerden biri olan Monemvasia (Benefşe), isyanın ilk hedeflerinden biri oldu ve burada yaşananlar, bağımsızlık mücadelesinin en karanlık sayfalarından birini oluşturdu.
- Monemvasia Kalesi'nin Önemi: Mora'nın güneydoğu kıyısında yer alan Monemvasia, doğal bir kayalık üzerine kurulmuş, Venedik döneminden kalma güçlü surlara sahip, stratejik bir kaleydi. Osmanlı garnizonu ve bölgedeki Müslüman Türk ahali, isyanın başlamasıyla kaleye sığınmıştı.
- Uzun ve Açlıklı Kuşatma: Rum isyancılar, Mart 1821'den itibaren Monemvasia'yı kuşattı. Kale içindeki yaklaşık 4000 Müslüman, uzun süre dış dünyadan yardım alamadan direndi. Kuşatma uzadıkça, kale içinde açlık ve susuzluk baş gösterdi. Rivayetlere göre, insanlar hayatta kalmak için kedi, köpek ve hatta ağaç kabukları yemek zorunda kalmışlardı.
- Teslimiyet Vaadi ve İhanet (Temmuz 1821): Aylarca süren açlık ve umutsuzluk sonrası, kale içinde hastalıklar yayılmaya başlamıştı. Dışarıdan yardım gelmeyeceğini anlayan Müslümanlar, insani bir teslimiyet anlaşması umuduyla Rum isyancılarla müzakerelere başladı. Rum liderler, Müslümanların canlarına dokunulmayacağı ve istedikleri yere gitmelerine izin verileceği sözünü verdiler. Anlaşmaya varıldı ve Müslümanlar, 23 Temmuz 1821'de kaleyi terk etmeye başladı.
- Monemvasia Katliamı: Ancak bu sözler tutulmadı. Kaleyi terk eden Müslüman ahali, Rum isyancılar tarafından acımasızca katledildi. Çoğu kadın ve çocuk olmak üzere binlerce Müslüman, canları ve malları için verilen söze rağmen vahşice öldürüldü. Tarihçi William St. Clair, "açlıktan ölmemeleri için teslim olan 1000'den fazla Müslüman'ın, kaleden dışarı çıktıktan sonra Rumlar tarafından boğazlandığını" belirtir. Sağ kalan çok az sayıda kişi ise köle olarak satıldı.
Az Bilinen Bir Gerçek: Bazı kaynaklara göre, katliamdan kurtulan az sayıdaki Türk kadın, güzelliklerine göre Yunan liderler tarafından İngiliz gemi kaptanlarına veya diğer Avrupalılara köle olarak satılmıştır. Bu satışlardan elde edilen gelirler, isyanın finansmanında kullanılmıştır.
Sorumlular ve Uluslararası Tepkisizlik: Monemvasia Katliamı'nın doğrudan sorumluları arasında isyanın yerel liderleri bulunuyordu. Bu katliam ve benzerleri (Tripoliçe Katliamı gibi), Avrupa kamuoyunun dikkatini çekse de, dönemin büyük güçleri, Yunan Bağımsızlık Hareketi'ni destekledikleri için bu vahşetlere yeterince tepki göstermediler. Bu durum, katliamların göz ardı edilmesine ve hatta Yunanistan'ın kuruluşunda "unutulmuş" bir bölüm olarak kalmasına neden oldu.
İSYANIN SONUÇLARI
Mora İsyanı, Osmanlı İmparatorluğu için büyük bir toprak kaybı ve uluslararası alanda büyük bir prestij kaybı anlamına geliyordu.
- Osmanlı'nın Bastırma Çabaları: Sultan II. Mahmud, isyanı bastırmak için büyük çaba gösterdi. Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'dan yardım istedi. Mehmed Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa komutasındaki Mısır ordusu, Mora'ya çıkarak isyanı kanlı bir şekilde bastırmaya başladı.
- Navarin Olayı (1827): İbrahim Paşa'nın Mora'da elde ettiği başarılar, İngiltere, Fransa ve Rusya'yı endişelendirdi. Bu üç devlet, Yunanistan'a özerklik verilmesi için Osmanlı'ya baskı yaptı. Osmanlı'nın bunu reddetmesi üzerine, maliye ve donanma krizi yaşayan Osmanlı-Mısır donanması, 1827'de Navarin Limanı'nda bu üç büyük devletin birleşik donanması tarafından imha edildi. Bu olay, Yunanistan'ın bağımsızlığına giden süreci hızlandırdı.
- Edirne Antlaşması (1829) ve Yunanistan'ın Bağımsızlığı: Navarin felaketinin ardından 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı başladı. Bu savaşı kaybeden Osmanlı Devleti, 1829'da imzaladığı Edirne Antlaşması ile Yunanistan'ın bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı.
- Demografik Değişim ve Göç: Mora İsyanı, yarımadanın demografik yapısını kökten değiştirdi. Katliamlardan sağ kurtulan Müslüman Türkler, Anadolu'ya ve Osmanlı İmparatorluğu'nun diğer bölgelerine göç etti. Böylece Mora Yarımadası, neredeyse tamamen Rum nüfusundan oluştu.
Mora İsyanı ve özellikle Monemvasia Katliamı, bağımsızlık uğruna verilen mücadelenin sadece kahramanlık ve direnişle değil, aynı zamanda büyük acılar ve insanlık dışı vahşetle de dolu olabileceğini gösteren acı bir örnektir.
Bu olaylar, tarihin karanlık sayfalarında yerini korurken, geçmişten ders çıkarmanın ve barışın değerini anlamanın önemini bir kez daha hatırlatmaktadır.