Ülkemizde sudan sonra en çok tüketilen çay, milyonlarca insan için bir yaşam biçimi. Ancak uzmanlara göre, çay üreticilerini bekleyen en büyük tehlike artık verim değil, iklim krizi.

TÜİK verilerine göre Türkiye’de çay yetiştiren çiftçi sayısı 210 bin civarında.

1 milyon 450 bin ton yaş çayın kuru çay olarak karşılığı ise 270 bin ton civarında.

Dünyada, 100 kilogram yaş çaydan 22 kilogram kuru çay elde edilirken, Türkiye’de 19 kilogram çay üretiliyor.

Dünya genelinde milyonlarca insanın geçim kaynağı olan ve kültürel önemi bulunan çay, artan sıcaklıklar, değişen yağış rejimleri ve ekstrem hava olayları nedeniyle üretim ve kalite açısından risk altında.

Çay, dünya genelinde hem ekonomik hem de kültürel bir öneme sahiptir. Ancak iklim değişikliğinin etkisiyle, çayın yetişme koşulları giderek bozulmakta, üreticiler ise geleceğe dair ciddi belirsizliklerle karşı karşıya kalıyor. 21. yüzyılda iklim krizi, çay üretimi için yalnızca bir çevresel sorun değil, aynı zamanda sosyoekonomik bir tehdit haline geldi.

2050 YILINDA YÜZDE 55 AZALACAK

Uzmanlar, çay üreticilerinin en büyük sorunlarının başında iklim değişikliğine bağlı çevresel belirsizliklerin geldiğini belirtiyor. Yetişme koşullarında meydana gelen dalgalanmalar, hem verimi hem de ürün kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Geniş ölçekli iklim modellemeleri, 2050 yılına kadar dünya genelindeki çay yetiştirme alanlarının %55 oranında daralabileceğine işaret ediliyor.

Kritik öneme sahip Kuzeydoğu Hindistan bölgesi, dünya çay üretiminin %17’sini sağlıyor.Ancak bu bölge özelinde yapılan projeksiyonlar, 2050 yılına kadar üretimde %40’a varan bir düşüş yaşanabileceğini gösteriyor. Bu durum, yalnızca yerel üreticileri değil, küresel çay piyasasını da doğrudan etkileyebilecek.

ÇAYIN KALİTESİ DÜŞÜYOR

Çin’de ise nem oranlarının azalması, artan kuraklık ve şiddetli hava olayları, geleneksel çay çeşitlerinin hem kalitesinde hem de tat profilinde değişimlere yol açtığı gibi, bu değişimler, yalnızca tarımsal üretimi değil, aynı zamanda tüketici alışkanlıklarını ve pazar dinamiklerini de tehdit ediyor.

İklim krizinin bir diğer yıkıcı etkisi, tarımsal ürünlerdeki genetik çeşitliliğin azalmasıdır. Uzmanlara göre, 20. yüzyılın başından bu yana tarımsal ürünlerin genetik çeşitliliğinin %75’i yok olmuştur. Bu kayıp, kuraklığa ve hastalıklara karşı dirençli türlerin azalması anlamına gelmektedir. Önlem alınmadığı takdirde, mahsullerden elde edilen verimin %10 ila %25 arasında düşebileceği tahmin edilmektedir.

ÇAY ATIKLARI AYRI SORUN

Çay üretimi yalnızca tarımsal değil, aynı zamanda endüstriyel atık boyutuyla da çevresel yük oluşturuyor. Çin, yılda 5 milyon tondan fazla çay atığı üretiliyor. Bu atıklar; kesilmiş saplar, dökülen yapraklar, tomurcuklar, üretim sürecinde oluşan endüstriyel artıklar ve demleme sonrası kalan posalardan oluşuyor. Hindistan’da ise bu rakam 190 bin ton arasında.

Bununla birlikte, bu atıkların katma değerli ürünlere dönüştürülme potansiyeli var. Çay posası, organik madde bakımından zengin olması sayesinde evsel ve endüstriyel kompost üretiminde kullanılabilmekte, kurutulmuş posalar ise biyokütle yakıtı olarak değerlendirilebiliyor. Ayrıca, çayın doğal antioksidan içeriği nedeniyle ev yapımı kozmetik ürünlerinde kullanımına da olanak tanımlanıyor.

İklim krizi, artık çayımızın da tadını kaçırdı