21 Ağustos 1940'ta Meksika'da, buz baltasıyla öldürülen bir zamanların en etkili devrimcilerinden Lev Troçki'nin trajik sonunun yıl dönümü Sovyetler Birliği'nin kurucu babalarından biri olmasına rağmen, adı tarihin sayfalarından silinmeye çalışıldı.
Bolşevik Devrimi'nin mimarlarından, Kızıl Ordu'nun kurucusundan ve Lenin'in en yakın çalışma arkadaşlarından biri olan Troçki, Stalin'in iktidara gelmesiyle önce gözden düştü, sonra sürgün edildi ve nihayetinde ortadan kaldırıldı.
Hayatı, fikirleri ve trajik sonu, sadece bir siyasi mücadelenin değil, aynı zamanda ideolojinin ve iktidarın acımasızlığının da bir hikayesidir. Bu yazıda, Troçki'nin az bilinen yönlerini, devrimdeki kritik rolünü ve dünya tarihini değiştiren fikirlerini yakından inceleyeceğiz.
DEVRİMİN PARLAYAN YILDIZI
Lev Troçki, 1879'da Rus İmparatorluğu'nda, Ukrayna'nın bir Yahudi yerleşiminde doğdu. Asıl adı Lev Davidoviç Bronşteyn'di. Genç yaşta devrimci hareketlere katıldı ve hızla yükseldi.
- Devrimdeki Yeri: 1917'deki Bolşevik Devrimi'nde Lenin'in sağ kolu olarak kabul edilirdi. Rus İç Savaşı sırasında kurduğu Kızıl Ordu, Bolşeviklerin iktidarını korumada kritik bir rol oynadı. Askeri dehası ve konuşma yeteneğiyle askerleri ve halkı mobilize etti.
- Sürekli Devrim Teorisi: Troçki'nin en bilinen teorilerinden biri "Sürekli Devrim"di. Bu teoriye göre, sosyalist bir devrimin sadece bir ülkede başarılı olamayacağını, ancak küresel bir devrimler zinciriyle ayakta kalabileceğini savunuyordu. Bu fikir, Stalin'in "Tek Ülkede Sosyalizm" politikasıyla doğrudan çatışıyordu.
- Lenin'in Vasiyeti: Lenin'in ölüm döşeğindeyken yazdığı vasiyetinde, Stalin'i partinin lideri olarak görmediği ve onun yerine Troçki'yi desteklediği iddia edilir. Ancak bu vasiyet hiçbir zaman tam olarak yayımlanmadı ve Stalin tarafından yok edildiği söylenir.
SÜRGÜN VE ACIMASIZ SİYASET
Stalin'in iktidarı ele geçirmesiyle Troçki'nin hayatı tam anlamıyla kabusa dönüştü. Partiden ihraç edildi ve sürgüne gönderildi.
- Sürgün Yılları: Önce Kazakistan'a, oradan da Türkiye'ye sürgün edildi. Türkiye'de dört yıl geçirdi ve bu dönemde Prinkipo (Büyükada) adasında yaşadı. Bu dönemde birçok önemli eserini kaleme aldı. Ardından Fransa, Norveç ve nihayetinde Meksika'ya gitti.
- Gizemli Kayıp Dosyası: Troçki'nin sürgün yıllarında, ailesi ve yakın çevresi Sovyet gizli servisi NKVD'nin hedefi oldu. Oğlu Lev Sedov ve diğer birçok yakını gizemli bir şekilde öldürüldü veya ortadan kayboldu. Bu cinayetlerin, Stalin'in Troçki'nin entelektüel ve siyasi mirasını tamamen yok etme amacının bir parçası olduğu düşünülüyordu.
TRAJİK SON
Troçki'nin hayatı, 21 Ağustos 1940'ta, Meksika'nın Coyoacán şehrindeki evinde trajik bir şekilde son buldu.
- Suikast: Suikastçı, Troçki'nin gizli servisten kaçan bir casus olduğuna inanılan Ramon Mercader'di. Mercader, buz baltasıyla Troçki'nin başına vurdu ve Troçki bir gün sonra hayatını kaybetti. Stalin'in emriyle hareket ettiği ve bu cinayeti organize ettiği yıllar sonra ortaya çıktı.
- Mirası ve Etkisi: Troçki'nin ölümü, onun fikirlerini yok etmedi. Bugün bile, dünya genelinde Troçkizm adı verilen siyasi bir hareket varlığını sürdürüyor. Troçki'nin fikirleri, kapitalizmin doğası, devrimci stratejiler ve bürokratik diktatörlüklerin eleştirisi konularında hâlâ tartışılmaktadır. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, Troçki'nin itibarı kısmen iade edildi ve adı Rusya'da yeniden anılmaya başlandı.
AZ BİLİNEN İLGİNÇ BİLGİLER
- "Lev Troçki" Adının Kökeni: "Troçki" soyadını, 1902'de Sibirya'dan kaçarken Odessa hapishanesinde tanıştığı gardiyanın adından esinlenerek aldı.
- Prinkipo'daki Hayatı: İstanbul'daki sürgün yıllarında Büyükada'da yaşadı ve hayatının en üretken dönemlerinden birini burada geçirdi. Burada Rus devrimi üzerine eserler yazdı ve çevresindeki balıkçılarla yakın ilişkiler kurdu.
- Meksika'da Frida Kahlo ve Diego Rivera: Meksika'daki sürgün yıllarında ünlü ressam Frida Kahlo ve eşi Diego Rivera'nın evinde kaldı. Kahlo ile kısa süren bir aşk yaşadığı biliniyor.
Lev Troçki'nin hikayesi, bir ideoloğun, bir komutanın ve bir kurbanın hikayesidir. Hayatı boyunca savaştığı bürokrasi ve diktatörlük, sonunda kendi hayatına mal oldu.
Ancak, fikirleri ve devrimci mirası, bugün hâlâ milyonlarca insan tarafından tartışılmaya ve incelenmeye devam etmektedir.