Hadi bugün de 1930’ların Ankarası’na gidelim ve Haydar KÖPRÜLÜOĞLU’nın “Gün Aşımı” eserninin sayfalarında, anılarında gezinelim: “Sıhhi...

Hadi bugün de 1930’ların Ankarası’na gidelim ve Haydar KÖPRÜLÜOĞLU’nın “Gün Aşımı” eserninin sayfalarında, anılarında gezinelim:

Sıhhi Banyo

Bir başka eski bina da, Ulus İşhanı’nın yanında Yurt sokakta bulunan ‘Sıhhi Banyo’ binasıdır. Hemen üst başında eskiden İstanbul Palas bulunu8rdu. Banyo yakın zamana kadar çalışmıştır. Galiba şimdiler de burada Merkez Bankasına ait bir kuruluş bulunmaktadır.

Sıhhı banyo işletenlerden birinin oğlu Zekai arkadaşımızdı. Henüz 12-13 yaşlarında iken mahallenin çocukları toplanır, hamamın bir odasına doluşup yıkanmaya başlardık. İlk günler bedava yıkanırken sonraları çocuk başına 2,5 kuruş alınmıştı. Özgürce yıkanmamız hoşumuza giderdi.

Otomobile Ot

Benzinli araçların az bulunduğu 1930’lu yıllarda bir karşılaşmanın kısa öyküsü anlatılırdı. Kızılcahamam’ın köylerinden birine, o günlerin araçlarından ‘kaptıkaçtı’(yolcu taşıya jeep) ile hükümetten birkaç kişi gelecekmiş. Herkes köyün meydanına toplanmış karşılamak için ‘kaptıkaçtı’yı bekliyor. Bu meydanda duruyor. Muhtar önde, köylüler yanında Ankara’dan gelenlere hoş geldin edilip, tokalaşırken bir köylü kadını, kucağındaki otla ortaya çıkacak kaptıkaçtının etrafında gezinmeye başlar.

Köylülerden biri:

“Ne yapıyorsun teyze?” diye sorunca,

Kadın:

“Bu kaptıkaçtının ağzı nerede, uzak yoldan geldi, acıkmıştır garibim yesin diye ot getirdim” der.

Atlar Bizi Tepeleyecek

O günlerde sinema salonlarında komik olaylar yaşanır, gülüşmeler olurdu. Hele hele köylü ailelerde… oynayan kovboy filmlerinde çok koşumlu ‘posta arabaları’nın üstlerine doğru geldiğini görünce:

‘Atlar bizi tepeleyecek!…’ diye bagırmalara rastlanırdı.

Böyle bir olaya benim de içlerinde bulnduğum bir akşam ailece şahidi olmuştuk. Sinemalarda buna benzer olaylar olduğunu duyduğum için çoğullaşırdım.

1941 yılında ilçemizden Ankara’ya evimize misafir gelmişti. Akşam yemeğini yedikten sonra sinemaya gitmeye karar vermiştik. Misafirimiz karı koca ilk defa sinema salonu görecek, ilk defa film seyredeceklerdi. Ulus’taki gideceğimiz sinemada bir kovboy filmi gösterimdeydi. Salonda yerlerimizi aldık, film başlamıştı, filmin bir yerinde haydutlar, film kahramanın kullandığı posta arabasına saldırmışlardı. Kahramanımız posta arabasını haydutlardan uzaklaştırmak için, hayvanları kamçılayarak sürat kazanıyordu. Kamera, çift koşumlu atların ayakları altından çekim yaptığı için çok ürperti veriyordu. İşte tam bu sırada misafirimiz kadın yukarıdaki sözü söyleyerek kocasına sarılmıştı. Filmden sonra eve geldiğimizde bu konuyu konuşup, gülüşmüştük rahmetli annemde:

“Hepimizi ürküttü başka sarılacak kimsesi yok, kocasına sarıldı.” diye dile getirmişti. Sinema, yaşadığımız asırda geliştiğine anıdakiler de ilk defa sinemaya geldiklerine göre normal karşılamamız gerekiyor.