Genel olarak Ankaralılar Ankara Büyükşehir Belediyesi'yle ve Sayın Mansur Yavaş'ın performansıyla ilgili şöyle bir iddiayı sürdürürler. Ankara Belediyesi'nin büyük, mega, büyük ölçekli projeleri yok ve genel olarak da hem pandemi dönemi koşulları gözetilerek ya da şimdi yaşadığımız iktisadi sorunlar değerlendirilerek, alt-orta gelir gruplarına yönelik iktisadi çözümlemeleri olan projeleri ürettiğine ilişkin bir kanaat vardır.

Bu yaygın bir kanaat ama bunun kesinlikle doğru olmadığına inanıyorum ve sizi çok özel bir mekâna getirdim bugün. Burası iddiayla herkes söylüyor şimdi belki de dünyanın en büyük, biraz sonra içeriğini dinlediğimizde daha iyi kavrayacağımız haliyle dünyanın en büyük projelerinden bir tanesi, o proje alanı. Burası 350 hektar, bir başka ifadeyle 3,5 milyon metrekarelik bir alandan, bir araziden bahsediyoruz.

Burada yapılan şeyler büyük proje arayanlar açısından iyi bir yanıt olacaktır diye düşünüyorum. Gelin bu ayrıntıları bütün bu projeyi tasarlandığı günden bugüne geliştiren, yöneten, koordine eden Ankara Büyükşehir Belediyemizin Kırsal Kalkınma Daire Başkanı Ahmet Mekin Tüzün’e bunları soralım, başlayalım. 

*Sayın Başkanım bir anlatır mısınız burada ne yapılıyor? Sizin proje sonrasında maksadı muradınız nedir? 

Öncelikle burası Türkiye'nin en büyük tarım kampüsü, tarım rekreasyon alanı. Burası biraz önce söylediğiniz gibi 350 hektarlık, 3500 dönümlük ya da diğer bir ifadeyle 3,5 milyon metrekarelik bir alan. Burada biz iç Anadolu bölgesinde genel itibariyle özel olarak Ankara'da ekolojisinde ne var ne yok ne yetiştirilebilir sorusunun cevabını arıyoruz. Öbür taraftan burası sadece çiftçine hizmet eden bir yer değil.

Ankara çok büyük bir kent. Yaklaşık 5 milyon nüfusu olan kent merkezinde olan ülkemizin ikinci en büyük nüfusun olduğu bir yer. Herkes genelde Ankara'yı klasik başkent, meclis vs. der ama Ankara çok büyük bir tarım kentidir. Nüfusla beraber büyük bir tarım kenti. Böyle bir alanı oluşturmamızın ana sebeplerinden bir tanesi ki dört fonksiyonumuz var. Tarımsal üretim, tarımsal eğitim, tarımsal ar-ge ve tarım turizmi dediğimiz dört fonksiyonu bir arada götüren bir merkez. Hedef kitlemiz kimler? Doğal olarak çiftçilerimiz. İkinci kitlemiz kent merkezinde yaşayan, doğayla toprakla hiç teması olmayan çocuklarımız, gençlerimiz.

Üçüncüsü kent merkezinde yaşayan, doğaya ilgi duyan, oraya gidip bir şeyler yapmak isteyen yetişkin nüfusumuz. Bunları topladığımızda çok geniş bir kitleye hem tarımı hem doğayı ki gittikçe kıtlaşan suyu, iklim değişikliğiyle beraber çok daha önemli bir meta olan bu suyu onları anlatabilmeyi hedeflediğimiz bir alan. Bu alana geldiklerinde insanlarımız bir tam günü geçirebilecekleri bütün fonksiyonları burada bulabiliyorlar. Yürüyüş yapmak isteyenler için 39 kilometre yürüyüş parkı, 19 kilometre bisiklet parkı olan, çocukların oyun alanları, kafeteryaların bulunduğu ya da spor yapmak isteyenler, açık havada yapmak isteyenler için bir spor kompleksinin bulunduğu, aynı zamanda ufak bir Bungalov köyümüzün karavan kamp alanının, çadır kamp alanının olduğu iki tane etkinlik alanının bulunduğu bir merkez burası. Bütün bunlar tarım turizmi dediğimiz kısımda kullandığımız şeylerdir. Ama bunun yanı sıra üretim bölümünde 17.500 meyve ağacımız var.

Bunların hasatlarının bir kısmını yaptık, vatandaşlarımızla beraber yaptık. Son kalan ayva kaldı, onu da bitirmek üzereyiz. Önümüzdeki yıl örneğin kiraz hasat döneminde çocukları buraya çağıracağız, kirazı beraber toplayacağız.

Çünkü genç olan çocuklarımızla yaptığımız şey de domatesi manavda yetiştiğini zannediyor. İşte bir marketten manav reyonundan alıyor ama onun asıl yetiştiği yeri görmesi lazım. Aynı zamanda diğer insanlarımızın, yetişkinlerin de buraya gelip bunun ne kadar meşakkatli bir işi olduğunu verdikleri her kuruşun esasında çiftçinin emeğinin, alın terinin karşılığı olduğunu anlasınlar istiyoruz. Dolayısıyla meyve ağaçlarında dönem dönem duyuru yapacağız. Lütfen gelin beraber hasat yapalım. Hasadı yaptıktan sonra aldıklarını tartsınlar, cüzi bir para ödeyip evlerine götürsünler. Yani bu 5 milyon kent merkezinde yaşayan insanı doğanın içerisinde çekmek. Bu hedef bizim için çok önemli bir şey. Diğeri çocuklar için bir çocuk akademisi kurduk, çocuk eğitim servisi yaptık. Onlara toprak elleri kirlensin istiyoruz. Çamura girsin, elini kirletsin, bitkiyi saksıya diksin, oradan toprağa diksin, saksını çersin de nelerin olabileceğini görsün. Ziraat fakültesinde bir hocamızdan böcek okulu açıyoruz.

Böcekleri tanısın, böceklerden korkmasınlar. Bunların tabii zararlı böcekler, yararlı böcekler, bu ayrımları yaptığımız. Bunları öğrensinler. Ellerine veriyoruz, böcekler dolaşıyor ellerinde. Alabilenler de tabii. Onun dışında çocuklarla beraber ailesi geldiği zaman piknik yapabilsinler. Mangal alanımız var, mangalda oturabilsinler istiyoruz. 

Spor kompleksleri var, tenis kortları var. Tenis kortumuz, voleybol sahalarımız, basketbol sahalarımız, halı sahamız. İki tane de plaj voleybol sahamız var. Yani bir kişi, bir aile buraya geldiğinde bir tam günü geçirebileceği her türlü aktiviteyi yapabilirler.

Onun dışında tarla bitkileri, bahçe bitkileri üretimleri gerçekleştiriyoruz. Özellikle tarla bitkilerinde yetiştirdiklerimizi denemeler yaparak, hayvan yemini tarlada hazırlayarak sunmak gibi bir hedefimiz var. Çiftçi para ödemesin fazla miktarda. Bunların denemelerini yapıp sonra çiftçide yaygınlaştırma çalışmaları yapıyoruz. Bunları başaklı biçiyoruz. Bizim temel çiftçi grubumuz küçük aile işletmeleri. Onları üretimde tutmak istiyoruz. Tarlayı, köyü boşaltmasınlar diye. Onlara bunları ücretsiz yem takviyesi yapıyoruz.

Örneğin mısır, silajlık mısır yetiştiriyoruz. Şu anda depolarımızda silajlarımız hazır. Kendi makinemiz var, kendimiz paketliyoruz. Sonra bunlara yine küçük aile işletmeni ücretsiz veriyoruz. Biliyorsunuz domates, biber filesi dağıtıyoruz. Dört yıldaki toplamına baktım 50 milyon üstünde fide dağıtmışız Ankara genelinde. Şunu da iddia ediyorum, zamanında Ankara pazarlarında satılan domates ve fidelerin %80'i Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin verdiği fidelerden üretilmiştir. Aynı fideleri biz buraya da dikiyoruz. Bunları yaparken mesela tohum verdik, fide verdik, her ne vermişsek mutlaka burada da üretimi alıyoruz. Çapraz kontrol yapıyoruz. Üreticiye verdiğimizde bir sıkıntı çıkarsa eğer buradan kontrol ediyoruz, buradan bakıyoruz. Bu yetiştiricilikten mi, genetik mi, fideden ya da tohumdan mı diye. Onun mukayesesini yapıp üreticiye ona göre reçetesini yazabiliyoruz. Bu alışılan yüksek teknolojiyi kullanma meselesi de bu şart devreye giriyor.

Üniversitelerle özellikle tıbbi bitkiler konusunda iki üniversite ile protokolümüz var.   86 tane bitkiyi Ankara Gölbaşı ekolojisine adapte ettik. Tıbbi bitkiler anlamında. Bunları etken analizlerini yaptırıyoruz. Bunların hekim kontrolünde kullanılmasıyla alakalı çalışmaların alt yapılarını hazırlıyoruz.  Sadece tıbbi bitkiler değil. Örneğin burada arıcılık merkezi kurduk. Başkent arıcılık üretim ve ar-ge merkezi oluşturduk. Örneğin domates ve biber fidelerin ekim sıralarının etrafına 3 farklı tıbbi bitki dikimi gerçekleştirdik. Fidelerin hemen yan tarafına. Bütün böcekleri, zararlı böcekleri o fideler marifetiyle kovduk. Hiç ilaç kullanmadık. Bu kampüste çok elzem, çok çok elzem olmadığı müddetçe ilaç kullanmıyoruz. Dozunu ayarlayamazsın, ciddi anlamda toksiklik yaratır. Kalıntı bıraktığı için de insan ve çevre sağlığı açısından sıkıntılar oluşturabilir.

Bunun dışında tıbbi bitkilerden yaptığımız çeşitli preparatlar var. Bunları ağaçlarda uygulamasına yapıyoruz. Yabancı ot mücadelesinde kullanıyoruz. Böyle yavaş yavaş kendimiz de bu ar-ge faaliyetleri yaparak çiftçimize önerebileceğimiz formüller üzerine çalışıyoruz. Bunun dışında alan içerisinde çok farklı bitki türlerini yerleştirerek permakültürün bir ön hazırlıkları üzerine çalışıyoruz. Hangi bitki ile beraber rahat çalışabilir, birbirini besler, bu konuda bir çalışmalarımız var.

Ankara Keçisi Damızlık Merkezi'ni kuruyoruz, binaları bitti. Onlar da Ankara'nın elmaslarıydı ve kaybolmaya yüz tutmuşlardı. 0,3 mikronu tutturacak şekilde bir genetik %99 saflıkta keçilerimizi bulduk. Burada damızlık merkezimizde üretip vatandaşa dağıtmaya başlıyoruz. Geçen sene biliyorsunuz teke dağıtımını gerçekleştirmiştik kan değişimi olsun diye.

Burası yeşil kampüs diyoruz. Demin de söyledim hiçbir şekilde kimyasal kullanmıyoruz. Bitkisel ve hayvansal atıklardan kendi gübremizi oluşturacak merkezimizi binasının inşasına bitirdik. Yakında makinemizi de alacağız. Böylece bütün atıklar tekrar dönüşerek üretimde tekrar kullanıyor olacağız. 

Kullandığımız enerji için bir güneş tarlası alanı ayırdık. Yakın zamanda muhtemelen ihalesini yapacağız. Güneş enerjimizin önemli bir kısmını güneşten sağlayacağız. Alanımız esasında rüzgâr açısından önemli. Ciddi bir rüzgâr hızımız var belirli bir yükseklikte. Fakat bu alan kuş göç yolu üzerinde olduğu için. Tehlike yaratır hayvanlar için.

Alanımız gerçekten büyük. Burada bu çalışmaya başlarken arazimiz klasik İç Anadolu toprağıydı. Onun fotoğrafları var. Çorak bir arazi. Doğru düzgün hiçbir şeyin olmadığı bir alanda. Biz önce 3D ile bir modelleme yaptık. Arazinin neresinde ne var onu gördük. Arkasından alanın tamamını toprak analizlerine gerçekleştirdik. Sonra bu kadar çok bitki koyacağımız için toprak iyileştirmesi yapmamız lazımdı. Bitki besin elementleriyle farklı yöntemler kullandık. Teknik yöntemlerle toprak iyileştirmesini yaptık. Mikro havuzlarını belirledik. Su akış yollarını belirledik. Su hasadı tekniklerini uyguluyoruz şu anda burada. Yağmur suyunun depolanması ile ilgili şeyler var. Su hasadı diyoruz biz bunları. Onları topluyoruz. Yüze yakışa geçen suları alıyoruz. Bunların hepsini topladığımız alanlarımız var. Ve alanın tamamında damla sulama yöntemleri kullanıyoruz. Şimdi sistemi biraz daha değiştiriyoruz.

Biraz daha otomasyonlu bir sisteme döneceğiz. Böylece her parselde kullandığım gübre miktarını dahi ölçümlemiş olarak zaten ölçüyoruz ama otomatik bir ölçümden gideceğimiz bir yer olacak. Çiftçilere burada eğitim verdiğimiz zaman bakın bu bitki şu kadar iz element, bu kadar makro elementle beslendi, şu kadar su verdik. Bu eğitimleri sırasında hatta onları burada gece yatırabileceğiniz bir düzenlemede yaptınız. Bungalovlarımız var. Bungalovlarda eğitim programları kapsamında gelenleri yatıracağız. Programa dahil olacaklar. Eğitimleri bittiği zaman da ayrılacaklar. Yani herkese hedef kitlemizdeki insanları buraya gelsinler beraber bir şeyler aktaralım istiyoruz. Çünkü bu iklim değişikliğiyle beraber su kaynakları iyice kıt hale geliyor. Fiyorda ciddi değişiklikler var. Bunları insanlara ciddi anlamda anlatmamız lazım. Hatta güvenilir gıdaya ulaşma konusunda ciddi problemlerimiz var. Geçen şey yaptık hatırlarsınız. Dünya Gıda Günü'nde güvenilir gıda ve sürdürülebilir tarım diye bir panel düzenledik. Güzel bir panel oldu. Buradan hedeflerimizden bir tanesi de özellikle tıbbi bitkiler ve aracılık merkezinden elde ettiğimiz ürünlerle bizim Halk Ekmek Genel Müdürlüğümüz var biliyorsunuz. Onlar ve BELPA Genel Müdürlüğümüzle beraber fonksiyonel gıda üretmek. Yani insanlar tüketirken bilerek ya da bilmeyerek onların bünyesini güçlendirecek çalışmalar yapmak ki bunu biz pandemide yapmıştık. Hatırlarsınız mor ekmek çıkartıp mor kurabiye çıkartıp beşli karışım kullandık. İnsanlar onları tadını rengini severek yediler ama esasında farkında olmadan onların bünyelerini güçlendirdik. Bu da toplum sağlığı açısından. İmmün sistemi güçlendirdi. Bu da bizim görevimizdi zaten. Toplum sağlığını koruma konusunda. Buradan da bu ürünleri bu ar-ge bölümünden onları çıkartarak ilgili birimlerimize göre kullanılmasını yaygın olarak kullanılmasını sağlattırmak.